deneme türü yazıyı yaratan ünlü fransız yazar. kendisi çok akıcı bir dile ve başarılı bir anlatıma sahip olmasına karşın her dahi gibi manyaktır.hatta şöyle diyebiliriz ki van gogh tan bile daha manyaktır. isterseniz olaya geçelim.
bir gün bizim montaigne ve sevgilisi cinsel ilişkiye girmeye çalışırlar ama çömez montaigne hayatında ilk defa denediği bu işi de beceremez, yüzüne gözüne bulaştırır. sevgilisi de onu teselli etmeye çalışır ama montaigne bu duruma fena halde bozulmuştur. bu olaydan sonra evine gider. penisini kökünden keserek bir zarfın içine koyar ve sevgilisine postalar. tabi penisin yanına da küçük bir not koyar.
birkaç gün sonra mektup(!)montaigne'in sevgilisine ulaşır ve sevgilisi zarfı açar açmaz şok olur tabi de*sonrasında da notu okumayı akıl eder.notta yazan şey:
ayrıca yazarımızın tuvalet alışkanlıkları ve yellenme konusunda da orjinal fikirleri var. mesela insan büyük tuvaletini yaparken bulunduğu ortamda maksimum bir sessizlik olması gerektiğini söylüyor. ve ciddi söylüyorum ben de kendisiyle aynı görüşteyim. inanmayanlar 3.nesil yazarlardan cunaurg'a da sorabilir.
sonuçta çatlak matlak ama adam hakikaten bir dahi.adamın taa rönesansta yazdığı eserlerin çevirileri bile şuan bana birçok türk öykücünün ve deneme yazarının dilinden daha sade ve hoş geliyor. "denemeler" adlı kitabını okumanızı tavsiye ederim.
ünlü eseri denemeler' in önsözünde, 'bu kitapta geçen tüm fikirler bana aittir, benden sonra devam edecek soyumun kullanması içindir aynı zamanda. okuyucuyu hiç düşünmedim bu kitabı yazarken' notunu düşmüş fransız yazar ve hukukçu. 1533- 1592 yılları arasında yaşayan montaigne' nin tek eseri denemeler olmasına rağmen, denemeler ile dünya çapında adını duyurmuştur.
Hasan ali yücel dizisinin sabahattin eyuboğlu çevirisiyle işbankası yayınlarında bir daha onun 3-4 katı kalınlıkta say yayıncılıkta denemeler adlı adı üzerinde deneme türünü yarattığı eseri bulunan ünlü kişi.
Ölümden korkmamak gerektigini bize anlatan 16. yy yaşamış yazardır.
"Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık!"
"Bir anda olup biten bir şey için bu kadar zaman korku çekmek akıl karı mıdır?"
"Bu dünyaya nasıl geldiyseniz, öylece cıkıp gidin.Ölümden hayata geçerken duymadıgınız kaygıyı, hayattan ölüme geçerken de duymayın. Ölümünüz varlık düzeninin, dünya hayatının koşullarından biridir."
"Hayattan sonra olumdesiniz; ama hayatta iken ölmektesiniz."
"Hayatın degeri uzun yasanmasında degil, iyi yaşanmasındadır: OyLe uzun yasamıslar var ki pek az yasamıslardır. sunu anlamakta gec kalmayın: Doya doya yasamak yılların cokluguna degil, sizin gucunuze baglıdır. Her gun gittiginiz yere hicbir gun varmayacagınızı mı sanıyorsunuz?"
"Son gununuzden nıcın bu kadar korkuyorsunuz? O gun, sizi oldurmede oteki gunlerinizden daha cok bir iş gormuyor ki! Yorgunlugu yapan son adım degildir; son adımda yorgunluk sadece oraya cıkar. Butun gunler olume gıder; son gun varır."
O zamana kadar kımsenın dışına cıkamıyan ınancları aşmıştır.
yamulmuyorsam tek eseri denemeler olan fransız yazar kişisi. denemeleri önemli mesajlar içerir, alıntılara yer verilmiştir ve herkesi ilgilendiren şeyler güzel örneklerle açıklanmıştır. aşk ve hayat hakkındaki görüşlerine gönülden katıldığım insandır ayrıca;
"hayalini kurduğunuz gelecek, her an sona erebilir."
"kitapları bir yana bırakır da dobra dobra konuşursak, aşk dediğimiz şey, arzulanan bir varlıkta bulacağımız tada susamaktan başka bir şey değildir gibi geliyor bana.venüs'ün bize verdiği şey sonunda bir boşalma hazzı değil mi?"
eserlerinde kendisi hakkında yaptığı gözlemleri anlatır.
''dolu olmaktan çok, iyi biçimlenmiş bir kafaya sahip olunmalıdır''der.
''ben ne biliyorum'' sorusunu sıkça kendine sorduğu bilinen yazar kişi.
michel eyquem de montaigne (28 şubat 1533 - 13 ekim 1592) fransız rönesansının en etkili yazarlarından biri olmuştur. kendisi, deneme türünü edebiyata kazandırmıştır. kendisi otobiyografisini, entellektüel birikimini önemli anektodlarla bütünleştirerek oluşturduğu denemeler; (essais) eseriyle üne kavuşmuştur. montaigne, kendisinden sonra gelen william shakespeareden ralpdh waldo emersona, friedrich nietzscheden jean jacques rousseauya dünyaca ünlü pek çok yazarın eserleri üzerinde derin etkiler bırakmıştır. montaigne; kalıpların, önyargıların ve şekilciliğin karşısında yer almış, bilgi ve bilgeliği ustaca sorgulamış bir düşünürdür.
montaigne'e göre fayda sağlamayan bir bilgi çok da bilinmeye değer değildir. burada bilgi ve bilgeliğin ayrımını ortaya koyar. ona göre, okullarda ezberletilen antik felsefe ve tarih, bir karı koca arasındaki kavganın nasıl çözümlenebileceği üzerine düşünmek kadar önem taşımayabilir. bilgi, bir ezber süreci olsa da, bilgelik bilgi yoluyla daha iyi daha mutlu bir insan olma sürecidir. burada önemli olan, antik yunan tarihini baştan sona bilmenin sizi daha iyi bir insan yapıp yapmadığıdır. eğer bu bilgileri sadece şeklen, bir gösteriş ve statü simgesi olarak, ezberliyorsanız bu bilgileri hiç bilmeyen bir kişiden bilgelik olarak hiçbir farkınız yok demektir. bilakis, daha da fena durumda olduğunuzu gösterir çünkü böyle bir davranışına altında yatan sebep ancak kişinin -önüne geçemediği- basitliğidir.
buna dayanarak montaigne'nin altını çizdiği konu bilginin değersizliğinden çok bilgi aktarımındaki şekilciğin getirdiği tek düzeliktir. bu nedenle, hiç kitap okumamış bir çiftçinin dahi bir üniversite rektöründen daha bilge ve mutlu olabileceğini önermiştir. felsefe ve bilimdeki ağır ve anlaşılmaz terminolojinin, bu dallardaki insanlar tarafından söylediklerini şişirmek ve bilgisizliklerini kapatmak amacıyla kullanıldığını söylemiştir. ayrıca karşılarındakilerin de kendi aptallıklarını kapatmak ve kendilerini zeki göstermek için bu tür anlatımlara itibar ettiğini iddia etmiştir ki günümüzde halen bu çerçevede ele alınabilecek örnekler mevcuttur.
(bkz: laf ebesi)
denemeler adlı eseri zamanında öys için hazırlık kitabıydı. 98 dahil eskiye doğru tüm lise mezunları okumuştur heralde. dersane hocaları da paso gazlıyodu öğrenciyi "hep bu kitaptan soruyolar, aman okuyun, hemen okuyun" diye..ne günlerdi yaw o günler..
1533 yılında doğan fransız yazardır.
dünyada deneme türünün ilk örneğini veren yazardır.
iç savaşta kralın ordusuna katılmıştır.
montaigne'nin son 3 çocuğu ortalama 1 hafta yaşamıştır.
montaigne'nin denemeleri okunmalıdır.çünkü dikkat edilirse sınavlarda paragraf sorularında sürekli bunlara yer verilmektedir.
yani simdi burda amacim kesinlikle yazar elestirmek değil... ancak montaigne gibi bir üstadın baslığı altinda yazilan bazi yazi ve yorumlara bakinca aşağıda sarfedeceğim cümleler lütfen yadırganmasın...
ihtimaller şunlar:
montaigne ile ilgili tek bir satır dahi okunmadan yapılmş yorumlar var,
okunsa da hiçbirşey anlaşılmamış bir yazardan bahsediliyor...
bu başlık altında, kalkıp denemelerin sanal ortamdaki örneklerinden copy and paste de yapmıycam...
demem şudur ki; bu adamı okuyun felsefe yolundakiler... bu adam yaşadığı zaman diliminde herkesin şimdi de 10000 sene önce e içinden çıkamadığı her konuya parmak değdirmiş bi efendi'dir... daha doğrusu içinden cıktığı veya çıkamadığı .. ama aklınıza takılan her soruya cevap bulacakasınız... yaşamın amacı, ölümün nedeni ... vs... hepsinin anlamı ve sebepleri .. okuyun arkadaşlar '' montaigne denemeler ''
selamlar ...
Madem ki ölümün önüne geçilemez, ne zaman gelirse gelsin. Sokrates'e; Otuz zalimler seni ölüme mahkum ettiler, denildiği zaman: Tabiat da onları! demiş.
Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık!
Nasıl doğuşumuz bizim için her şeyin doğuşu olduysa, ölümümüz de herşeyin ölümü olacaktır. Öyle ise, yüz sene daha yaşamıyacağız diye ağlamak, yüz sene evvel yaşamadığımıza ağlamak kadar deliliktir. Ölüm başka bir hayatın kaynağıdır. Bu hayata gelirken de ağladık, eziyet çektik, bu hayata da eski şeklimizden soyunarak girdik.
Başımıza bir defa gelen şey, büyük bir dert sayılmaz. Bir anda olup biten bir şey için bu kadar zaman korku çekmek akıl karı mıdır? Ölüm, uzun ömürle kısa ömür arasındaki farkı kaldırır, çünkü yaşamıyanlar için zamanın uzunu kısası yoktur. Aristo, Hypanis ırmağının suları üstünde bir tek gün yaşıyan küçük hayvanlar bulunduğunu söyler. Bu hayvanlardan, sabahın saat sekizinde ölen genç, akşamın saat beşinde ölen ihtiyar sayılır. Bu kadarcık bir ömrün bahtlısını, bahtsızını hesaplamak hangimizi gülünç etmez? Ama edebiyetin yanında, dağların, şehirlerin, yıldızların, ağaçların, hatta bazı hayvanların ömrü yanında bizim hayatımızın uzunu, kısası da o kadar gülünçtür.
Tabiat bunu böyle istiyor. Bize diyor ki: "Bu dünyaya nasıl geldiyseniz, öylece çıkıp gidin. Ölümden hayata geçerken duymadığımız kaygıyı ve korkuyu, hayattan ölüme geçerken de duymayın. Ölümünüz varlık düzeninin, dünya hayatının, şartlarının biridir. (insanlar birbirini yaşatarak yaşarlar ve hayat meşalesini, koşucular gibi, birbirlerine devrederler - Lucretius).
Yaşadığınız her an, hayattan eksilmiş, harcanmış bir andır. Ömrünüzün her günkü işi, ölüm binasını kurmaktır. Hayatın içinde iken ölümün de içindesiniz, çünkü hayattan çıkınca ölümden de çıkmış oluyorsunuz. Yahut şöyle diyelim isterseniz; hayattan sonra ölümdesiniz, ama hayatta iken ölmektesiniz. Ölümün, ölmekte olana ettiği ise, ölmüş olana ettiğinden daha acı, daha derin, daha can yakıcıdır.
Niçin hayat sofrasından, karnı doymuş bir davetli gibi kalkıp gidemiyorsun? Niçin günlerine, yine sefalet içinde yaşanacak, yine boşuna geçip gidecek daha başka günler katmak istiyorsun? Lucretius.
Hayat kendiliğinden ne iyi ne fenadır, ona iyiliği ve fenalığı katan sizsiniz.
Bir gün yaşadıysanız her şeyi görmüş sayılırsınız. Bir gün bütün günlerin eşidir. Başka bir gündüz, başka bir gece yoktur. Atalarınızın gördüğü, torunlarınızın göreceği hep bu güneş, bu ay, bu yıldızlar, bu düzendir. *
''Bu adamlara ne yapabilirsiniz ki? Bir laf yazılı değilse dinlemezler, kitaba geçmedikçe hiçbir söze inanmazlar, gerçek onlar için söyleyen kişinin yaşına yada konuma göre inanılır olur. ''Bir yerde duydum '' derseniz olmaz. Mutlaka ''bir yerde okudum'' diyeceksiniz. Ben de derim ki, gerçek ihtiyarlamakla daha akıllı olmaz.''
uzun yıllar önce ankara'da ikamet ettiğim sıralar... kızılay meydanı'ndaki ykm'nin altında milli eğitim bakanlığı'nın yayınlarını satan bir kitapçı vardı (sadece meb yayınlarını mı satıyordu ve halen o kitapçı orada mıdır bilemiyorum!). meb yayınları olduğu için, cadde üzerlerinde kopya kitaplar satan korsancılar ve ikinci el kitap satan sahaflar hariç, hiçbir yerde bulamayacağınız ucuzlukta kullanılmamış kitaplar vardı raflarda. çok sayıda kitap almıştım. hepsine verdiğim para, diğer kitapçılardan alacağım 1-2 bilemedin en fazla 3 kitabın fiyatıyla eşitti. "denemeler"i de oradan, o sırada aldım. almamın üzerinden çok uzun zaman geçmemek üzere okumuştum. okuduğum o zamandan bu geceye kadar koca bir karanlık boşluk vardı arada.
bu gece, can sıkıntısından kitaplığıma biraz göz atıyordum ki, o sırada onca kitap arasından, yere düşmüş bir kristalin çakılların arasında parlayıp göze çarpması gibi, montaigne'in "denemeler"i gözüme çarptı. aldım elime. önsözlerini ve insanlık tarihindeki önemli kişilerin montaigne ve "denemeler" hakkındaki görüşlerini okudum. sonra da yaklaşık bir saat kadar kitabın bazı bölümlerini okudum. büyük bir dumura uğradım. dumura uğramamın sebebi montaigne'in fikirlerindeki sıradışılık, zenginlik, doğallık, gözlemcilik ruhu ya da özgünlük değildi. dumura uğramıştım çünkü, şimdiye kadar hayatımda hiç bu kadar kendime benzeyen birini tanımamıştım. birkaç saniye sonra, bu sevinçle karışık heyecanım yerini acı bir tebessüme bıraktı. maalesef ki, aramızda 500 yaş fark vardı. onunla arkadaşlık kurma ihtimalim yoktu. tek bir avuntum olabilirdi: "denemeler".
bu kitabı herkes sevmeyebilir, içerdiği tüm fikirleri kabul etmeyebilir. ancak, mutlaka her insan okumalıdır, çocuklarına okutmalıdır. çünkü, kazanılacak çok şey, kaybedilecek ise (bence) hiçbir şey yok.
bir türlü okuma fırsatı bulamadığım "denemeler"in kahrolası sahibi.bende deneme yazarıyım da yazdıklarım insanların kafasına "niye okumuyorsun kızım-olum" diye kakılmıyor.
Edebiyat hocamızın dünyada bu kitabı okumayan millet yoktur demesi ile *, açlıktan sehpanın kenarını kemiren afrikalıların oturup medenice kitap okuduğunu hayal etmemi sağlayan yazar