biyoritminizin mna konması durumudur. öyle ki mezun olduktan sonra bile sabah saatlerine kadar uyuyamamaktır. sevdiceğiniz ile yatağa nadiren beraber girmektir.
kapsamlı düşünülmüş, yeterlinin üzerinde bir tasarımı gayet düzgün bir üslüpla sunarken jürinin reglelisi tarafından yerin dibine sokulmaktır. uçan sineğin manevrası gözünü yorduğu için huysuzlaşan bıyıklı kel de bu zulme ortak olur. sağduyulu tip bu sırada onore edici bir şeyler söylese de duymazsınız. götünüz yetiyosa paftaları özenle astığınız yerden yırtarcasına söküp büküştürüp çöpe atar, en yakın temiz hava noktasını sigara dumanıyla kirletirsiniz. şanslıysanız bu hareketiniz cesaret ve tasarımınıza güven olarak yorumlanır ve dd ile geçersiniz.
Çoğu zaman ssbahlandığı halde hiçbir zaman okula dair hiçir şeyi yetiştirememektir. Her türlü acıya gögüs gerecek bir yapıda değilseniz mimarlık öğrencisi olmayın.
acınası insanlarla bir arada proje çizmeye çalışmaktır burda öğrenci olmak. uyuma saatlerinizi unutmaktır. jürilerde yorgun görünmemek için surata bir ton şey sürmektir. yaplacakların asla bitmemesidir. grup çalışmasından nefret etme sebebidir. sürekli gergin, mutsuz ve huzursuz dolaşmanızdır. dokunsalar ağlayacağınız derslerden çıkmanızdır. bazı jürilerden eve dönünce 20 saat aralıksız uyuyabilme yetisine sahip olabilmektir. tüm konuşmaların sonunun konsept, taşıyıcı, malzeme diye sonlanmasıdır. alınan notların önemsizleşmesi, projeden geçmenin son notuna razı gelmektir. elindekiyle yetinmeyi öğrenmektir. mezun arkadaşlardan yardım dilenmeye razı olmaktır. son dakika insanı olamadığınızda sinir krizi geçirmeniz, ozalitçinizin bile size acıyan gözlerle bakmasıdır. dönem boyu 600 tl yi çıktıya bayılıp sonraki dönem ne bok yicem la şimdi demektir. dandik ağaca verecek para bulamadığınızdan değişik yollar bulmaya çabalamaktır. cepteki son parayı bazen maket bıçağına vermek ve keskin kalsın diye dua etmektir. yapıştırıcı kokusuna bağışıklık kazanmaktır.
her ne olursa olsun güzel bölümdür. hele mezun olmaya çok yaklaşınca. *
onca güzellik içinde boka saplanıp kalmanın ta kendisidir.
okulda ilk gün farklı bir heyecan kaplar insanın içini.beğenmediğin lise hayatı, öss maratonu filan hep geride kalmı$tır çünkü.annenin altın günlerinde anlatırken övüneceği bir mesleğe adım atmı$sındır.sanırsınki tüm zorluklar geride kaldı ve 4 yıl sonra ''mimar'' oluyorum...
dersler yine güç bela geçer gider de ya jüriler?hocaların öğrencilere çoğu zaman projesini anlatma $ansı dahi tanımadığı, adaletsizliğin/haksızlığın kol gezdiği kabuslar ba$lar çok geçmeden.o ya$ında onca ya$ıtının içinde itin götüne defalarca sokulur çekilirsin.''sizden mimar olmaz'',''senden adam olmaz'',''biz sana bunu mu öğrettik yani'',''sen mimarlık diye bunu mu anladın'' gibi tokatlar sıkça çarpar yüzüne.
her gün kırtasiyeye cebinde kalan son kuru$unu bile bayıldığın için yarı aç yarı tok geçi$tirirsin bütün öğünleri.
sikindirik bir yapma ağaca 2.5 tl bayılırsın sırf maket güzel görünsün diye.
ozolitçiler, kırtasiyeciler, maket malzemesi aldığın yerler emlak zengini olur sayende.
kesit, görünü$ tamamlayım demekten kalkıp du$ almaya bile vakit bulamazsın.
sevgilin maket kartonu kesmekten, pikafix kokusundan bunalıp seni terkeder gider.
okulda ba$lar daha piyasadaki rekabet.kimse diğerine fotokopi/proje filan vermez.
- hangi bölümde okuyorsun sen...
+ mimarlık
- iç mi, dış mı? *
+ yani şimdi şöyle...aslında, dış değil de içte değil.. aslında dış mimarlık diye bişey yok... hem iç mimarlık güzel sanatlara bağlı başka bir bölüm, ama bazı ortak dersler var tabi. hem biz normal mimarlar * olarak ösym ile doğrudan alınırız onlar üniversite kurulunca mulakata tabi tutularak alınırlar, bizim puanımız daha farklıdır ... sonra... bla ..bla...bla..
mimarlık öğrencisinin sonraki yılları....
- hangi bölümde okuyorsun sen...
+ mimarlık
- iç mi, dış mı?
+ iç!!! *
(bkz: canından bezmek)
zaman zaman bundan nefret etmek, gecelerce uyumamak, hatta kendinden nefret etmektir. ölüme en yakın anları yaşamaktır. kendi hayatını sebepsiz bulmaktır. uçlarda olmaktır. kendinden nefret etmektir...kendi çizdiğin üç ç,zg,yle kavga etetir
uymak istemek, hemde sonsuza kadar uymak istemektir. zaman zaman... dipte olmak, tavanda olmak, buluntlardan aşağı atlayıp cehennemin dibine saplanmaktır..
bir haftalık proje tatilini çok görmek, 'ohooo ben bu arada 3 jüriye pafta hazırlarım' demek, hafta boyunca gezmek, sözlükte takılmak ve projeyi yine son geceye bırakmaktır.
iki gündür uymadan romanın btün kliselerini ezberlersiniz. planlarını kesitlerini, cephelerini, akımlarını herşeyini. bi anda gözlerimi kapayıp seyahet etmeye hazırım.nereye mi? eski bir roma sokagındayım. dura europas iran yakınlarında br kent. ınırdabir ev. ilk hristiyanların kullandıkşarı, ayinlerini gizli gizli gerçekleştr,d,kleri yer. onları gözledim sessizce. bir akşam üzeri güneş batarken. acemler saldırya geçtiler.bi anda gözlerimi açıp yeniden kaadım. neredeyim dersiniz? evet burası konstantin in sarayı. helena yeni buldugu yerlere klise yapılması emrini veriyor. konstatntin şehrinde. polisinde. konstatin ölüyor sonra. mezarı oldukça sade. ama içeriside bir okadar süslü. içe dönşü simgeliyor bu yapı. ışık oyunları . san vitale var sırada. jüstinyen emir veriyor yine. jüstinyen krallıgını tekrar eline almaya karar vermiş. kıran kırana bir mücadele. 35 bin löü var sokaklarda. o ise bunu kutlamak istiyor. ve iki filozofu çağırıyor. evrenin gördüğü e görkemli en etkili yapıyı kostantine diktirmelerini istiyor. ayasofya. pandantifleri çığır açıyor ayasofyanın. rusyanın bugünkü mimarisinde, tac mahalin kubbesinde, yine ondan bir esinti var sanki. ostrogorlar, vizigotlar saldırıyorlar bir gece aniden. bir ara sokaga saklanıyorum. ostrogotlar .ok komikler. neden yakıp yıkıyorşar bu güzelim kültürü? neden viking şapkaları var kafalarında. ardında yıktıklarını italyada uyguluyorlar. akıllı adamlar aslında. birinin atına tutunuyoru ben de ve evet oradayım. st. apollinare. o kalmış geçmişten...
klisenin dayatıcı baskısı, romanesk, karolenj, uyanöaya başlayan avrupa gotik.. ve rönesans var daha önümde. sabha d daha çok var. tarihte dolaşıcagım bu gece sanırım. evet ben mimarlık öğrencisiyim. serüvende serüvene gezen. yarınki mimarlık tarihi vizesinde yolda gçrdüklerini anlatacak olan...
uykusuzluğa alışmaktır öncelikle. hatta alışmak değil de uyumayı zaman kaybı olarak görmeye başlamaktır. çünkü zaten yirmi dört saati yetirememektir. çizmek, çizmek, çizmektir. hayatının en zor yıllarını yaşadığını düşünmektir, ömrünün böyle geçeceği gerçeğine gözlerini kapamaktır çoğu kez. tasarlamak, tasarlamak, tasarlamaktır. g.tü kalkık, burnu havada, dünyayı ben yarattım edalarında ortalarda dolaşmaktır. kendini özel sanmaktır. saçlarını taramamayı, bakımsız dolaşmayı marifet olarak görmektir, sanatçı kişiliğine vermektir bunları. çizmek, çizmek, çizmektir. kahveyle dost olmaktır. masa başında geçen gecelere yoldaş aramaktır. jürilerden sonra uyuyarak kendini ödüllendirmektir. toplu taşıma araçlarında elinizdeki kocaman maketlerden dolayı insanların siz ucubeymişsiniz gibi bakmalarıdır. ama yine de çevrenizdekilerin size özendiğini bilmektir. otobüste yaşlılar tarafından yer verilen olmaktır. çizmek, çizmek, çizmektir. 'iç mimar mısın, dış mimar mı' sorusuna karşı sabır göstermektir, bazen gösterememektir. maket yapmaktır. çantada silikon tabancası, maket bıçağı taşımaktır. elinde her daim bir yarabandı bulundurmaktır. çizmek, çizmek, çizmektir. uçmaktır, tasarımın farklılığın b.kunu çıkarmaktır. otobüste, tuvalette, yemek yerken, uyurken her an projeyi düşünmektir, çözüm yolları aramak, farklılıklar yaratmaktır. zombi gibi yaşamak, yalnızlığı sevmek, melankolik olmaktır. aynı zamanda coşmaktır, sosyal olmaktır, ağlarken gülebilmektir, tüm duyguları bir arada yaşabilmektir. intihar etmek gibidir, bilerek, isteyerek ölmektir, mazoşistler gibidir, acıdan zevk almaktır. herşeye rağmen sevmektir, çok sevmektir. bir de çizmek, çizmek, çizmektir.
mükemmel bir his olduğunu düşündüğüm durum.
meslek lisesinde 4 yıl bu eğitimi alıp üniversitede sadece bu bölümün öğretmenliğini seçme şansın olduğundan dolayı mimarlık öğrencisi olmaya gözün çıkıyor yemin ederim.
eğlenceli bir şey aslında. geiorum gidiyorum, üç çizgi çiziyorum yarın jüri var ama bazen çıkmıyor fikir. bi an coşuyorum , bi an tasarladıgım kafenin önündeki avluda aslında hiç tanımadıgım ve olmayan sevgilimle tartışıyorum. sağdaki galerimden esen rüzgarı saçlarımda dolaştırdıktan sonra karşı masaya şarap siparişi veren üç genç insanla göz göze geliyorum. yanda çocuk sanat evinden çocuklarını almak için gelen bi kaç veli var. öndeki arcade da alışveriş yapıyorlar. çocuklar sıçrıyorlar. üst kattaki bir loftta oturan adam bu küçük dünyadan ilerliyor elindeki anahtarlarını sallayarak. en üstte archytctin kendi konutu var zaten. şehri ayaklar altına seren. emre arolat ın güzel bir yerine bakıyorum. ışıklarımı söndürüyorum, eskzlerimi alıp camın önünde bir kadeh şarabım var elimde. sabah oluyor birden. yne canlanıyor küçük avlum. arakatlardan inen ve birbirine selam veren komşularım var. herkes biyerlere dagılıyor. diğeri yan bloktaki fırına gidiyor ekmek almak için. burdaki minik pastahanenin simit kokuları yayılmış avluma. yandan esen lodos akşam üstüne götürüyor beni tekrar. neredeydim ben evet. karşı masadakiler. alışveriş yapanşar. annelerinin gelmesini bekleyen bikaç çocuk var üst kodda. en tepede ne var kim var... tasarlayınca gçrücem b,lmyorum.