1 ay öncesine kadar sorsaydınız bana farklı şeyler söylerdim. "faşist"ti derdim onun için. "80'lerin azılı katili" derdim. "mehmet gül'den, kırcı'dan bir farkı yok" derdim. ülkeyi karanlığa sürükleyen provaktörlerden, maşalardan sadece biri derdim.
o kadar zıttı dünyaya bakışımız. yanılıyor olabilirim söylediklerim de ya da haklı da olabilirim. bunlar benim fikrimdi. ama bunlar dünya görüşüyle alakalıydı, kendini tanımam etmem. düşünüyorum da babam da solcudur mesela benim. eski solculardan. kazara siyasete girip bir partinin başkanı olabilirdi. ve allah korusun, böyle bir kaza başımıza gelseydi, istemezdim hakkında kötü temenniler içeren cümleler okumayı, ya da bir kişinin bile "hak etti" iması beni yıkardı.
bu saatten sonra mesele, "yaptıklarını ödüyor" ya da "hak etti" meselesi değildir. adam belki de öldü. umarım kurtulur, vefat etmişse de allah yakınlarına sabır versin. bana düşen ancak bunlar olur.
helikoptere binerken yakınlarına kendi jargonunca;
"sizi allah'a, kendimi kaderime emanet ediyorum."
sözleriyle veda etmiş, gerisinde gözü yaşlı bir ana, bir eş, iki çocuk ve az buz denmeyecek bir kitleyi yasa boğmuş, çilekeş lider.
şimdi sormak isterim;
dünya üzerinde kaç siyasi lider vardır ki, kaza haberi geldiği an (ölüm haberi değil) yandaşları göz yaşlarını tutamasın... akrabası, arkadaşı, danışmanı, yardımcısı, yazı işleri veya şu-bu müdürü değil, en fazla belki 15 yıl önce, birlikte oturup bi çay içmişlikleri olan fikirdaşları!
lider sıfatını geçelim;
kaç siyasetçi vardır ki, aynı görüşte olmayan, katı diyebileceğimiz, aydın kesimden var saydıklarımızın da içinde bulunduğu kitle bile ona abi* desin! aynı görüşteki kitle de dahil..
siyasetçi sıfatını da geçelim;
kaç insan vardır ki, mevzu bahis helikoptere binmeden önce "çok yoruldun sen, burda kal." dediği korumasına, kaza haberini duyduğunda "keşke yanında olsaydım abimin, belki bir yardımım dokunurdu." dedirtebilecek kadar kendini sevdirebilsin..
ve kaç insan vardır ki; bu derece korkunç bir ölümün ardından bile arkasından "hakettiğini buldu." lafı edilebilsin...
...
bu insan hapiste geçirdiği 7,5 yılın 5,5 yılını hücrede geçirmiştir. geri kalan 2 yıl içinse;
"dışarda memleketi paylaşamadıklarımızla 5 metrekareyi paylaşabildiğimizi gördüm." diyebilmiştir.
bu adam bir yıl içerisinde 4 trafik kazasından kurtulmuştur evet. ama işin garibi; çarpan veya çarpma tehlikesi geçirilen araçlar emniyet güçlerince niyeyse bulunamamıştır.
bu siyasetçi inandığı dava uğruna, o zamanlar yapması gerekenleri yaptığı için akla hayale gelmeyen yollardan geçmiş, çileler çekmiş, ama her şeye rağmen o davadan vazgeçmemiştir.
bu lider, geçirdiği elem bir kaza sonucu, yanındaki 5 kişi ile tam 2 gün bulunamamıştır. belki saatlerce, belki de tam iki gün boyunca acı çekmiştir.
Muhsin Yazıcıoğlu, 1954 yılında, Sivas'ın Şarkışla ilçesi Elmalı Köyü'nde doğdu. Yazıcıoğlu, ilk ve orta öğrenimini Şarkışla'da, üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde yaptı.
1968'de cemiyetçilik çalışmalarına başlayan Yazıcıoğlu, Şarkışla'da Genç Ülkücüler Hareketi'ne katıldı. Muhsin Yazıcıoğlu, üniversite eğitimi için 1972'de Ankara'ya geldikten sonra Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nde görev yapmaya başladı; sırasıyla Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı'nda bulundu (1977-78). Yazıcıoğlu, 1978'de faaliyete geçen Ülkücü Gençlik Derneği'nin kurucu Genel Başkanı oldu.
1980 yılına kadar MHP'de Genel Başkan Müşavirliği görevinde bulunan Muhsin Yazıcıoğlu, 12 Eylül 1980'den sonra MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nda yargılandı. 7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde kalan Yazıcıoğlu, bu davadan herhangi bir ceza almadı.
Yazıcıoğlu, cezaevinden çıktıktan sonra, cezaevindeki ülkücüler ve onların ailelerine yardım amacıyla kurulan Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı'nın başkanlığını yaptı.
Yazıcıoğlu, 1987'de Milliyetçi Çalışma Partisi'ne (MÇP) girdi ve Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundu.
20 Ekim 1991 Milletvekili Genel Seçimlerinde, Refah Partisi (RP), Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi'nin (IDP) oluşturduğu ittifak bünyesinde milletvekili adayı olan Muhsin Yazıcıoğlu, Sivas'tan milletvekili seçildi.
Yazıcıoğlu, 7 Temmuz 1992'de, "içinde bulunduğu partinin siyasi anlayışıyla uyuşamadığı" gerekçesiyle 5 milletvekili arkadaşı ile beraber MÇP'den ayrıldı.
Muhsin Yazıcıoğlu, 29 Ocak 1993'de, MÇP'den ayrılan bir grup arkadaşı ile beraber Büyük Birlik Partisi'ni (BBP) kurdu ve partinin Genel Başkanı oldu.
24 Aralık 1995'te yapılan erken genel seçimlerinde ANAP-BBP ittifakından 20. Dönem Sivas milletvekili olarak yeniden parlamentoya giren Yazıcıoğlu, 28 Şubat 1996'da ANAP'tan istifa ederek, BBP'ye döndü.
Muhsin Yazıcıoğlu, 26 Nisan 1998'de yapılan 3. Büyük Kurultay ve 8 Ekim 2000 tarihindeki 4. Büyük Kurultay'da tekrar BBP Genel Başkanlığına seçildi.
Halen bu görevi sürdürmekte olan Muhsin Yazıcıoğlu, evli ve iki çocuk babasıdır.
ölüm hakkında şunları söylemiş geçen hafta
"Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiç birimizin garantisi yok. Şurada ayakta duranın da, oturanın da garantisi yok. Yani, ruh bir saniyeliktir. Küf dedi mi gitti. Bunun da nerede geleceği, nasıl geleceği, ne şekilde yakalayacağı belli değil. Bir saniyenize bile hakim değilsiniz. Bir saniyesine bile hakim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz. Allahın izniyle hayatım boyunca hep böyle gittim. Allahın izniyle, olsak da milletle olacağız. Olmasak da, milletle olmayacağız. Yarın ahirette Allah, bize Niye iktidar olmadınız; diye sormayacak. Sorsa vermediniz diyeceğiz."
Allah rahmet eylesin adam gibi adam.
siyasi başarısızlığının temel nedeni ise iyi bir insan olması,herkes biliyor ki,tayyip erdoğandan bile daha iyi bir geçmişe ve zekaya sahipti ama kendisi kirli oyunlarla tahta geçmek yerine sadece meclisin bir kenarında sivasını ve islam-türk ideolojisini temsil etmek istedi.
tabi son girdiği seçimlerde yaptığı konuşmalarla,birilerinin dikkatini çekti ve öldürüldü. katilleri o kadar güçlüydü ki, onun hayatını belgesel yaptılar hatta cenazesinde namaz kıldılar gelip.
12 eylül dönemi'nde zamanında dev yolcu babamla 2 gün aynı hücreyi paylaşan ve babamın "gördüğüm en delikanlı sağcıydı" dediği insan. babamın iddiasına göre 2 günde bir kamyon dayak yemesine rağmen dik duruşunu hiç bozmamıştır.