lisede bilgisayar dersi hocasına sorulan bir soru; hocam millet nerde? hoca ise metrocity yerine metropolise gittiler dersi bırakıp demesi dumurlara yolculuk etmeme sebep olmuştur.
izmirin torbalı ilçesinde bulunan tarihi yer.
tiyatrosunun restorasyondan antikliğini yitirmiş gibi bir havası vardır. biraz yukarı çıkınca meclis binasını yarıdan kesen bizans şaheseri(!) kaleyi görüyorusunuz. kenti tahrip etmiş olduklarından yerinde pek bişey yoktur.
sergilenmeye açık olursa güzel mozaiklere denk gelebilirsiniz.
kazılmayı bekleyen çok yer var, bu yüzden iştahınız yarım kalabilir.
sırtını yamaca vermesi dolayısıyla seyre doyum olmayan bereketli manzarayı karşısına almıstır.
yakınlığı açısından görülmeye, arşive eklenmeye değerdir.
yönetmenliğini fritz langın yaptığı (1927) bilim-kurgu filmi. film, alanında ilk sayılmakla birlikte, verdiği mesajlar bakımından oldukça ilgi çekicidir.
öncelikle gelecek dünyanın metropolis'i; yer altı işçi siteleri ve yer üstünde (üst yapı) bilim,sanat,sporla uğraşan elitler olarak bölünmüş bir şehir olarak tasvir edilir. işçiler günde 10 saat çalışmakta, vardiyalı olarak ve 6 sıra halinde topluca (robotlar gibi) yer değiştirmektedirler.
( bu yer değiştirme sahnesindeki robotik-disiplin pink floydun another brick in the wall klibine benzer )
yer üstünde ise işler biraz farklı yürümektedir. "club of the sons" yaşam tarzı geçer burada. atletizm ile uğraşan, kızlarla koşturmacılık oynayan john fredersenın oğlu freder i görürüz. bu velet daha sonra bir aşk hikayesiyle karışık, yer altına merak sarar ve olaylar gelişir...
tiyatral bir seyirde akıp gider film, yer yer sıkıcı hatta (freder karakterinin abartılı oynaması yüzünden) sinir bozucu olmakla birlikte, marksizm-kapitalizm karşıtlığında bir arabulucu durumla son bulur (mutlu ve umutlu son).
filmin sonunda ilk kez görmeyeceğimiz "the mediator between head and hands must be the hearth" ifadesi, filmin özetidir de aynı zamanda.
kısa anektodlarla noktalayalım girimizi.
- film günümüze eksik negatifler ve değiştirilmiş versiyonların kısaltılmış kopyaları ile gelmiştir. filmin 1/4 ünün kaybolduğu kabul edilmiştir.( kim kabul etmiş ben de merak ediyorum doğrusu)
- işçileri ayartan! devrime ve yıkıma sürükleyen filmin casus robotu, esas kızın suretinde bir hatundur, kötü karakterdir... bu robot sinema tarihinin ilk insanımsı robotudur aynı zamanda.
-işçileri ayartan sözkonusu robot kadın, filmin bi yerinde sahnededir, elindeki kasede 7 büyük günah vardır. ve kadın salaklık ötesi figürlerle kıvırtır, yan yatar düz, gider vs. ancak bu sırada onu izleyen erkeklerin gözü dönmüştür. birbirini öldüreni mi istersin intihar edeni mi sonrada...
-zamanında hitler filmi sevmiştir.(siz de sevin!) fritz lang'dan propaganda filmlerini çekmesini istemiştir. fritz lang, reddetmiştir ve hitleri sevmemiştir. (siz de sevmeyin!)
-patronlar, işçilerini makinaların köleleri durumuna soktuğunda, işçiler bir süre sonra isyan ederler. onlar da insandırlar ve sistemi omuzlarında taşıyan onlardır. buna rağmen moloch a kurban gidenler de onlardır.
-işçiler ayaklanarak makinaları yokettiğinde aynı zamanda çocuklarının hayatlarınıda tehlikeye atarlar. imar ve iskan edilmiş şehri, yılların emeği, yer altında ve üstünde yok olur. her şey boşa gider.
-halbüsü vicdan olsa ne güzel geçinirler! (ana tema)
"the mediator between head and hands must be the hearth"
gün itibariyle tekrar sardığım. parçalarını döne döne dinlediğim enfes grup.
nasıl değeri bilinmez, çok iyi yerlere gelemez anlamadım gitti. gerçi; gripin'in, badem'in, kıraç'ın, 84'ün başarılı rock grubu olarak bilindiği bu ortamda isim yapsalar ne olacak. neye yarayacak? ama keşke bi kaç albüm daha yapsalarmış.**
ankara sinema barda canlı performanslarını izleyerek tanıdığım ankaralı rock-grunge grubu. şimdiler de ne yapıyorlar ne ediyorlar hayattalar mı hiç bir fikrim yok? piyasada "ünlü" sıfatıyla endam bir çok gruptan gömlek gömlek üstün bir yapıya ve yeteneğe sahiptirler.
ayrıca orhan baba'nın hatasız kul olmaz'ını grunge'a uyarlayarak vaktiyle beni benden almışlardı.
Şimdi bile izlendiğinde, göndermeleri ve gelecek tasvirinin ne kadar mantıklı ve gerçekçi olduğunu anladığımız film, hele ki devrine göre mükemmele yakın bir bilim-kurgu. Kapitalizm, işçi sınıfı ve patronlar ekseninde geçen bir filmde gayet güzel sosyal mesajlar da var. "Eller ile beynin anlaşması ve birleşmesi için, kalp elzemdir."
sinema tarihinin ilk robot figürünü görürüz bu filmde. film yeniden kurgulanmıştır, asıl kurgu kaybolduğu için. filmin dörtte birinin kayıp olduğu söylenir.
filmi dışında bir de anime uyarlaması vardır.metropolis dünya üzerinde kültürel ve ekonomik olarak en üst düzeydeki ülkedir(bir zamanların babili gibi).ama yakın zamanda bütün insanların hırslarını yansıtan birkaç insan herşeyi değiştirir.kenici dedektif amcasıyla birlikte metropolise bir organ kaçakçısını takip etmeye gelir olaylar gelişir ve timayla tanışır.bundan sonra insanlıkla ilgili biçok şey sorgulanır iyi ve kötü olarak.kimim ben adlı soru cümlesiyse birçok şeyi açıklamaya yardımcı olur.palermo 2002 yılında bu animeyi vcd ve dvd olarak piyasaya sürmüştü.bu animenin sonunda tima adlı karakterin bir kimim ben deyişi vardıki gözlerinden yaş gelir insanın.
insanın inanası gelmiyor bu filme. 1920'lerde bugünü çizmiş adam bu kadar olur. filme de söyleyecek söz bulamıyorum. bunu izledikten sonra dark city, matrix ve blade runner'ı izleyin.
ilk albümlerinde gel gör beni ve makine gibi enfes parçalara yer vermiş, 2. albüm çalışmaları bitmek bilmedi dediğim ve merakla beklediğim angaralı grup.
müzik zevki anlanımda eksilerde olan toplumumuz tarafından değeri bilenememiş olan müzik grubudur.
insan şimdi piyasada olan gruplara bakınca (mor ve ötesi, manga, yüksek sadakat, gripin) bu adamlar adına gerçekten üzülüyor. bukadar sıradan gruplar yine aynı oranda sıradan (kötü demiyorum!) işlerle, bu kadar popüler olurken bu adamların bu şekilde yitip gitmleri insanı üzüyor.
alman film yönetmeni lang in yapıtı olan metropolis hem zenginler ve yoksullar arasındaki karsıtlığı, hem işçilerin patronlar tarafından sömürülmesini, hem de çocuğun babaya karsı isyanını, işçilerin gizli toplantılarda protesto eylemleri düzenlemelerini, yönetici elitin işçi sınıfına karsı prokvokasyon düzenlemelerini anlatır.
Torbalı'nın Yeniköy ve Özbey köyleri arasında, ovaya hakim bir tepede kuruludur. Ephesos (Selçuk), Smyrna (izmir), Kolophon (Değirmendere) ve Notion (Ahmetbeyli) antik kentleri arasında kalan bu bölgede ilk kentsel yerleşimin M.Ö. 3.yy'da Seleukos Krallığı zamanında çevredeki höyüklerin ve Makedonyalı muhariplerin katılmasıyla kurulmuştur. Ana Tanrıça'ya izafeten "Ana Tanrıça Kenti" anlamındaki Metropolis adı verilmiştir. Smiyrna - Efes yolu üzerindedir. Hellenistik dönemde altın çağını yaşamış, Roma döneminde imparator Augustus onuruna sunaklar dikilmiş, Bizans döneminde piskoposluk merkezi olmuştur. 7-8 yıldır sürdürülen kazılarla kentin kuruluş tarihçesine ilişkin önemli bulgular elde edilmiş, Bizans ve helenistik yapı kalıntılarının altında Geometrik ve Arkaik Çağ'a ait malzeme ile birlikte, M.Ö. 3 bine, yani Erken Bronz Çağı'na kadar inen, tarih öncesine ait seramik kap parçaları, taş baltalar ve obsidyen parçaları bulunmuştur.
Kale surları halen ayaktadır. Akropolda Ares Tapınağı, yamaçlarda stoa ve tiyatro gibi anıtsal kamu yapıları vardır. Tiyatrosunun sahne binası, orkestra döşemesi ve oturma sıralarının bazı bölümleri ile soylu koltukları ve sunaklar, yapılan kazılarla ortaya çıkarılmıştır. Stoa da kazılarla ortaya çıkarılmış ve M.Ö. 3. yy'ın ilk yarısında ve hayırseverlerin yardımlarıyla inşa edildiği anlaşılmıştır. Akropol'deki surlar yaklaşık 16 binmetrekrelik alanı çevirmekte ve Helenistik mimarinin en başarılı örneği olarak kabul edilmektedir. Tarım, hayvancılık ve mermerciliğin yanısıra, ortaya çıkarılan cam atölyesi ile burada üretilen cam eşya parçaları, sanayiinin de geliştiğini gösteriyor.
Metropolis'in çevresi de Helinistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait antik yapılarla doludur. Buraları, Araplıtepe, Tepeköy, Sinektepe, ve Aslanlar Höyükleridir.Kazılarda da bu dönemlere ait çok sayıda seramik, küpe, sikke, bronz eser, cam, toprak ve seramik eşya bulunmuştur. Kente adını veren Ana Tanrıça'ya ait kült mağarası üzerine yapılan araştırmalar ve Metropolis'teki kazı çalışmaları halen devam etmektedir. Mağarada elde edilen buluntular ve fal listeleri, Ana Tanrıça mağarasının 'bilicilikte' kullanıldığını ortaya koymaktadır.
yıllar önce ödev konusu olarak seçip story board'unu hazırladığım fritz lang filmi.1926 yılında yapılmasına rağmen 2020 yılının dünyası başarıyla canlandırılmıştır.bilimkurgu filmlerinin atasıdır.günümüzde geleceği anlatan tüm bilimkurgu filmlerinde gördüğümüz gökdelenlerle kaplı,makineleşmiş ve androidlerle dolu dünyanın ilk tasarlandığı filmdir.
almanya'da bu film için kurulmuş funclub'ler vardır.hatta sonradan renklendirip fon olarak techno müzik kullanılmış versiyonuda bulunmaktadır.
ankara'lı rock grubu. canlı izleme fırsatını bulduğum için, grup elemanlarının bireysel olarak çok yetenekli olduğunu söyleyebilirim. orhan gencebay ilk albümleri olan makine'ye hatasız kul olmaz parçasının eklenmesine izin vermedi. ancak çok farklı bir yorum getirmişler. piyasadaki bir çok grubu cebinden çıkartabilecek bir grup.