biliyorsunuz, ingilizce memuars, almanca die erinnerun falan oluyor. yani sergüzeşt, serencam falan da diyebilirsiniz. anılar'a sinonim olarak.
farklı hesaplarla gelip gelip anonim olarak takılmaya çalışıp çalışıp bunu da becerememekten usandım. artık kendim olarak var olmaya çalışacağım. zaten profilimde "ofişıl ekaunt" notunu düştüm. bu da benim bu konuda ne kadar ciddi olduğumu göstermelidir. her daim olduğu gibi yine sözlüğe gelip, kendi halinde, aslında kimsenin umrunda olmayan, saçma sapan entelektüel analizler yapıp sonra da çıkacağım.
habermas'ı ilk defa okuyan pek çok kişi gibi etkilenme yaşamıştı. hatırlarım o günleri. fakat kendisi çok eleştirildi sonrasında. o eleştirilerden de etkilenmemek mümkün değil. bir defa kamusal alan dediğimiz homojen bir yapı değil. onun kendi içinde de çıkar çatışmaları olabiliyor. ve nancy fraser'in altlnı çizdiği gibi, bu kamusal alanda "kadın" yok. yani devlet-toplum ikiliği aslında o kadar da birbirine karşılıklı konumlanmış halde görünmüyor. zaten bizim gibi emperyal geçmişi olan memleketlerde bizzat devlet kamusal alanın oluşumunda var olan bir aktör. yani buna öncülük edebiliyor. mesela nadir özbek hoca osmanlı'da sosyal devlet kitabında bunu açıkça ortaya koydu. bir de tabii, kamusal alana kendinden menkul bir demokratiklik atfetmek de fazla idealist. bütün bunlar aslında 1990'lardan itibaren üçüncü dalga olarak nitelenen post-sovyet doğu avrupa'nın neoliberal dönüşümünün üst yapısal reformların gerçekleşmesi için habermas'ın tekrar keşfinden ibaretti. zira habermas meşhur eserini 1962'de vermişti aslında. ve o zamanlar hiç de dikkat çekmemişti. yıllar sonra kendisi bir anda burjuva ideoloğu mertebesine düşmüş oldu. belki de hep öyleydi, bilemiyciğim.
Kitaplarla arası iyi, dolayısıyla benimle arası kötü olmayacak olan yazardır. Katıldığı ve beğendiği fikir olunca artılayıp, katılmadığı hususları görmezden gelebilecek incelik ve terbiyeye sahip olan sözlük yazarlarından birisidir.
chp'de kemalizmi pasifize ettiğin zaman istanbul ve ankara'yı alabiliyorsun. canan kaftancıoğlu'na chp'nin kemalist kanadından nasıl baskı kurulduğunu hatırlıyoruz. onlara kalsa istanbul'u rüyada görürlerdi. işte chp'de kemalizmi susturunca böyle oluyor. bu ilk de değil. 1970'lerde ecevit partiyi sosyal demokrasiye kaydırmış, 73'te iktidar gelmişti. o zaman "cehepe gomünüslerin eline geçti" diyen kemalistler partiden ayrılmış güven partisi'ni kurmuştu. bugün onları kim hatırlıyor?
görüldüğü gibi tarih şahittir ki chp'nin kemalizmden arınmasında fayda vardır. tersinde değil. kemalistler de doğu perinçek'in partisine gidebilir. bak, orada bir sürü emekli paşa falan var. laikler üstelik. mustafa kemal'in askerleriyiz, diye bağırıyorlar. kürtleri ve ermenileri de sevmezler. mis gibi işte.