menderesyen ozalist tayyipci parti

entry8 galeri0
    ?.
  1. cumhuriyet tarihine adını altın harflerle yazdırmış, türk siyasetinin üç dev isminden müteşekkil bir fikir akımı olabilecek; sosyolojik, tarihi,ekonomik temellendirmelerle birtakım iç dinamiklere sahip bir duruştur.
    adnan menderes, turgut özal ve başbakan recep tayyip erdoğanın politik duruşundan, icraatlerinden etkilenmiş, etkilenmekte olan; türk siyasetinin geleceğinde ideolojik bir temel hazırlayan isimlerin kümülatif biçimde terakki eden değerleri yakın dönem politik hayatımıza damgasını vurmaya devam edecektir.

    14 mayıs 1950 "gizli oy açık tasnif" usullü ilk demokratik seçimlerimizle % 52 lik sonuçla tek parti iktidarını yıkan demokrat parti önderi merhum şehit başbakan adnan menderes ve ekibi, resmi ideolojinin karanlık ve köhne politikalarından türkiye cumhuriyetini kurtararak türkiye yi liberal-kapitalist dünyaya eklemlendirmeye çalışmıştır.
    nato, bm üyelikleri gibi küresel bazda ses getiren organizasyonlara katılım, sınai kalkınma ve ekonomik inkişafın kıvılcımlarının atıldığı 10 yıllık başbakanlık döneminde, mali ve teknik gelişmelerin yanında resmi ideoloji hegomonyası altında ezilen dini kimliklerin ve aidiyetliklerin halk tabanında yeniden kazanılmasını sağlayan bir sürece imza atmıştır.
    gayri safi milli hasılanın yüzde 9 gibi rekor seviyede artışı yaşanmış, tarım toplumu olan ülkemizde modern tarıma geçilme aşaması hız kazanmış, ereğli demirçelik fabrikası gibi dev bir tesis yine halkımızın hizmetine sunulmuştur.

    merhum şehid başbakan yine bilindiği üzere 27 mayıs cuntası tarafından devrilmiş kaharaman bir lider olarak gönlümüzdeki yerini almıştır.aziz şahsiyeti önünde saygı ile eğilmekteyim.

    bir liderimizi cuntanın kanlı ellerinde bırakırken diğer bir kahraman 12 eylül cuntası sonrası siyasi atmosferde 6 kasım 1983 seçimleri ile %45.14 oy oranıyla 400 üyeli tbmm de 212 milletvekilliği kazanarak çoğunluğu sağladı ve tek başına iktidara geldi.anavatan partisinin lideri olarak girdiği seçimlerden türkiye cumhuriyetinin başbakanı sıfatı ile zaferle çıkan merhum turgut özal müthiş bir sürecin mimarı olarak sahnedeki yerini almıştı.
    daha iktidara gelmeden dpt' deki görevi sırasında hazırladığı 24 0cak kararlarını uygulamaya devam ederek başta amerika ve ingiltere olmak üzere tüm dünyayı kasıp kavuran neo liberal politikaların türkiyedeki öncülüğünü yaparak kısa sürede yıllarca siyasi çekişmeler ve postal darbeleri altında ezilmiş halkın refahını arttırdı.

    selefleri margaret thatcher ve ronald reagan gibi piyasa ekonomisi, serbest rekabet ve finans odaklı ekonomik kalkınma modeli ile kısa sürede türk ekonomisine ivme kazandırmış, ardından inşaat,sanayi, otomobil,turizm gibi ekonominin anahalterlerine güç pompalamıştır.

    müreffeh bir toplum olma yolunda hızla ilerleyen türk ekonomisi merhumun hakkını ödeyemez!

    ve nihayet 3 kasım 2002 seçimleri ile iktidara gelen 2001 doğumlu ak partinin kurucu lideri recep tayyip erdoğan,
    istanbul büyükşehir belediyesindeki başkanlığı ile milletin gönlünde yer edinen büyük lider; açılımcı muhafazakar parti geleneğinin son dönem temsilcisidir.

    merhum liderlerden tevarüs eden bir geleneği omuzlayan başbakan kendinden öncekilerde olduğu gibi konjonktürel açılımlar, pragmatist, rasyonel, karizmatik lider evsafi ile yalnızca türkiyeye değil dünya halklarına emsal teşkil edecek bir devlet adamlığı örneği sergilemektedir.

    elhasıl;son 15 yıldır politikbilimcilerin ve aydın eşhasın tartıştığı cumhuriyetin numaralandırılması, ikinci cumhuriyet mefhumunun temeline muhafazakar partilerin efallerini yerleştirmek abes olmaz sanırım.

    gazinin emanetinden uzaklaşan bürokratik, militarist cumhuriyet özlemi ile milli şef döneminde tiranlaştırılan; menderesle kırılmaya çalışılan, ardından cunta ile tekrar el değiştiren; özalla omuzlanan 28 şubatla son tokadını yiyen ve
    ak parti iktidarı ile tekrar el değiştiren dialektik süreç artık güvence altına alınmış ve cumhurun elinde güvenle idare edilmektedir.batı toplumlarından ve çağdaş demokrasilerden farklı cumhuriyet tecrübemiz 85 yıllık geçmişinde bu üç lidere fazlasıyla borçludur.
    türk modernleşmesinin gözetleme kulesindeki okçu zevatın taarruzlarına rağmen yılmadan kefenleri yanlarında devleti yönetmişler ve devam etmekteler.
    yarım yüzyıl önce menderesi idam edebilen zihniyet, 40 yıl sonra özala suikast düzenleyebilecek aradan geçen yıllarda açık toplum olma yolunda hayli yol almış demokrasimize diş geçiremeyeceğini anlayarak bürokratik yollarla yargıyı emellerine alet etmek isteyecekdir.
    yüzyılın ve cumhuriyetimizin tarihi hesaplaşması olan ergenekon davası kapsamında dialektik mücadelenin izdüşümlerini görmek mümkündür.

    adnan menderes, turgut özal ve recep tayyip erdoğanın fikirsel önderliğini yapmış olacağı; yakın geleceğin ses getirecek hareketinin adıdır bu başlık
    8 ...
  2. 1.
  3. 2.
  4. turk devleti'nin son 50 yilini ozetleyen ilginc tanimlama.
    3 ...
  5. 3.
  6. tanim: olmayan parti. bi tarafımızdan uydurduğumuz element...
    (bkz: tahta)
    2 ...
  7. 4.
  8. 5.
  9. 6.
  10. türkiye'nin son 50 yılına damga vurmuş ve süleyman demirel ile tamamlanacak olan dörtlü halkanın tanımıdır. türkiye'de liberalizm ile işbirlikçiliğin ve gericiliğin ortak bir potada eritildiğini türkiye'nin son 50 yıllık tarihi tanıklık etmiştir. türkiye'nin soyal ve ekonomik gelişimiyle beraber gelişip kitleşelleşen ve tarihin belli bir kısmına damgasını vuran işçi sınıfı hareketinin baş düşmanı olan bu dörtlü halkanın icraatları türkiye'nin gelişimini engellemiş, her türlü birikim ve kazanım her dönemde an ve an gerilemiştir. bunların dışındaki dönemlerde birer ara geçiş rejimleri yaşatan diğer liderler de bu politikacıların genel hattından uzak olmayan ve bu politikaların saç ayakları olarak adlarını tarih sahnesine yazmışlardır.

    hemen 1950'lere dönelim. dünya savaşı sırasında açıktan nazi iktidarını destekleyen türkiye'nin egemen güçleri, dünya savaşının ardından bu sefer hür dünyanın kendilerine kucak açan kollarına atılıyor ve ülke siyasetine yeni bir yön çiziyorlardı. geçmişin kimi faşist yaklaşımları göz yıkamak adına bu dönemde kontrol altına alınıyor, ancak ileriki dönemlerde gelişen emekçi hareketine karşılık sokak gücü olmak üzere bir kenarda tutulmaya devam ediliyordu. bu dönemde toplumda ağırlığını koruyan ve köklü bir siyasi geleneğine sahip olan gerici düşünceler hızla atağa kalkıyor ve egmen sınıfları arkalarına alarak şahlanıyordu. uzun yıllar tek partinin baskıcı rejimi altında ezilen, ekonomi politikalarına boyun eğen yoksul köylülerin düzene karşı biriken öfkesi liberalizmin de desteği ile bu şahlanan akıma aktarılıyordu. iktidara gelen demokrat parti ve adnan menderes ilk icraat olarak nato'ya girmek adına kore'ye asker yolluyordu. seçimlerden önce grev hakkını tanıyacağını ilan eden adnan menderes greve gitmeye çalışan işçilere ateş açtırıyor, kore'ye asker göndermeye karşı çıkan aydınları hapse attırıyordu. hemen ardından sözde eski-yeni ayrılığı 6-7 eylül olaylarıyla son buluyordu. ne gariptir devletin bürokratik iktidarı ile siyasal iktidarı ele ele veriyor ve bu olayı geçekleştiriyordu. türkiye adeta bir abd üssü haline geliyor, nükleer silahların abd adına türkiye'ye yerleştirilmesine izin veriliyordu.

    süleyman demirel 'i burada anmadan bu halka tamamlanamaz. 80 öncesinin morrison süleyman'ı ülkeyi yoksulluğa ve bağımlılığa sürüklenişiyle hatırlamakta fayda var. yalnızca gelişen kitle hareketine karşı değil, halka karşı yapılan baskıların bir yanda kontrol altına alınan faşistlerle birlikte siyasi ayağını da milliyetçi cephe'nin başbakanı süleyman demirel devam ettiriyordu.

    12 eylül darbesinin geleceğini belli eden 24 ocak saldırıları 70 ile 80 arasındaki bir ekonomik modelin daha çöpe atıldığı anlamına geliyordu. sınıf sendikalarının militan mücadelesi ile yükselen işçi ücretleri iç pazarı kısırlaştırmakta ve krizin etkisiyle patronlara yük bindirmektedir. dünyada gelişen neo-liberal etkisiyle özal tarzı siyasetçiler bir geleneğin devam ettiricisi bir biçimde ortaya çıkıyordu. tarikatlarla da iyisi son derece iyi olan özal dönemi türkiye'nin dışarıya açıldığı geliştiği yıllar olarak bilinmektedir. iddialı konuşmaların bir biri ardına geldiği yılların ardından artan borç türkiye'yi bir kriz sarmalına daha sokmuş, halkın vergileri ile kurulan kit'ler sermayeye adım adım satılmaya başlanmıştı. nitekim sosyal yıkım politikalarının yarattığı huzursuzluk 89 baharı ile bozulmuş ve bu dönemin ismiyle anılacak eylemlilikler düzenlenmişti. 100binden fazla işçi "çankaya'nın tontonu" sloganları ile ankara'ya kadar yürümüştü. bu gerçekte büyümenin nasıl bir büyüme olduğunu açıklayıcı bir duruma sahiptir.

    son durağa geldiğimizde ise tayyip erdoğan'ı görebilmekteyiz. akp'nin burada durduğu nokta ise geride bıraktığımız 50 yıldaki politikacıların olmak isteyip bir türlü cüret edemdikleri bir noktadır. türkiye şimdi eskisinden daha bağımlı, daha piyasaya boyun eğen gericii bir ülke halini almıştır. ancak tüm müdahalelere karşın türkiye'de sınırlı da olsa verili tepkinin kemalist olmaktan çok emekçi tabanlı olması daha zaruri bir meseledir. çünkü en nihayetinde akp'nin yarattığı yıkım direkt olarak bu kesimlerin yaşamına dokunmaktadır. ancak durumun nasıl değişeceği bu yazının konusu değildir.

    bugün türkiye'de "bağımsızlık barbarlıktır" demek ve bu kavramı demode bulmak türkiye'nin egemenleti tarafından daha çok dillendirildiği gibi tarikatlar sosyal olanı karşılayan kurumlar gibi gösterilmekte. ancak asıl büyük sıkıntı ise kazanılmış haklar gerilitilmekte ve bir emekçi hareketinin "modası geçmiş" olacağı ilan edilmektedir. işte türkiye'nin son 50 yıllık mecrasının bir köşesi. ancak türkiye'de buna karşı çıkabilecek ilerici, yurtsever ve devrimci bir birikimin varlığı da son 50 yıldır mevcuttur. bu birikim milletin gerçek altın adamlarını yaratmıştır ve yaratmayı da sürdürecektir. kimsenin bundan şüphesi olmasın.
    2 ...
  11. 7.
  12. Emperyalist tekellerin , emperyalist olma hevesindeki ülkemizi siyasi ve ekonomik açıdan ele geçirmek için kullandığı liberalizmin(iktisadi kapitalizm) , gericiliğin(dinciliğin) , faşizmin tek vücut olduğu partidir. Parçalı bulutlu olması yağmuru dindirmemiştir.
    (bkz: 3'ü 1 arada)
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük