bugün

Mevsimine katıldım, rüzgârların seyrek seyrekken kışını hissettim içimde güneş gözlerime doğarken. Söyleyemediğim kelimelerimi söyledim bin yıllık aşk uykumda sesim kısıktı gözlerim bulutlu. Neydin sen neden geldin? Sen sevmek nasıl bir şey acaba bilir misin? Kaybetme korkusu, yalnız kalma, biraz daha az sevilme, işkenceler üzerine işkence...

Aşk dediğin lafla anlatılmazdı. Öyle süslü cümleler oyun gibi anlamsızdı. Soğudum anlatmaktan seni sana. Sen anlamadın hala kendini. Belki de benim gözümden de göremezdin. Yoruldum düşlemekten. Düş kırıklarımdan yoruldum.

Bazen susup çok şey ifade edersin. Bende biraz susayım dedim. Sustum anlaşılmadım konuştum anlatamadım.

Oysa sen geldin aklım gitti, sen gidersen de gelmeyecek. Ölümüne diyorum ya ölüm gelse ne değişecek? Aşk bitmez. Biten biziz. Sen bitmezsin içimde her zaman benimdin. Boş ver ellerimiz kavuşmasın benim kalbim seninkinin yanında. Boş ver sevgi sözlükleriyle hitap etmeyelim birbirimize sen bana ismimi söyle istediğin senin olsun.

Çerçevelere aldım hayatı. Çok geniş. Sen vardın ve diğerleri. Her şeyim olma sorumluluğunu yükledim sana biraz. Özür de dilerim. Zor bilirim. Her şeyin gidince hiçbir şey olmak. Yaşamak nefes almak değil ki. Yaşamak sevinç bir nevi. Ağlamak da yaşamın bir parçası gülmek de...

Bir de ben seni bu kadar severken başkası da beni sevecek. Aklına şaşarım şimdi böyle mantığın. Senin için bunca şey yapmışken benim gibi birisi daha harcanacak o kadar.