adam gibi statik bilmeyen kişinin statik bir nesne tasarlamasıdır. Naval architect olurken yani gemi mimarı olurken gemi mühendisi olurken Hidrodinamiğinden, statiğine, gemi direnci ve sevkinden, gemi mukavemeti ve elemanlarına onlarca ağır konuyu görüp işin daha çok mühendislik kısmına abanırken Normal bir kara mimarı olunca işin estetik ve yerleştirme kısmına ağırlık vermek baya bir abestir. yaptıkları işi küçümsememekle beraber işin mühendislik kısmına eğitimlerinde biraz daha yoğun bir yer verilse gerek bakış açılarıyla gerekse bilimsel altyapılarıyla çok daha güzel işler başaracağına inanmaktayımdır.
eğer proje yarışmalarına katılıyorsanız dünyanın en zevkli mesleğidir. tabi yarışmayı kazanamazsanız ''bu ne lan jüriyi satın almışlar'' diye pöykürttüğü günleride gördüm ben. *
bu ülkede yasaklanması gereken mesleklerin belki de en başında gelen meslek. o kadar ki bir müşteriniz sizden tasarlamanızı istediği bina için "rica ederim kolonu az olsun" diyebilir. sanki sizin işiniz yapı tasarlamak değil de yarım ekmek köfte yapmak. sanki size söylemek istediği " gurban, gözünü sevem soğanı az olsun" gibi bir şey. bu kafa yapısına sahip o kadar çok insan var ki bu ülkede. estetik kaygıyı bırakın bir kenara, yapının sağlamlığından bile kar amacı güden müşterilerle dolu bu memleket. önüne gelenin inşaat şirketi açtığı bu memlekette elbette bu tür trajikomik durumlar ortaya çıkacaktır. ayrıca önüne gelenin mimarlık tasladığı, işinize karıştığı da gün gibi aşikardır. sırf o yüzden bile bu ülkedeki bir çok mimar, sırf bu durumlar yüzünden müşterisinin kafasını patlatmak için bürosunda bir adet pompalı tüfek bulundurur. hem de ruhsatlı. yoksa gerçekten çekilmez bu ülkede bu meslek.
her zaman içimde ukte olarak kalıcak meslek. hiç alakası olmayan bir bölümde okusamda bu benim suçum değil bu beni hiç bir zaman sevmeyeceğim bir bölümde okumama sebep veren sistemin suçudr.
mesleğim diye söylemiyorum ama bu ülkede yapılacaksa eğer bu meslek, insanda çelikten sinirler olması gerek. hele ki işini yaptığınız müşteriniz bu konularda bilgisi zayıfsa hepten sıçtınız. daha ön projenin kararına varılmasından bir gün sonra, bakınız rakamla -1- gün sonra gelip ne oldu bizim ruhsat çıktımı diyenler olabilir. o yüzden yanınızda bir tane golf sopası bulundurun. lazım olur.
edit: bu arada inşaat mühendisi bayanlara selam ederim.*
inşaat mühendisliğinde okuyan kişilerin genelde hazzetmediği bir bölüm. işin %90ı inşaat mühendislerine aitken, gererk proje gerek uygulama aşamasında, bu kişilerin kasım kasım kasılarak bakın ben yaptım havalarını pek sevmez inşaat mühendisleri, etkisizliklerinin de farkındadırlar mimarların. ha karı kız açısından bakılırsa, elbet her inşaat mühendisinin gönlünde bir mimar eş yatar. *
çocukluğunu inşaatlarda geçiren yaşıtları top oynarken,kumdan kale yaparken babasının yaptığı harca su katan birey olarak okuyacağım bölüm.onu bunu bilmemde insanın kendi evini çizmesi kadar güzel bir şey yoktur.hatta çizip müteahhitliğini de yapması kadar.5 yılda bitirip üstüne birde dubaide yüksek dalgadan yapılırsa paraya para denmeyecek meslek vesselam.
bu mesleğin öğrenim hayarında proje dersi diye birşey vardır. pek anlamaya çalışmayın. sadece çalışıyor gibi gözükün arkadaşlar. ehe onu yaptım hocam muhu bunu çizdim hocam diye dolanın. böyleleri alıyor notu sonra üzülmeyin.
bir kaç üniversite dışında 2006 yılından beri mezunlarına verilen diplomada ünvan olarak mimar yazmayan bölümdür. * nedeni ise avrupa birliği uyumu süreci çerçevesinde ülkemizdeki mimarlık eğitimi süresi içinde verilen kredi/ders saati sayısının yetersiz oluşu gösterilmektedir.
şahsi fikrim: haklılar.
avrupa da bu eğitim nasıl veriliyor bilmiyorum. mimarlık eğitimi sadece öğrencilere eskiz üzerine eskiz koyarak tasarım yaptırmak,uykusuz bırakmak, jürilerde teslimlerde onlara hakaret etmek/emeklerine yetersiz olsalar dahi yapıcı değil yıkıcı eleştiri getirmek, maket yaptırmak ya da hayat görüşü kazandırayım derken ukala tipler yaratmak olmamalı. onları mesleki hayata en iyi şekilde hazırlamanın yolu aranmalıdır. bunun için ilgili imar mevzuatlarına hakim, az da olsa işletme ve büro yönetimi bilgisi ile liderlik ve girişimci ruhu kazandırılmalıdır. ayrıca onlara tulum giydirip bir kaç m2 lik duvar ördürmeli, duvar boyatmalı, marangozluk yaptırmalı, yapı malzemelerini ezbere tanımayı ve detay çözümlemeyi öğretmeliler.
çünkü her mimarlık bölümü mezunu projeci olmuyor/olamıyor. kimi satış görevlisi, kimi şantiye sorumlusu, kimi değerleme uzmanı, kimi devlet memuru, kimi bir mimarın yanında tekniker ve az bir kısmı da tasarımcı oluyor. ama genelde iş buluyor *
http://www.mmf.gazi.edu.t.../mimarligayarisanlar.html Mimarlığa Yarışanlar kulağa ne kadar güzel geliyor deil mi , Mimarlık Savaşları Vs... zor bi bölümdür ama diğer tüm iğrenç bölümlerden 10 kat daha zevkli bir eğitim alırsınız ,bitirince de çok iyi hayat şartları beklememektedir lakin bu tüm meslekler için geçerlidir , fakat gerçekten mimarlık yapan bir insan kadar hiç bir mesleğin tatmin edeceğini düşünmüyorum..
sanatın ve tekniğin iç içe olduğu bir meslek. iç mimarlık,peysaj, şehir planlama gibi çeşitlenebilmekle birlikte üniversitede akademik kariyer de yapabileceğiniz bir meslek. insan kazanınca yan gelip yatarak bitirebileceğini sanardı eskiden, lakin bölüme girdiğinde ne kadar çok çalışması gerektiğini anlıyor. yazarın dip notu: adayı için (bkz: taaa)
üniversite sınavında hayvan gibi puan yapıp bölüme girmek değildir marifet. özgünlüktür, yaratıcılıktır, sanatsal ve kültürel birikimin olup olmamasıdır. fakat bunları bünyesinde barındıran mimar bir arkadaşla karşılaşılamamıştır henüz.
bir çok iktisadi fakülte öğrencilerinin 4 sene boyunca çalıştığı ders saatini tek bir yarı dönem projesi için çalışıp, aynı projenin ara jüride yerle yeksan edilmesini mor bir renkle izlemektir mimarlık.
mimar ebeveynleriniz veya sizi finansal olarak destekleyecek ve iş almanızı sağlayacak yakınlarınız yoksa tercih edilmemesi gereken bölümdür.
aksi takdirde çapsız adamların mause u olarak hayatınızı sürdürmek zorunda kalabilirsiniz.
diyelimki destekleyen ve iş veren birileri var. işiniz kolaylaşır mı? tabi ki hayır.
zira herhangi bir eğitime ve görgüye gereksinimi olmadan sadece para sahibi olan bir adam (bkz: müteahhit) bu işin tepesindedir.
yiyosa istediğini yapmayın.
(bkz: parayla tokatlamak)
ömrümden şimdiden dört sene götürmüş bir bölümdür.hala mezun olmaya çalışan biri olarak diyebilirim ki güzel bölümdür,okuması zevklidir.ilk zamanlar incik boncukla uğraştırırlar bir yandan da mozart,chopin falan dinletirler.projeler grup halinde olur.sıra size geldiğinde herkesin içinde projenizi savunursunuz,heyecandan ölecek gibi olursunuz ama bir bakmışsınız artık ne bir heyecan kalmış ne de bir tutku,artık işin orospusu olmuşsunuzdur,ama bu durum size topluluk içinde konuşma,insanları yönlendirme ve onlara liderlik etme yeteneği kazandırmıştır.ilk senelerden sonra artık dersler daha sıkıcı gelmeye başlamıştır.hem ilk senelerdeki heyecanınız kalmamıştır hem de statik betonarme gibi sayısal dersleri görmeye başlamışsınızdır.sonra bir bakmışsınız a.q dört senesi bitivermiştir ama hala vermeniz gereken dersler vardır.işte benim mimarlığım böyle geçti.yine de 4 sene boyunca yaşadığım onca güzel anılar için okunmaya değer.
ilk kez büyüyünce ne olacaksın dediklerinde söylediğim meslek, üniversite sınavına kadar yine hiç bir zaman istemekten vazgeçmediğim meslek, sınavdan sonra da puanlar geldiğinde de hep aklımda olan tek meslek , tercih listemde ondan başka bir bölüm yazmadığım meslek, kazandığım ve okuduğum meslek.
ne yazık ki türkiye'de doğru düzgün, tam olarak icra edilemeyen mesleklerden sadece birisidir. mimarsan eğer büyük olasılıkla müteahhitlik yaparak para kazanabilirsin.
odtü'de hakkında en çok efsane üretilen bölümdür. rivayete göre; bir kız(ana kahraman hep dişidir) proje ödevi için gece demeden gündüz demeden çalışmış. kafayı yeme derecesine gelen kız, ödevi bitridikten sonra kendisini mimarlık binasının tepesinden aşağı bırakmış. yine bir rivayete göre; mimarlık bölümü öğrencileri her hafta içlerinde en başarılı olanlardan iki tanesini aynı binanın tepesinden aşağı atıp olaya intihar süsü verirmiş.