bir çocuğa yaşatılabilecek en büyük kabuslardan birisidir. gelen misafire, anneye babaya göstere göstere "hoş geldin" deyip kabustan kurtulmak gerekir...
-misafire hoşgeldin dedin mi?
+...
-ay ben buna öğretemedim on senedir. hadi fatmacan teyzen yabancı değil ama başkasına da aynı ayol bunlar sonra ben suçlu oluyorum bu çocuklara bi hoşgeldin demeyi öğretemedi diyerekten...
+...
genelde inat için yapmayası gelir çocuğun... ulen hadi neyse misafirede ayıpta olucak şimdi, utana sıkıla hoşgeldin deyip el istemeyerek misafire uzatılır.
daha sonradan yeni bir misafir geldiğinde anne baba uyarmadan, misafire hoşgeldin denilir.
bizi her ne kadar misafirin onunde rezil eden bir cumle olsa da, misafirin -hosgeldin dememize hazir bi sekilde- siritmasiyla kabusun bir nebze atlatildigi olay.
misafir geldiğinde kapı önündeki karşılama hengamesinde hoşgeldin demek daha akıllıcadır.
salona geçmiş yayılan misafire gidip tek tek hoşpeş etmek sıkıcı bir olay. en temizi kapıda.
misafir mi aman gözükmeyeyim diyen çocuğu illa misafirle yüzyüze getirecek anne sözüdür. bitmedi, devamı da var: hadi bize terlik getir, hadi bize çay koy, misafirlere kek sun...
demedim, ulan ben nasıl bir allahın belası nasıl bir orospu çocuğuyum ki demedim. allah belamı versin benim' diyip höykürerek ağlanıldığında muhtemelen bir daha duyulmayacak sorudur.
hem küçükken bu ifadeye sıkça maruz kaldık, hem de hali hazırda daha bugün kendi evladım üzerinde uyguladım bu tipik türk adetini. işin aslı bu olayın mantığı sadece kısa bir anlığına da olsa muhabbet açabilme, hele de gelen misafirle çok samimi değilsen çocuk kurtarıcı bir faktör. velhasıl, çocukken yaşadığımız bu mini ama etkili gerginliğin sebebi böyle son derece yüzeysel, son derece ibnece bir olaymış yani gençler, bugün onu tespit ettim.