ben de kafa konforum hiç bozulmasın, diriliş ertuğrul izleyeyim, otomobil-konut fiyatlarına bakayım, cumanız mübarek olsun mesajları atayım, milliyetçi-muhafazakar bir islam'a inanayım isterdim. nasibimize necmettin erbakan'ı tanımak düştü. şimdi sıkıntısını çekiyoruz.
yan yana geldiğinde muhafazakar mı milliyetçi mi daha önde olur diye çok kafa karıştıran terimdir. milliyetçi biri milletim önde gelir der, muhafazakar biri dinim önde gelir der. türkiye bu ikili sistem bence kendi içinde erimiştir çünkü milliyetçi akımların islamla olan yakın flörtü muhafazakarlıkla milliyetçiliği bayağı bayağı birleştirmiş ve ayrı bir dinsel milliyetçilik tanımı oluşturmuştur. ülkemizde bu akımı en iyi yansıtan ülkücülerdir ancak ülkücülerin temel mantığında türk kimliğinin bir mili yanından ziyade islam davasının ( ya da ümmetçilik davasının) bir nevi milli kimlik altında pazarlanması var. hatta öyle bir ileriye gitmiş ki bu yapılanma, islamsız türklük olamayacağı ya da islam olmasa eksik kalacağı gibi bir anlayış da doğmuş. bu da aslında milli tanımın kaybolduğunu gösteriyor çünkü türklük adı altında ideali olan bir amaç gözetmek yerine daha çok dinsel anlamda bir amaç gözetiyor. muhafazakarlarla milliyetçilerin bu ülkede hep yakın temasta bulunmasının nedeni de aha da budur. ideolojik olarak aslında aynı şeyi farklı şekilde söylemek gibi bir şey bu iki fikir.
tabi tüm milli fikirleri kastetmiyorum burada. milliyetçi muhafazakar kimliği kastediyorum.