mehmet emin yurdakul

entry43 galeri2
    25.
  1. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kendisine yazdığı teşekkür mektubu

    ''Muhterem Beyefendi;
    Hassas ve müşfik bir rûhun samimî ilhâmnı ifâde eden mektubunuzu aldım.
    Hakkımdaki teveccüh ve takdîrâta teşekkür ederim.
    Biz mesâimizde hakkımızm ulviyetine, halkımızın azim ve imanına istinad ediyoruz; bahsettiğiniz muvaffakiyatın menbaı bu iki kuvvettir.

    ''Siperler'' makalenizi büyük bir zevk ve neş’e ile okudum.Muhitinizdeki irşadat-ı vatanperverânenizden muntazaman haberdar oluyorum, sa’yiniz meşkûr olsun efendim. ''

    Büyük Millet Meclisi Reisi
    Başkumandan
    Mustafa Kemal
    3 ...
  2. 26.
  3. 14 Ocak 1944'de yitirdiğimiz Mehmet Emin Yurdakul'u saygıyla anıyoruz.

    Ben bir Türk'üm; dinim, cinsim uludur;
    Sinem, özüm ateş ile doludur.
    insan olan vatanının kuludur.
    Türk evladı evde durmaz giderim.

    Muhammed'in kitabını kaldırtmam;
    Osmancık'ın bayrağını aldırtmam;
    Düşmanımı vatanıma saldırtmam.
    Tanrı evi viran olmaz, giderim.

    Bu topraklar ecdadımın ocağı;
    Evim, köyüm hep bu yerin bucağı;
    işte vatan, işte Tanrı kucağı.
    Ata yurdun, evlat bozmaz, giderim.

    Tanrım şahit, duracağım sözümde;
    Milletimin sevgileri özümde;
    Vatanımdan başka şey yok gözümde.
    Yâr yatağın düşman almaz, giderim.

    Ak gömlekle gözyaşımı silerim;
    Kara taşla bıçağımı bilerim;
    Vatanım için yücelikler dilerim.
    Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.
    0 ...
  4. 27.
  5. Biz istersek mefkurenin kanadının gölgesinde
    Asırları övündüren dehâmızı parlatırız,
    Medeniyet yurdu olan şu zengin Şark ülkesinde
    Hür ve mes’ud bir memleket, bir Türkeli yaratırız.

    Bütün dünyâ öğrenir ki bizim gibi bir milletin
    Her cehennem ateşini söndürmeğe gücü yeter;
    Şu demirden yumruğumuz zulüm gibi sefâletin
    Taassubun, cehâletin başlarını kırar, ezer.
    3 ...
  6. 28.
  7. Sultan Ahmed Mitingi'nde Mehmet Emin Yurdakul

    ''Yıldırım bayazid'lerin, ikinci Sıultan murad'ların altın kılıçlarının şerefli bir yadigarı olan bu osmanlı diyarı tarih, medeniyet ve gelenek bakımından Türktür ve islamdır ve daima türk ve islam kalacaktır. bu aziz toprak asırlardan beri bir çok sarsıntılara göğüs germiş ve onun, haris gözleriyle kendisine bakanlara karşı söylediği şu olmuştur. '' düşman geri! benim yeşil dağlarımın, çiçekli yaylalarımın altında derin uçurumlar, karanlık mezarlar da vardır; benim evladlarım ölmeyi bildikleri kadar öldürmeyi de bilirler. Türk'e gelince: onun allah'a secde için eğilen alnı hiçbir vakit esaret önünde eğilmez; onun kılıç ve sapandan başka bir şeyle nasırlanmayan elleri asla zincirlere uzanmaz.O, esir yaratmayan Tanrı kendisini hür olarak dünyaya getirirken bilir ve ister ki beşiğine kanat geren Osman'ın sancağı mezarında da gölge vursun. O halde böyle bir memleket ve milletin tarihini biliyorum ki hangi kuvvet değiştirebilecek? ''

    Fethi TEVETOĞLU, mehmed emin yurdakul hayatı ve eserleri ,s53
    1 ...
  8. 29.
  9. Vur adlı şiirin yazarı.

    Ey Türk vur, vatanın bakirlerine
    Günahkar gömleği biçenleri vur
    Kemikten taslarla şarap yerine
    Şehitler kanını içenleri vur

    Vur güzel aşıklar cenazesinden
    Kırmızı meşaleler yakanları vur
    Şehvetin raksına yetim sesinden
    Besteler şarkılar yapanları vur

    Vur o katlin kızıl sapanlarıyla
    Dünyaya ölümler ekenleri vur
    Vur zulmün o kanlı urganlarıyla
    Bir kavmi iplere çekenleri vur

    Vur aşkın ve hakkın zaferi için
    Vur dünya bak senden bunu istiyor
    Vur yerde bak tarih senin seyircin
    Vur gökten bak Allah sana vur diyor

    Vur çelik kolların kopana kadar
    Olanca aşkınla şiddetinle vur
    Son düşman son kızıl ölene kadar
    Olanca aşkınla kuvvetinle vur.
    3 ...
  10. 30.
  11. "Viran yurdun dolaştım, bir sehrinden bir şehrine
    Saç ve sakal ağarttım ben de "vatan, vatan!" diye. "
    1 ...
  12. 31.
  13. Kendisine cuk diye oturan manidar bir soyadı seçmiş şairimizdir.
    1 ...
  14. 32.
  15. Atatürk için (bkz: Cenge giderken) şiiri atatürk ün ifadesiyle "ulusal benliğini bulmasını sağlayan" özel bir şiirdir.
    0 ...
  16. 33.
  17. "En güzel yüz bize çirkin, biz severiz; Türk yüzü
    En iyi öz bize fena, biz isteriz; Türk özü
    Milletimiz alkışlarız, anıldıkça "Türk" sözü
    Biz Türkleriz, biz bu kanla, biz bu adla yaşarız."
    1 ...
  18. 34.
  19. bugün doğum günü olan türkçü şair. evet.
    1 ...
  20. 35.
  21. Ben bir Türk'üm dinim, cinsim uludur
    Sinem, özüm ateş ile doludur
    insan olan vatanının kuludur
    Türk evlâdı evde durmaz, giderim.

    Bu topraklar ecdâdımın ocağı
    Evim köyüm hep bu yurdun bucağı
    işte vatan! işte Tanrı kucağı!
    Ata yurdun evlât bulmaz, giderim.
    1 ...
  22. 36.
  23. 37.
  24. Yurdakul olmuş, milli edebiyat akımının üstadlarından.

    Allah gani gani rahmet eylesin.
    1 ...
  25. 39.
  26. ziya gökalp'ten bin kat daha türk ve türkçü olduğu halde ziya gökalp'in gerisinde kalmış bir isim. türk ocaklarının kurucusudur.

    Vur, senin darbenden çıkacak ateş
    intikam isteyen bir milletindir;
    Alnında doğacak kırmızı güneş,
    Bu senin ilahi hürriyetindir!
    1 ...
  27. 40.
  28. Ben bir türk’üm dinim,cinsim uludur!
    Sözü milli edebiyat döneminin sloganı olmuştur. Türkçülük akımının önde gelen şairlerindendir.
    1 ...
  29. 41.
  30. 42.
  31. 13 Mayıs 1869’da istanbul Beşiktaş’ta doğdu. Babası Zekeriya köyü halkından balıkçı Sâlih Reis, annesi Bulgaristan göçmenlerinden Körükçü Mehmed Ağa’nın kızı Emine Hanım’dır. Sıbyan mektebinden sonra Beşiktaş Askerî Rüşdiyesi’ne girdi. Burayı bitirince bir süre Mülkiye idâdîsi’ne devam ettiyse de 1887’de mektepten ayrıldı. Maaşsız kâtip olarak Sadâret Dairesi Evrak Kalemi’nde çalışmaya başladı. 1889’da Mekteb-i Hukuk’a kaydoldu; iki yıl kadar sonra buradan da ayrılmak zorunda kaldı. Bu tarihten itibaren edebiyat ve şiirle daha yakından ilgilendi. 1892’de, ruh asaletinin soy asaletinden üstün olduğunu anlattığı Fazilet ve Asalet adlı kitabı dolayısıyla Sadrazam Cevat Paşa’nın tavsiyesi üzerine Rüsûmat idaresi’ne önce memur, ardından evrak müdürü tayin edildi. 1892’de istanbul’a gelen Cemâleddîn-i Efgānî’nin sohbetlerine katıldı, bazı fikirlerinden istifade etti. 1897 Osmanlı-Yunan Muharebesi sırasında aralarında “Anadolu’dan Bir Ses yahut Cenge Giderken” adlı şiirin de bulunduğu, hece vezni ve sade bir Türkçe ile şiirler yazmaya başladı. Millî duyguları herkesin kolayca anlayabileceği bir dille ifade ettiği şiirleri devrin edebiyat çevrelerinde büyük ilgi gördü. 1898’de bu şiirlerini Recâizâde Mahmud Ekrem, Abdülhak Hâmid (Tarhan), Şemseddin Sâmi, Rıza Tevfik (Bölükbaşı), Fazlı Necib’in takrizleri ve saray ressamı Zonaro’nun resimleriyle birlikte Türkçe Şiirler adıyla kitap halinde yayımladı.

    1907’de ittihat ve Terakkî Cemiyeti’ne girdi, aynı yıl Erzurum Rüsûmat nâzırlığına tayin edildi. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilânından sonra görevi Trabzon’a alındı. 31 Mart olayının ardından Bahriye Nezâreti müsteşarlığına getirildi; Ekim 1909’da Hicaz valisi oldu. Ancak Mekke Emîri Şerîf Hüseyin’le anlaşmazlığa düşünce görevi Sivas valiliğine nakledildi (Mayıs 1910). Sağlık sebepleri yüzünden bir süre sonra istifa edip istanbul’a döndü (Ocak 1911). Resmî kuruluşu bir yıl sonra gerçekleşen, ancak fiilen Temmuz 1911’de kurulan Türk Ocağı derneğinin geçici idare heyeti başkanlığına seçildi. Ağustos 1911’de Erzurum vali vekilliğine getirildi ve ertesi yıl emekliye ayrıldı. 1913’te Musul’dan mebus seçildi. 17 Aralık 1914’te “Türkler’in ilk büyük millî şairi” tanıtımıyla Türk Ocağı tarafından adına büyük bir tören düzenlendi. Çanakkale savaşları sırasında kurulan istanbul Hey’et-i Edebiyyesi ile birlikte savaş alanına gitti ve askerin mâneviyatını yükselten konuşmalar yaptı. Mütarekenin ardından istanbul’un işgali üzerine bazı arkadaşlarıyla birlikte Ankara’ya gitti (Nisan 1921). Millî Mücadele devam ederken halka ve orduya moral verici konuşmalar yapmak için Mehmed Âkif (Ersoy) ve Sâmih Rifat’la birlikte Anadolu’ya gönderildi. Cumhuriyet’in ilânı üzerine Şarkîkarahisar (1923) ve Şebinkarahisar’dan (1927) mebus seçildi. 1930’da kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası’na katıldı. Daha sonra Urfa (1932) ve istanbul’dan (1943) milletvekili seçildi. 14 Ocak 1944’te vefat etti ve Zincirlikuyu Asrî Mezarlığı’na defnedildi.

    Türk edebiyatı tarihinde daha çok Millî Edebiyat akımına yol açtığı kaydedilen “Anadolu’dan Bir Ses yahut Cenge Giderken” adlı şiiriyle tanınan Mehmet Emin, aslında bir halk çocuğu olup edebî zevkini küçük yaşta babasından dinlediği halk hikâyelerinden edinmiştir. Nitekim, “Ben istanbul lehçesini anamdan, babamdan, sonra Anadolu lehçesini karımdan öğrendim; onun saf ve asil ruhunun kaynaklarından Türklük aşkının kevserini içtim” demiştir. Mehmet Emin’in yetişmesinde etkili olan diğer bir isim Cemâleddîn-i Efgānî’dir. islâm âlemini yok etmeye çalışan Batı emperyalizmine karşı mücadele eden Efgānî, gezip dolaştığı ülkelerde aynı zamanda milliyetçilik şuurunun uyanmasına da yardım ediyordu. Mehmet Emin’in şiirleri Türk edebiyatında milliyetçilik hareketinin bir nevi başlangıcı olarak kabul edilir. Teknik ve estetik bakımdan pek güçlü sayılmayan bu şiirler gerek halkın zevk anlayışına hitap etmesi, gerekse halk hayatının bazı sahnelerini onların anlayabileceği bir dil ve üslûpla ifade etmesi dolayısıyla sade Türkçe ve hece vezniyle yazılmış şiirde öncü kabul edilmektedir. Mehmet Emin, Balkan savaşları yıllarında kaleme alınan Ey Türk Uyan! adlı kitabındaki şiirlerinde Türkler’in Altaylar’dan Anadolu’ya gelişlerini, gerçekleştirdikleri fetihleri ve yerleştikleri ülkelere medeniyet tohumları ektiklerini söyler. Edebiyatı ve özellikle şiiri “Güzellik için olmakla birlikte iyilik içindir de” şeklinde tarif eden Mehmet Emin, aynı yıllarda faaliyet gösteren Edebiyât-ı Cedîde şairlerinden farklı olarak sanatın gayesinin güzellik yanında millî fayda temin etmek olduğunu belirtmiştir. Onun amacı bir şair olarak şöhret kazanmak değil içinden geldiği halkın dertlerini ve acılarını dile getirmek, bunlara bir çare bulmaktır. Hayatının sonuna kadar edebiyatta halkçılık ve milliyetçilik prensibine bağlı kalan Mehmet Emin, Cumhuriyet’ten sonraki yıllarda ortaya çıkan memleketçi edebiyatın oluşmasına da ön ayak olmuştur. Eserlerinde Türkçülük, milliyetçilik, memleketçilik, halkçılık ve Cumhuriyet’ten sonraki yıllarda inkılâpçılık unsurları asıl ağırlığı teşkil eder.

    Eserleri
    Mensur: Fazilet ve Asalet (1891), Türkün Hukuku (1919), Halk Hükümeti-Halkçılık (1923), Kral Corc’a (1923), Dante’ye (Ankara 1928).

    Manzum: Türkçe Şiirler (1898), Türk Sazı (1914), Ey Türk Uyan! (1914), Tan Sesleri (1915), Ordunun Destanı (1916), Dicle Önünde (1916), Hastabakıcı Hanımlar (1917), Turan’a Doğru (Ey Türk Uyan! ve Tan Sesleri ile birlikte, 1918), Zafer Yolunda (1918), isyan ve Dua (1919), Aydın Kızları (1921), Mustafa Kemal (1928), Ankara (1939). Mehmet Emin’in bütün şiirleri Fevziye Abdullah Tansel tarafından bir araya getirilmiştir (Mehmet Emin Yurdakul’un Eserleri I: Şiirler, Ankara 1969). August Fischer de birçok şiirini Almanca tercümeleriyle birlikte yayımlamıştır (Übersetzungen und Texte aus der neuosmanischen Literatur: I. Dichtungen Mehmed Emins, Leipzig 1921)

    Vur şiiri

    Ey Türk vur, vatanın bakirlerine
    Günahkar gömleği biçenleri vur
    Kemikten taslarla şarap yerine
    Şehitler kanını içenleri vur
    Vur güzel aşıklar cenazesinden
    Kırmızı meşaleler yakanları vur
    Şehvetin raksına yetim sesinden
    Besteler şarkılar yapanları vur
    Vur o katlin kızıl sapanlarıyla
    Dünyaya ölümler ekenleri vur
    Vur zulmün o kanlı urganlarıyla
    Bir kavmi iplere çekenleri vur
    Vur aşkın ve hakkın zaferi için
    Vur dünya bak senden bunu istiyor
    Vur yerde bak tarih senin seyircin
    Vur gökten bak Allah sana vur diyor
    Vur çelik kolların kopana kadar
    Olanca aşkınla şiddetinle vur
    Son düşman son kızıl ölene kadar
    Olanca aşkınla kuvvetinle vur

    büyük Türkçü şairimizdir. her türkçünün okuması gerekmektedir.
    0 ...
  32. 43.
  33. Namık kemal tanzimat döneminin vatan şairiyse, yurdakul da milli mücadele döneminin vatan şairidir.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük