ay sonlarında babanın "paran var mı koçum" sorusuna "var baba idare ederiz" diyerek maaş gününe kadar cepte beş kuruş olmadan dolaşmaktır. zaten babada da yoktur moral yapmak için sormuştur.
18 yasini doldurana kadar sosyal guvencen olmasi demektir. ondan sonra sosyal oldugu iddaa edilen devlet bakmaz sana. ha milletvekili cocuguysan o ayri. amerikaya bile gonderir seni basin bile agrisa.
sonra kendi memleketinde bile gurbettesindir. kimse tanimaz seni. senede 1 kez, o da yazlari gidersin memleketine, birkac hafta kalirsin kimseyle tanisamazsin. tanissan bile 1 sene sonra unutmus olur onlar seni. yasadigin yerde zaten bir yabancisindir.
ve en onemlisi kendi hayatini kazanmak, ya da kazanamamak yanlizca senin elindedir. zira baban memur oldugu icin muhtemelen sana hanlar hamamlar birakamayacaktir.
beş yaşında herşey bahardır.
on yaşında mütevazi harçlıktır.
onbeşine kadar bir sonraki ay borçların biteceğine inanmaktır.
onsekizinde memurluğu aşağılamaktır.
yirmibeşinde memur olma düşü kurmaktır.
otuzunda bir sonraki ay borçlerın biteceğine inanmaktır.
otuzbeşinde derece kademe saymaktır.
kırkında çocuğum devlet kapısında yer bulsa kaygısıdır.
kırkbeşinde sendikalardan umut kesmektir.
işci emeklisi çalışmayan birinin çocuğu almaktan iyidir.
işsizin çoğuğu olmakla kıyaslanamaz. çünkü klasman farklıdır. memur çocuğu zamanla bulduğuyla yetinmeyi öğrenir. işsiz çocuğu bulamaz.
kaprissiz çocuk olmaktır. iki arada bir derede olmak; yani kimi zaman 15 inde maddi olarak iyi olmak, kimi zaman garibanı oynamaktır. büyük ihtimalle çoğunun sebebi benim babamda da olduğu gibi kredi kartı borcunu başka bir kart alıp onunla kapatmaya çalışmaktan kaynaklanır zira tanıdığım çoğu memur bu formülü uygular.
ve hayatta tuhaf hikayelere konu olmaktır bazen. buyrun bir örnek;
üniversitede göbekli, gözlüklü, kel, tipik "memur hoca" tipli bir profesörün dersine geç kalınır. uykudan geç kalkıldığı için kıça bir pantolon çekilir ve üste bişey giymeye gerek duymadan, yatarken giyilen eski püskü penyeyle evden fırlanılır. hoca ceza olarak projeksiyon aletinin başına oturtur, yani en öne hocanın durduğu yere. o sırada hocanın çektiği nutukun ortasına denk gelinmiştir. hararetle konuşmaktadır hoca kpss ye girin, memur olun, en temizi, sırtınızı da devlete dayarsınız, atılma derdi de yok vıdıdı bıdıdı...
o sırada bu hararetin ortasında bir an konuşmaya es verilir. hoca eblek eblek bana döner ve diyaloğa girilir:
hoca: sen memur çocuğumusun?*
t.i.d.:alnımda mı yazıyo hocam?
hoca: çok gariban duruyosun da.
t.i.d.: nasıl yani ya
hoca: * yok yanlış anlama ben de memur çocuğuyum da bir an kendi gençliğimi gördüm sende, bende senin gibiydim.
t.i.d.: e o zaman çocuklara memur olun demeseniz ya hocam.
yazar içses intro: ne bileyim pezevenk falan olsunlar. salak mıdır nedir!?
değerli olanın para değil aile olabilmek olduğunu anlayabilen çekirdek ve kola eşliğinde park ve bahçede rahatça eğlenmekten çekinmeyen insandır,candır,kandır.
eşşek gibi çalışıp, bir yerlere gelmek zorunda olmak. arkada ne bir tutunacak dal, ne para, ne miras vardır. büyük ihtimalle kardeşler vardır, onlara destek olmak zorundasındır.
edit: bir de unutmadan, her memura zam yapıldığında babaya,
ticaret hayatına girmene hep karşı çıkan anne baba sahibi olmaktır.
- olum biz bilmeyiz öyle şeyler. üçe al beşe sat bunlar uzak bize. memur ol gül gibi sigortan da işler. maaşın da garanti... diye uzayıp giden cümleler duymaktır.
her istediğini alamamak ve isteklerinizi sadece ay başında gerçeğe dönüşmesini beklemektir. belki bi kısmı ay başında alınabilir ama hepsi değil. genede memur çocuğu olmak zengin züppe olup da sağda sodla hava atmakdan iyidir. en azından şerefi ile çalışan bir anne yada babanın çocuğusunuzdur. cebinizde çok para olmaya bilir ama en azından götü yerden 1500 metre yüksekte olan ve cebinde istediği kadar parası olup sağda solda fink atan bir kişi değilsinizdir.
yol kenarındaki kamyonlardan düşen tahta parçalarıyla, ayağın kesile kesile dalgalı denizde kayalardan toplanılan midyeleri paslı tellerde pişirmek, ekmek arası yapıp karın doyurmak.
sekiz yıllık ilköğretim okulunu sekiz - on okulda bitirmek ,
gittiğin yerlerde çok kolay arkadaşlık kurabileceğini öğrenmek ,
kurduğun arkadaşlıkları en kısa zamanda bitirebilmek ,
yeniden arkadaşlık kurmak yeniden yıkmak demektir.
kendi işini kendin halledebilmek,
alacağın ev eşyalarını en sağlamından ve ucuzundan almayı bilmek demektir zira taşınmaktan eşya diye birşey kalmaz artık.
ister istemez bazı duygusallıklardan arınmış olmak demektir
özgürlüğü bilmektir , bağlanmamayı bilmektir