Kırmızı Başlıklı Kız: Anneannesini yiyen kurtla, bu vahim olaydan 5
yıl sonra sade bir törenle evlendi. Dünya evine nikâhtan sonra giren
Kırmızı Başlıklı Kızın bu mutlu evlilikten Bobi, Tobi ve Hüsrev
adlarında 3 eniği oldu. Eşinin anneannesini yediği için vicdan
azabından geberen Kurt, sonunda tiner ve bali batağına düşerek intihar
etti.
Pamuk Prenses: Kendini öperek uyandıran beyaz atlı prensin azılı bir
beyaz kadın simsarı olduğunu öğrendiğinde onun için artık çok geçti.
Avrupa'da pek çok kötü yerlerde çalıştıktan sonra Smooth on the
Water yani Koy Koy Suyundan da Koy Koy adlı bir kitap yazarak Orta
Çağ Avrupasının fuhuş âlemini anlattı.
Peter Pan: Havada uçan, karada kaçan bu kahramanımız uçmak ve kaçmakla
bir yere varamayacağını anlayarak tövbeye geldi. Mistik Doğu'yu merak
ederek yollara düşen genç adam, gezisinin Anadolu durağında çok
etkilendiği yurdumuza yerleşme kararı aldı. Erciş Pan Turizmin de
kurucuları arasında yer alan Peter Pan, birkaç yıl sonra Hac
farizasını yerine getirmek için gittiği kutsal topraklarda, taşlanan
şeytandan seken irice bir taşın omurilik soğanını ezmesi sonucu
hayatını kaybetti. Kabri, Şattülarap'tadır.
Pembe Panter: Şanlı panter ırkının karizmasını âleme papyon ettiği ve
atalarının adını lekelediği iddiasıyla Kara Panterler Örgütü
tarafından sokak ortasında hunharca parçalanarak öldürüldü. Sağlığında
pembe rengi yüzünden, şööle bööleymiş, yumurtaymış, cillopmuş,
karpuzmuş, hötöröfmüş gibi iddialarla karşı karşıya kalan Pembe
Panter aynı zamanda Mazlum-Der Kuzey Amerika Şubesi üyesiydi.
Heidi: Çizgi filmde Dedesi rolünde oynayan aksakallı, nur yüzlü,
tevekkül adamı kisvesine bürünmüş ihtiyar oyuncu Hans Manfred Singer
tarafından mesajlı tacize uğradığı iddiasıyla film şirketiyle olan
anlaşmasını feshetti. ihtiyar Oyuncu her ne kadar, O mesajları,
kendisini torun rolüne motive etmek için ben gönderdim. Bunu Peter'e
de yaptım, Klara'ya da, öbür kızlara da dediyse de kimseyi
inandıramadı. Genç ve çıtır formatındaki Heidi, 1975 yılında
Almanya'da yaşayan Becayiş istempele adlı Pülümürlü bir gurbetçimizle
evlenerek Türkiye'ye yerleşti. Ömercik Aslan Parçası,Kezban
Paris'te ve 3 Süpermenler ismail Dürüt'e Karşı gibi filmlerde
yardımcı kadın oyuncu rollerine çıktığında ise o eski şöhretinden eser
kalmamıştı. Heidi, 1983 yılında Şile'deki evinde, 5 numara örgü şişini
şah damarına sokarak intihar etmiş olarak bulundu.
Red Kit: Vahşi Batı'nın bu gözü pek kovboyu, Dalton Kardeşlerin
ortancalarından Vilyım'la uygunsuz bir pozisyonda yakalandı. Sevenleri
tarafından linç edilmek istenirken son anda kaçmayı başaran Red, 1895
yılında atı Düldül'ü Masaçuset Sucuk Pastırma ve Et Mamulleri
Fabrikasına satarak küçük bir kanoyla Amerika'dan Malezya'ya kaçtı.
Bir daha da izine rastlanamadı.
Keloğlan: Can Kızla evlendikten 3 yıl sonra şiddetli geçimsizlikten
ayrıldılar. Benzini Şelden, Akılı Kelden düsturunun yaratıcısı olan
Keloğlan, kahramanlık dünyasından ayrıldıktan sonra bozacılık,
şıracılık, tellaklık gibi işlere girip çıktı. Bir dönem Yeniçeri
Ocağına kaydını yaptıran kahramanımız, Fındıkkurdu 1 adlı askeri
tatbikatta kafasına mancınık taşı çarpmasıyla eğitim zayiatı oldu.
Cin Ali: Asıl adı Fehim Bilgeyts'tir. Çizgi diziden ayrılmasının
ardından, Bunca Yıl Nasıl Çiroz Kaldım adlı bir diyet kitabı yazdı.
Bu eseri, dönemin Hükümeti tarafından toplatılan Fehim Bilgeyts,
istanbul DGM'de yargılanarak cezaevine konuldu. Cin Ali dizisinde
oynadığı yıllarda, rol arkadaşı olan Karagözlü Kuzu'yu mangal yaparak
eşini dostunu rakı alemine çağırdığı ve dostunun derisini Türk Hava
Kurumu'na vermediği iddiaları yüzünden zor durumda kaldı. Bir dönem
Beşiktaş'ta futbol da oynayan Bilgeyts, daha sonra Deli Yürek, Deli
Dumrul, Baba Evi ve Ali Veli Kırk dokuz Elli gibi önemli TV
dizilerinin senaryosunu kaleme aldı.
Kızıl maske: Ormanda 10 kaplan gücünde olduğunu ispat etmek için Şov
TVyi arayıncaya kadar harbiden de ormanın en kuul, en gizemli, en
delikanlı şahsiyetlerinden biriydi. Yıllarca rantını yediği 10 kaplan
gücündeyim bilaaader tribinin sonu artık gelmişti. Baseniyle beşe on
dilme üzerinden 20'lik çivi söktüğünü iddia eden Malatyalı Berber
Cebrail Künefe ile karıştırılarak canlı yayında kendisinden çivileri
sökmesi istendi. Bu arada Kızıl maske zannedilerek arenaya sürülen
Cebrail de kaplanlar tarafından lime lime parçalanmaktaydı. Bu olaydan
sonra bir daha insan içine çıkamayan Kızıl maske, ormanın en denyo
çocuğu olarak hayvanat ve nebatatın hafızalarına kazındı. Budur bir
efsanenin çöküşü...
Sinderalla'ya aşık olan Prens'in babası kral hazretleri bir buyrultu çıkarır, onun,altından mamul ayakkabısının tekini, bütün ülkenin evlenme çağına gelmiş kızlarının denemesini emreder. Ta ki ayakkabının gerçek sahibini buluncaya kadar. Sıra Sinderalla'nın üvey kız kardeşlerine gelir. Bizde yaygın olan anlatıma göre her iki kız da ayaklarını ayakkabıya girmesi için zorlar; fakar ayakları sığmaz.
Ne var ki, masalın aslı böyle değil. Nasıl mı? Biraz daha kanlı sadece;
Üvey kardeşlerden birisinin başparmağı ayakkabıya sığmaz,o da başparmağını bir bıçakla keserek ayağını sokmayı başarır; fakat akan kan biraz sonra onun foyasını meydana çıkarır. Diğer üvey kardeşin ise topuğu sığmaz, o da topuğunu keser, fakat onun da foyası birazdan ayakkabının içi kanla dolunca ortaya çıkar.
Neticede ayakkabının gerçek sahibi Sindrella, ayakkabı ayağına uyunca Prens ile evlenir. Düğün töreninde Sinderalla'nın iki omuzuna konan beyaz güvercinler, bütün dünyada barış sembolü iken adeta birer canavar kesilir ve zaten biri başparmağından, öbürü de topuğundan olmuş iki kız kardeşin gözlerini oyarlar. Böylece Sinderalla'ya yaptıkları kötülüğün cezasını fazlasıyla çekmiş olurlar.
Uyuyan Güzel: Masalların arkasındaki şok edici gerçeklerden biri de Uyuyan Güzel'e ait. Charles Perrault'un 1697'de kaleme aldığı öyküsünde bir çocuk masalında olmayacak şeyler görüyoruz. 1967'de kaleme alınan öyküde,
Talia adında bir kızı olan bir kral bulunmaktadır. Bilge bir adamın uyarmasına rağmen, Talia parmağını zehirli bir iğne ile yaralar ve ölür. Babası onun ölü bedenini sarayda bırakır ve gider. Ama bir gün prens onu bulur ve... ölü bedenle sevişir.Üstelik bunun sonucunda kız hamile kalmıştır. Bir şekilde fetüs Talia'nın vücudunda gelişir ve Talia, periler tarafından büyütülecek olan, ikiz bebekler doğrur. Ve büyülü bir günde, oğlu annesinin -Talia'nın- parmağındaki zehri emer ve onu hayata döndürür. Elbette prens, o zamanlarda çoktan evlenmiştir, Talia'ya geri döner, ama karısı bu ilişkiyi öğrenir ve Talia'nın ikizlerinin akşam yemeği için pişirilmesini emreder. Aşçı çocukları öldürmeye cesaret edemez ve prensin karısı bunu öğrendiğinde Talia'yı kazıkta yakmaya çalışır. En sonunda ise, prens Talia'yı kurtarır.
Kırmızı Başlıklı Kız
büyükannesine yemek götüren küçük bir kızdır ve annesinin tembihi olan tanımadığın kimselerle sakın konuşma öğüdünü dinlemediği için bedelini ağır ödeyecektir. Masalla ilgili çeşitli spekülasyonlar vardır.
Bir zamanlar, annesi küçük bir kızdan büyükannesine süt ve ekmek götürmesini istemiş. Kız, süt ve ekmeği almış ormanda yürürken bir kurtla karşılaşmış. Kurt, küçük kıza nereye gittiğini sormuş.
Büyükannemin evine, diye yanıtlamış kız.
Hangi yoldan gideceksin, üzerinde raptiyelerin olduğu yoldan mı, yoksa iğnelerin olduğu yoldan mı? diye sormuş kurt.
iğnelerin olduğu yoldan.
Bunu duyan kurt, raptiyelerin olduğu yoldan giderek, büyükannenin evine kızdan önce varmış. Kızın büyükannesini öldürmüş, kanını bir şişeye doldurmuş, etlerini ise ince ince dilimleyerek bir tepsinin üzerine yaymış. Daha sonra, büyükannenin kıyafetlerini giymiş ve yatağına girerek küçük kızı beklemeye başlamış.
Tak, tak, tak.
içeri gel, küçük yavrum.
Merhaba, büyükanne. Sana biraz süt ve ekmek getirdim.
Sen kendine de yiyecek bir şeyler al, kızım. Bak şuradaki kilerde et ve şarap var.
Ve böylece küçük kız kendine teklif edilenleri yemiş ve o bunları yerken evdeki küçük bir kedi de Pis sürtük! Büyükannenin etini yiyor ve kanını içiyorsun der dururmuş.
Kız yemeğini bitirdikten sonra kurt kıza Şimdi elbiselerini çıkar ve benim yanıma gel demiş.
Çıkardığım elbiselerimi nereye koyayım?
Hepsini ateşe atabilirsin, onlara ihtiyacın olmayacak bir daha.
Elbiselerinin her bir parçasını çıkarırken, (yeleğini, eteğini, çoraplarını vb) kız aynı soruyu tekrar sormuş kurda ve kurt da her seferinde aynı cevabı vermiş, Ateşe atabilirsin hepsini, onlara ihtiyacın olmayacak bir daha.
Daha sonra kız yatağa kurdun yanına yatmış ve Büyükanne! Ne kadar da tüylüsün böyle! demiş.
Kendimi daha sıcak tutabilmek için, güzel kızım.
Büyükanne, ne kadar da büyük omuzların var!
Yakmak için odunları daha iyi taşıyabilmek için, güzel kızım.
Büyükanne, ne kadar da uzun tırnakların var!
Daha iyi kaşınabilmek için, güzel kızım.
Kız son olarak Büyükanne, dişlerin ne kadar da büyük! dedikten sonra, kurt da;
Seni daha rahat yiyebilmek için, güzel kızımdemiş ve kızı yemiş.
Masalın bir versiyonu böyle bazı çevreler kızın annesinin gerçek annesi olmadığını üvey annesi olduğunu, hatta ormandaki büyükannenin babaanne olduğunu belirtir. Onlara göre, Kırmızı Başlıklı Kızın annesi ölmüştür. Babası ikinci kez evlenmiştir ancak yeni karısı kırmızı başlıklı kızın babaannesini evde istememektedir ve onu ormanın derinliklerinde bir kulübede yaşamak zorunda bırakır. Arada sırada kırmızı başlıklı kızla ona yemek yollar. Burada da ormanda kızın başına gelecek felaketlerin farkındadır ve aslında kırmızı başlıklı kızdan da kurtulmak istemektedir. Babanın ise sadece ekmeğinin derdinde olduğu ve yuvasında ocak tütmesini arzu ettiği için ikinci kez evlendiği ifade edilir. Bir diğer görüşe göre bu masalda kurdun kızın elbiselerini çıkararak yanına uzanmasını istemesinde cinsel istismar olduğu ifade edilir. Bazı görüşlere ise kırmızı başlıklı kız hikayesi subliminal mesajlar içerir ve kırmızı başlıklı kızın başlığının kırmızı olmasının hiç de masum bir simge olmadığı iddia edilir.
Gelelim diğer masallara en acı masal belki de Uyuyan Güzeldir.
Masal kimilerine göre zehirli bir elmayı yediği, kimilerine göre ise parmağına zehirli bir iğne battığı için yüzyıllık bir uykuya dalan güzel kızın hayatını anlatır. Bize anlatılan masalda uyuyan güzeli iyi yürekli prens öperek uyandırır ve sonsuza kadar mutlu yaşarlar. Oysa masalın gerçeği oldukça korkunçtur. Masalın orjinaline göre güzel prenses yüzyıl uyutulacağına dair bir kahin tarafından uyarılır ancak eline bir iğne batar ve zehirlenen güzel uyur (ya da bitkisel hayata girer). Sarayda uyur şekilde yalnız bırakılan prensese bir kral tecavüz eder ve hamile kalır. Uyku sürecinde hamilelik geçiren ve doğum yapan kadın ikiz çocuk dünyaya getirir. Bebeklerden biri annesinin parmağındaki zehri emince uyuyan güzel hazin bir şekilde iki çocuk annesi, tecavüze uğramış bir kadın olarak uyanır.
Hansel ile Gratel
Avrupanın açlık ve sefaletle boğuştuğu dönemlerde ortaya çıkan masallardan biri Hansel ile Gratel. işin acı yanı bu hikayenin çıkış noktasının gerçekliği, Ortaçağ Avrupasında savaş ve yoksulluk tehlikesi karşısında çaresiz kalan birçok ailenin çocuklarını ormana terk ettikleri iddia edilir. Hansel ve Gratel masalında üvey anne ve öz babaları tarafından ormana bırakılan iki küçük çocuk ormanın derinliklerinde kaybolur. Karşılarına çikolata ve şeker kaplı bir ev çıkar. Evin sahibi bir cadıdır ve onları hapseder. Karınlarını tıka basa doyurur. Amacı onları fırında pişirerek yemektir. Bazı çevreler bu masalda ensest bir ilişkiden de söz ederler.
Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler
Aslına uygun olan bir masal ancak bunda da yine korkunç ritüeller törpülenmiş. Kraliçe Pamuk Prensesin kalbini değil, akciğer ve karaciğerini akşam yemeğinde yemek için ister. Ayrıca prensesi prens öperek uyandırmaz. Prens, Pamuk Prensesi uyur halde kaçırır. Bu sırada atın bir tekmesiyle ya da at üzerinde giderken prensesin kendiliğinden uyandığı iddia edilir. Prens denilen kişinin kızı niye kaçırdığı şaibelidir. Ayrıca Grimm kardeşler masalda kötü kalpli kraliçeye kızgın demir ayakkabılar giydirirler ve kraliçe bu ayakkabılar içinde ölene kadar dans etmek zorunda kalır.
Fareli Köyün Kavalcısı
Farelerin istilasına uğramış bir köyü, kavalcının biri çaldığı namelerle kurtaracağını belirtir ve bunun karşılığında köylülerden ücret talep eder. Ancak köy farelerden kurtulduğu halde köylüler kavalcıya gereken ücreti ödemez. Bunun üzerine kavalcı yine kavalının nağmeleriyle köyün bütün çocuklarını büyüleyerek bir mağaraya hapseder. Burada çocukların başına gelenler çok da duymaktan hoşlanacağımız şeyler değildir. Bir kesime göre de kavalcı bütün çocukları nehirde boğar. içlerinden sadece bir tanesi kurtulur. O da bacağı sakat olduğu için kavalın sesiyle diğerlerine yetişemeyen çocuktur.