Dünyanın en masum aşklarından biri olarak bilinir Kafka ve Milenanın aşkları. Birbirlerini görmeden dostça başlayan mektuplar kısa bir süre sonra tutkulu bir aşka dönüşüverir. Mektuplaşmaları tam 3 yıl sürer ve bu süre içinde sadece iki kez buluşurlar. Çünkü Kafka nişanlı, Milana ise evlidir ve ikisi de mutsuzdur.
ikisi de Yahudidir ve Hitler döneminin yılgınlığı sinmiştir aşklarının üzerine. Bir süre sonra Milena kocasından ayrılır, ama Yahudi dostu, diye toplama kamplarına alınır. Özgürlüğü tadamadan hayata veda eder Milena. Ve Kafka, o da yakalandığı hastalığın pençesinden kurtulamaz ve geride sadece mektuplarını bırakır aşkı adına.
parçalar;
Unutamayacağım bir doğa olayıydı yüzün istasyonda Milena: Bulutlardan değil, kendiliğinden gölgelenen bir güneştin sanki.
'Ah! milena, eğer burada olsaydın; yüzümü derin bir nefes alarak kucağına gömebilirdim.'
'Ve gece yazdığın mektup orada işte, nasıl okunabileceğini aklım almıyor, bir göğüs havayı solumak için böyle nasıl daralıp genişliyor, aklım almıyor, senden nasıl uzak kalınır, aklım almıyor.'
'Yorgunum. Tek istediğim, yüzümü kucağına koymak, başımın üzerinde dolaşan elini hissetmek ve sonsuza dek öyle kalmak.'
Milena, yüzün külrengi
yorgunsun kışın ağır havası gibi.
Yok oluyor birileri daima.
Ölüyor onlar, Milena,
şimdi öleceğin
ve öleceğim gibi,
ocak ayının mavi buz dikiti
avlandıktan sonra sayemde.
Ben bakarken geldiğini görüyorsun sen
karın kadifesi örtmüş saçını.
Yalnızım
ve değişmiş dünya.
mektubuna yazmış olduğun bir cümlenin bütün kelimelerini defalarca okuyorum: onu sevdiğim doğru ama seni de seviyorum evet belki de böyle olmasaydı sen milena olamazdın ve sen olmasan kimbilir ben ne olurdum? bu gerçeği pragda söylemeyip viyanadan yazman da iyi olmuş. belki de yaptığın şeyleri senden daha iyi anlayabiliyorum milena..
aslında başından geçenler değil önemli olan. önemli olan sensin yalnızca..
benim durumum.. gücümü ve duygularımı böylesine harcayıp sonuçta ölmemem!.
heyt be ne sevgiymis diyor insan bu satirlari okuyunca ve gecmise donup aralarini yapma istegi uyandiran kitapdir benim icim..
ayrica kafka ya bu denli guzel satirlar yazdirmis guzel entellektuel kadin...
kendisine hafiften bir kıskançlık beslediğim insan. tamam tamam hafiften değil aslında baya baya kıskanıyorum onu.
yanılmıyorsam kafka ona duyduğu hisleri, "hastalık derecesine varacak kadar büyük bir takıntı" olarak tanımlıyordu.
milena, milena olduğu için sevilmiştir hemde kafka'nın içini deşen bir bıçak olmasına rağmen.
sanki dünyamıza ait değilmiş gibi geliyor bu hisler. Gerçek şu ki kimsenin milenası olamayacağız biz. neyse kalkıp çay demleyeyim en iyisi ben.
"en çok seni seviyorum diyorum ama gerçek sevgi bu değil sanırım, sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki..."