bugün

ilk yıllar t cetveli ile bütünleştikten sonra ilerleyen yıllarda bilgisayarı t cetveline tercih etmek ,uyku nedir bilmemek, kafayı projeyle bozmaktır. zordur. proje yetiştiricem diye kendini dış dünyadan soyutlamaktır. yazıktır...
detaya girersek...

1- saatin alarmı uyumak zorunda olduğunuz zamanı anlatıyorsa
2- derslerde, özellikle de mimarlık tarihi ile ilgili olanlarında, horlamak sizi rahatsız etmemeye başlıyorsa
3- insanlar kafein kokmanızdan rahatsız oluyorsa
4- bir mekanı iNŞAA edebileceğini düşünüyorsanız
5- bir haftasonu 20 saat aralıksız uyuyabiliyorsanız
6- genelde hareketsiz nesneler ile kavga ediyorsanız
7- tuvalette uyuyakaldıysanız
8- kardeşiniz tek çocuk olduğuna inanmaya başlamışsa
9- 48 saatten kısa bir sürede tüm CDlerinizi dinlediyseniz
10- 48 saatten fazla bir süre aynı CDyi dinlediyseniz
11- toplum içerisinde gözükmüyorsanız
12- ev anahtarlarınızı kaybediyor ve bunu bir hafta sonra fark ediyorsanız
13- dişlerinizi okulda fırçaladıysanız
14- koca bir rulo filmi koridoru çekerek harcadıysanız
15- kahve ve yemek makinalarının ne zaman yeniden doldurulacağını biliyorsanız
16- her zaman yanınızda deodorant taşıyorsanız
17- maket yaparken geridönüşüm konusunda canavarlaşıyorsanız
18- kendinizle iletişim kurmaya çalıştığınızda tek duyduğunuz monoton ve sürekli bir sesse
19- saat 3:00e kadar alkol almadan mükemmel kareografi ile dans edebiliyorsanız
20- bir öğünde kahvaltı, öğle yemeği ve de akşam yemeğini karıştırabiliyorsanız (ehe.. gerçek füzyon mutfağı)
21- tatiller sizin için iyi uyuma vakitleri ise
22- sevgilinizi buluşmaya şantiyeye götürüyorsanız
23- okumadığınız 100 $ kitaplar alıyorsanız
24- birileri size tatil fotoğraflarını gösterdiklerinde insan ölçütünü soruyorsanız
25- Autocad, 3d Studio Max ve Photoshopu biliyor ve de ayrıca websayfası yapabiliyorsanız ama excelin nasıl kullanılacağına dair fikriniz yoksa
26- ölü ya da diri büyük mimarlara, sanki ezelden beri onları tanıyormuşsunuz gibi lakaplarıyla hitap ediyorsanız
27- diğer insanlarla herhangi bir ilişki kurmadan, doğal ışık olmadan, yemek olmadan yaşayabiliyorsanız, ama plotter çalışmadığında bu SONsa..
28- dışarıdan çöp toplar gibi maket malzemesi topluyorsanız
29- otobüse bindiğinizde bir türlü sığamadığınız için yanınıza kimse oturmuyorsa
30- dönem başlarında bakımlı, ortasında normal sonunda ise tamamen bir çöplük gibi gözüküyorsanız
31- sürekli mide ağrısı çekmeye başladıysanız
32- scrolling yapmaktan parmaklarınız sürekli seğirmeye başladıysa
33- gerçek yaşamda 3d orbit ve de zoom all özelliklerini arıyorsanız ve bulamayınca şaşkınlığa düşüyorsanız
34- evlerin ve çevrenin kontörlerini teknik çizim halinde görüyorsanız
35- gece rüyanızda *uyuduğunuz kısa süreler içerisinde görebilirseniz tabi* proje çözüyorsanız
36- hasta olduğunuzda konsept, biçem, hacim diye sayıklıyorsanız
37- evinizin en kalabalık üyeleri kırtasiye malzemeleri ve de küflenmiş yemeklerin üzerindeki yaşam formları ise
38- fotoğraf makinenize isim taktıysanız, ve her güzel iç mekan çekiminde aferin oğluma diyorsanız
39- en son sosyal aktiviteniz altı ay önceye tekabül ediyorsa
40- ozalitçide ve kırtasiyede sizi kırmızı halıyla karşılıyorlarsa
41- okunacak kitaplarınız başınızda dağ sıraları şeklinde biriktiyse
42- antik yunan ve Romalılardan artık gina geldiyse ve hepsinin üzerlerindeki drapeli elbiselerini alıp müsait... Neyse...
43- yine aynı bağlamda mimarlık tarihi derslerine rahat çalışabilmek için bir zaman makinesı yapıp bilinen tarihi daha kolay anlaşılabilir bir şekle sokmak amacı gütmeye başladıysanız.. hatta piramitlerin sizin düşündüğünüz fikri uygulayan birileri tarafından yapıldığına inanıyorsanız
44- zaman algılamanızda kaymalar başladıysa

siz mimarlık öğrencisisinizdir... mimarlık öğrencisi olmak böyle bir şeydir. ***
bizim bolumun en agır hocasının soyledigi laf sonucunda sahıp olunan meslektır.adam aynen böyle dedi:bunu a çözemiyorsanız gidin mimar olun! *
mezun olunca artık "mimarlık eğitimi görmüş yaşam formu" olmaktır. zira diplomalarda yeni yasa nedeniyle artık böyle yazmaktadır.
Eğer erkek iseniz cennete düşmeniz ile eşdeğer bir durumdur.
seven için eğlence; sevmeyen için işkence bir meslektir.
(bkz: gotun uyusmasi)
eğlenceli bir şey aslında. geiorum gidiyorum, üç çizgi çiziyorum yarın jüri var ama bazen çıkmıyor fikir. bi an coşuyorum , bi an tasarladıgım kafenin önündeki avluda aslında hiç tanımadıgım ve olmayan sevgilimle tartışıyorum. sağdaki galerimden esen rüzgarı saçlarımda dolaştırdıktan sonra karşı masaya şarap siparişi veren üç genç insanla göz göze geliyorum. yanda çocuk sanat evinden çocuklarını almak için gelen bi kaç veli var. öndeki arcade da alışveriş yapıyorlar. çocuklar sıçrıyorlar. üst kattaki bir loftta oturan adam bu küçük dünyadan ilerliyor elindeki anahtarlarını sallayarak. en üstte archytctin kendi konutu var zaten. şehri ayaklar altına seren. emre arolat ın güzel bir yerine bakıyorum. ışıklarımı söndürüyorum, eskzlerimi alıp camın önünde bir kadeh şarabım var elimde. sabah oluyor birden. yne canlanıyor küçük avlum. arakatlardan inen ve birbirine selam veren komşularım var. herkes biyerlere dagılıyor. diğeri yan bloktaki fırına gidiyor ekmek almak için. burdaki minik pastahanenin simit kokuları yayılmış avluma. yandan esen lodos akşam üstüne götürüyor beni tekrar. neredeydim ben evet. karşı masadakiler. alışveriş yapanşar. annelerinin gelmesini bekleyen bikaç çocuk var üst kodda. en tepede ne var kim var... tasarlayınca gçrücem b,lmyorum.
zor ama zevkli bir şeydir, mimarlık ögrencisi olmak.
mükemmel bir his olduğunu düşündüğüm durum.
meslek lisesinde 4 yıl bu eğitimi alıp üniversitede sadece bu bölümün öğretmenliğini seçme şansın olduğundan dolayı mimarlık öğrencisi olmaya gözün çıkıyor yemin ederim.

edit: (bkz: değerini bilmeyen allah ından bulsun)
(bkz: amin)
(#4866725) yeterince açıklayıcı sanırım.
uykusuzluğa alışmaktır öncelikle. hatta alışmak değil de uyumayı zaman kaybı olarak görmeye başlamaktır. çünkü zaten yirmi dört saati yetirememektir. çizmek, çizmek, çizmektir. hayatının en zor yıllarını yaşadığını düşünmektir, ömrünün böyle geçeceği gerçeğine gözlerini kapamaktır çoğu kez. tasarlamak, tasarlamak, tasarlamaktır. g.tü kalkık, burnu havada, dünyayı ben yarattım edalarında ortalarda dolaşmaktır. kendini özel sanmaktır. saçlarını taramamayı, bakımsız dolaşmayı marifet olarak görmektir, sanatçı kişiliğine vermektir bunları. çizmek, çizmek, çizmektir. kahveyle dost olmaktır. masa başında geçen gecelere yoldaş aramaktır. jürilerden sonra uyuyarak kendini ödüllendirmektir. toplu taşıma araçlarında elinizdeki kocaman maketlerden dolayı insanların siz ucubeymişsiniz gibi bakmalarıdır. ama yine de çevrenizdekilerin size özendiğini bilmektir. otobüste yaşlılar tarafından yer verilen olmaktır. çizmek, çizmek, çizmektir. 'iç mimar mısın, dış mimar mı' sorusuna karşı sabır göstermektir, bazen gösterememektir. maket yapmaktır. çantada silikon tabancası, maket bıçağı taşımaktır. elinde her daim bir yarabandı bulundurmaktır. çizmek, çizmek, çizmektir. uçmaktır, tasarımın farklılığın b.kunu çıkarmaktır. otobüste, tuvalette, yemek yerken, uyurken her an projeyi düşünmektir, çözüm yolları aramak, farklılıklar yaratmaktır. zombi gibi yaşamak, yalnızlığı sevmek, melankolik olmaktır. aynı zamanda coşmaktır, sosyal olmaktır, ağlarken gülebilmektir, tüm duyguları bir arada yaşabilmektir. intihar etmek gibidir, bilerek, isteyerek ölmektir, mazoşistler gibidir, acıdan zevk almaktır. herşeye rağmen sevmektir, çok sevmektir. bir de çizmek, çizmek, çizmektir.
iki gündür uymadan romanın btün kliselerini ezberlersiniz. planlarını kesitlerini, cephelerini, akımlarını herşeyini. bi anda gözlerimi kapayıp seyahet etmeye hazırım.nereye mi? eski bir roma sokagındayım. dura europas iran yakınlarında br kent. ınırdabir ev. ilk hristiyanların kullandıkşarı, ayinlerini gizli gizli gerçekleştr,d,kleri yer. onları gözledim sessizce. bir akşam üzeri güneş batarken. acemler saldırya geçtiler.bi anda gözlerimi açıp yeniden kaadım. neredeyim dersiniz? evet burası konstantin in sarayı. helena yeni buldugu yerlere klise yapılması emrini veriyor. konstatntin şehrinde. polisinde. konstatin ölüyor sonra. mezarı oldukça sade. ama içeriside bir okadar süslü. içe dönşü simgeliyor bu yapı. ışık oyunları . san vitale var sırada. jüstinyen emir veriyor yine. jüstinyen krallıgını tekrar eline almaya karar vermiş. kıran kırana bir mücadele. 35 bin löü var sokaklarda. o ise bunu kutlamak istiyor. ve iki filozofu çağırıyor. evrenin gördüğü e görkemli en etkili yapıyı kostantine diktirmelerini istiyor. ayasofya. pandantifleri çığır açıyor ayasofyanın. rusyanın bugünkü mimarisinde, tac mahalin kubbesinde, yine ondan bir esinti var sanki. ostrogorlar, vizigotlar saldırıyorlar bir gece aniden. bir ara sokaga saklanıyorum. ostrogotlar .ok komikler. neden yakıp yıkıyorşar bu güzelim kültürü? neden viking şapkaları var kafalarında. ardında yıktıklarını italyada uyguluyorlar. akıllı adamlar aslında. birinin atına tutunuyoru ben de ve evet oradayım. st. apollinare. o kalmış geçmişten...
klisenin dayatıcı baskısı, romanesk, karolenj, uyanöaya başlayan avrupa gotik.. ve rönesans var daha önümde. sabha d daha çok var. tarihte dolaşıcagım bu gece sanırım. evet ben mimarlık öğrencisiyim. serüvende serüvene gezen. yarınki mimarlık tarihi vizesinde yolda gçrdüklerini anlatacak olan...
tarihte dolaşırken yarınki mukavemet sınavınıda unutmak, romada hızlıca tur atıp hemen koln, kiriş, mesnet, kesme kuvveti diyagramlarına dönmektir.
her gittiği evde keşif yaparlar.
bir haftalık proje tatilini çok görmek, 'ohooo ben bu arada 3 jüriye pafta hazırlarım' demek, hafta boyunca gezmek, sözlükte takılmak ve projeyi yine son geceye bırakmaktır.
zaman zaman bundan nefret etmek, gecelerce uyumamak, hatta kendinden nefret etmektir. ölüme en yakın anları yaşamaktır. kendi hayatını sebepsiz bulmaktır. uçlarda olmaktır. kendinden nefret etmektir...kendi çizdiğin üç ç,zg,yle kavga etetir
uymak istemek, hemde sonsuza kadar uymak istemektir. zaman zaman... dipte olmak, tavanda olmak, buluntlardan aşağı atlayıp cehennemin dibine saplanmaktır..
- ne okuyorsun?
- mimarlık
- iç mi dış mı?
- nası ya!!

konuşmasına maruz kalınması muhtemel bölüm.
mimarlık öğrencisinin ilk yılı....

- hangi bölümde okuyorsun sen...
+ mimarlık
- iç mi, dış mı? *
+ yani şimdi şöyle...aslında, dış değil de içte değil.. aslında dış mimarlık diye bişey yok... hem iç mimarlık güzel sanatlara bağlı başka bir bölüm, ama bazı ortak dersler var tabi. hem biz normal mimarlar * olarak ösym ile doğrudan alınırız onlar üniversite kurulunca mulakata tabi tutularak alınırlar, bizim puanımız daha farklıdır ... sonra... bla ..bla...bla..

mimarlık öğrencisinin sonraki yılları....

- hangi bölümde okuyorsun sen...
+ mimarlık
- iç mi, dış mı?
+ iç!!! *
(bkz: canından bezmek)
onca güzellik içinde boka saplanıp kalmanın ta kendisidir.

okulda ilk gün farklı bir heyecan kaplar insanın içini.beğenmediğin lise hayatı, öss maratonu filan hep geride kalmı$tır çünkü.annenin altın günlerinde anlatırken övüneceği bir mesleğe adım atmı$sındır.sanırsınki tüm zorluklar geride kaldı ve 4 yıl sonra ''mimar'' oluyorum...
dersler yine güç bela geçer gider de ya jüriler?hocaların öğrencilere çoğu zaman projesini anlatma $ansı dahi tanımadığı, adaletsizliğin/haksızlığın kol gezdiği kabuslar ba$lar çok geçmeden.o ya$ında onca ya$ıtının içinde itin götüne defalarca sokulur çekilirsin.''sizden mimar olmaz'',''senden adam olmaz'',''biz sana bunu mu öğrettik yani'',''sen mimarlık diye bunu mu anladın'' gibi tokatlar sıkça çarpar yüzüne.
her gün kırtasiyeye cebinde kalan son kuru$unu bile bayıldığın için yarı aç yarı tok geçi$tirirsin bütün öğünleri.
sikindirik bir yapma ağaca 2.5 tl bayılırsın sırf maket güzel görünsün diye.
ozolitçiler, kırtasiyeciler, maket malzemesi aldığın yerler emlak zengini olur sayende.
kesit, görünü$ tamamlayım demekten kalkıp du$ almaya bile vakit bulamazsın.
sevgilin maket kartonu kesmekten, pikafix kokusundan bunalıp seni terkeder gider.

okulda ba$lar daha piyasadaki rekabet.kimse diğerine fotokopi/proje filan vermez.
uyumamaktır. tüm paranı maket malzemesi ve kağıt için harcayıp aç kalmaktır. jüri stresi yaşamaktır.

yaklaşık 7 saat sonra müze projem için jüriye gireceğimdir. hala çizimlerim tamamlanmamıştır.

(bkz: götün tutuşması)
apartmanlarla, villalarla izdivaç kurmaktır.
gel sen ne çektiğimi bir de bana sor . ezgilerinin kulağımda çınladığı anlardır.
bittiğinde birçok hastalığa sahip olacağınız süreçtir.
acınası insanlarla bir arada proje çizmeye çalışmaktır burda öğrenci olmak. uyuma saatlerinizi unutmaktır. jürilerde yorgun görünmemek için surata bir ton şey sürmektir. yaplacakların asla bitmemesidir. grup çalışmasından nefret etme sebebidir. sürekli gergin, mutsuz ve huzursuz dolaşmanızdır. dokunsalar ağlayacağınız derslerden çıkmanızdır. bazı jürilerden eve dönünce 20 saat aralıksız uyuyabilme yetisine sahip olabilmektir. tüm konuşmaların sonunun konsept, taşıyıcı, malzeme diye sonlanmasıdır. alınan notların önemsizleşmesi, projeden geçmenin son notuna razı gelmektir. elindekiyle yetinmeyi öğrenmektir. mezun arkadaşlardan yardım dilenmeye razı olmaktır. son dakika insanı olamadığınızda sinir krizi geçirmeniz, ozalitçinizin bile size acıyan gözlerle bakmasıdır. dönem boyu 600 tl yi çıktıya bayılıp sonraki dönem ne bok yicem la şimdi demektir. dandik ağaca verecek para bulamadığınızdan değişik yollar bulmaya çabalamaktır. cepteki son parayı bazen maket bıçağına vermek ve keskin kalsın diye dua etmektir. yapıştırıcı kokusuna bağışıklık kazanmaktır.
her ne olursa olsun güzel bölümdür. hele mezun olmaya çok yaklaşınca. *