mankut çinliler eskiden esir aldıkları türkler' in kafasındaki saçları kazıyarak başına bir yaş deri geçirirler. başlarındaki deri ile esir aldıkları türkleri günlerce çölde aç susuz bırakıp bu yaş deri kurudukça beyni sıkar ve işkenceye maruz kalanların çoğu ölür. ölmeyenleri ise daha kötü bir hayat beklemektedir. öyle bir noktaya gelirler ki hafızalarını kaybederler. hafızasını kaybeden insan en baştan beri gözünü çinli efendisinin yanında açtığını zanneder ve çok ideal bir köle olur. bunlara mankut türk denirmiş. bu köleler tedbir almadan rahatça hayvan gütmek gibi tüm ayak işlerinde kullanılırlarmış.
Zamanında böyle bir işkenceye maruz kalıp, hafızasını yitiren bir genç Türk varmış. Annesi yana yakıla köle yapılan oğlunu ararmış. Günün birinde oğlunu davar güderken görmüş ve gidip anası olduğunu söylemiş, ancak oğul anasını tanımamış. Çinliler bu olayı öğrenince Mankut Türkü ne, o kadının kendisini kandırmaya çalıştığını ve zarar vereceğini, bir dahaki sefere o kadını öldürmesini söylemişler.
Gencin anası tekrar geldiğinde elinde okla kendini bekleyen oğlunu görmüş ve talihsiz ana kendisinden daha talihsiz oğlunun okuyla orada can vermiş. (Cengiz Aytmatov)
Bu olay Kazakistan ve çevre Türki Cumhuriyetleri nde halen anlatılmakta, bu konuyla ilgili şiirler - türküler yazılmakta ve tabloları satılmaktadır
bu işkence methodunu uyguladığı söylenen Juan Juanlar Çine bilmem kaç yüzyıl Türk egemenliği yaşatmış insanlardır.
Çengiz Han, kubilay soyudur.bir işkence metodu yüzünden bu büyük soya dil uzatabileceklere kendi boylarının ne halt yediğini veya da türk olup olmadıklarını sormak gereklidir.
ülkemizdeki eğitim ve yönetim sisteminin doğurduğu (kasıtlı olarak), insanın en önemli özelliği olan düşünme yetisini elinden alan bir durum veya bu durumdaki kişileri tanımlayan isimdir.
Bu arada ufak bir bilgide vermiş olayım ;
eğitimle ilgili antlaşmaların ilki 27 aralık 1949 tarihinde yapılmıştır. Antlaşmaya göre bir eğitim komisyonu kurulmuş bu komisyonun 8 üyesinden 4 ü abd den 4 ü de türkiyeden olacaktır ve komisyon başkanıda abd dir. komisyon oylamalırında eşitlik söz konsu olunca son söz abd li komisyon başkanınındır. komisyon her türlü davranışında Abd dışişleri bakanına karşı sorumludur. bu antlaşma doğrultusunda 1958 tarihinde ford vakfı denen bi vakıf ile türkiye milli eğitim komisyonu kurulmuş ve bu komisyonun raporunu yabancı uzmanlar eşliğinde viyana da yazılmıştır.
1962 yılında denenmiş ve 1968 de yürürlüğe girmiştir.
yukarıdaki bilgileri yazarken , dr.ikram çınar ın "mankurtlaştırma süreci" adlı eserinden faydalandım. okumanızı tavsiye edebileceğim nadir eserlerdendir.
dünyanın biline enrezil işkence çeşidir. aslında yeni kesilmiş keçi derisi kazınmış kafaya yapışır. zamanla çıkan saç kökleri kıl dönmesine yol açar. verdiği acı biliçüstünü mantığı ve kişiliği yıkar . kişi içgüdüleriyle ve bilinçaltıyla yaşayan bir uysal hayvana dönüşür.
çekilen acı bir ay kadar sürer. ağzına bez doldurulur . pek az kişi bu işkenceden canlı çıkar.
gün olur asra bedel'i okurken mankurta çevrilen çocuğun yerinde olduğumu düşünce çok vahşice birşey olduğuna kesinlikle karar verdiğim şey.en korktuğum şey olan boğularak ölmeyi tercih ederim.
1- kurban yakalanır.
2- kurbanın saçları ustura ya da benzeri bir araçla kazınır. burada özen gösterilmesi gereken nokta saçların deriden taşmamasıdır.
3- yeni kesilmiş deve ya da keçi derisi kurbanın kafasına sıkıca geçirilir.
4- kafasında deri bulunan kurban güneşte kurumaya bırakılır.
5- güneş kafadaki deriyi kurutur.
6- kuruyan deri kafayı iyice sıkar.
7- ikinci adımda kazınmış olan saçlar çıkmaya çalışırlar.
8- kafaya geçirilen ve kuruyarak boşluk bırakmayan hayvan derisi saçların deriden çıkmasına izin vermez.
9- binlerce saç teli birden kıl dönmesi durumuna gelir.
10- saçlar gerek kafa derisiyle kafatasının arasına; gerekse kafatasındaki incecik boşluklardan beyne ilerlerler.
11- beyne ilerleyen saçların ilk işi hafıza kaybına neden olmaktır çünkü beynin ilk katmanı hafızadır.
12- mankafamız sunuma hazırdır. afiyetle yiyebiliriz.
mankurt, tüm bunları atlatsa bile, saçlar beynin derinlerine doğru uzamayı sürdüreceklerinden kısa sürede ölecektir. ölene kadar onunla ne yapacağınız sizin seçiminizdir.
not: saçların ilk uzamaya başladıkları dönemde mankurt büyük acılar çeker ancak kısa süre sonra hafıza kaybına uğrayacağı için bunları unutacaktır; çok da fifidir.
Mankurtlara benzettiğim bir arkadaşa sahibim. Çocuk iri yarı, cümle kurmayı bilmiyor (tek bir kelime söyler oradan çıkarımda bulunup cevaplamanız gerekir) ve sadece denileni yapabiliyor. Bu şartlar altında tam bir mankurt.
dünya literatürüne girmiş bir kelâmdır. cengiz atmatov ile nâm salmıştır. bâzı batı üniversitelerinin slavistik bölümünde mutlaka anılır. anlamlı bir benzetmedir vesellâm.
Bugünkü Moğolların ataları olduğu düşünülen Juan Juanlar, Türklere karşı mankurtlaştırma yöntemini uygularlardı.
Mankurtlaştırma işlemi için genç, dayanıklı ve güçlü esirler tercih edilirdi.
Mankurtlaştırılmasına karar verilen esirlerin elleri, ayakları ve boyunları sağlamca çölün ortasında bir yere bağlanılarak hareket etmeleri engellenirdi.
Önce kölenin saçları kazınır, saç telleri tek tek köklerinden çıkarılırdı. Bu işlem yapılırken bir başka kişi de bir deve, camız, sığır ya da koyunu kesip derisini yüzmeye başlardı. Derilerin en kalın olan yerleri seçilerek oracıkta kafası kanlar içinde kalmış olan esirin hemen başına sıkıca geçirilirdi. Başına deri geçirilen esir, güneşin altında beklemeye bırakılırdı. Saçları yeniden çıkan kölenin saçları, üzerine sıkıca kaplanan derinin kuruması nedeniyle yukarıya doğru büyüyemediği için kendi kafa derisine doğru büyüyerek batarmış. Çektiği inanılmaz acının etkisiyle esirler korkunç çığlıklar atarlarmış.
Zamanla güneşin altında kurumaya ve kurudukça daralmaya başlayan deri, esirin kafasını sıkarak tarif edilmez acılar çekmesine neden olurdu. Mankurtlaştırılmaya çalışılan 10 esirden yaklaşık 8 i büyük acılar içinde kıvranarak ölürdü. Ölmeyen esirlerse yaşadıkları korkunç acının etkisiyle bütün geçmişlerini, ülkülerini, hayallerini, kişiliklerini unuturlar; adeta beyinleri yıkanırdı.
Bir kaç gün sonrasında esirin yanına gelen bir kişi onun başına bir şapka takar, esire yiyecek ve su verirdi. Mankurtlar, yaşadıkları korkunç işkencenin bilinç altlarında yaptığı etki nedeniyle başlarına dokunulmasından nefret ederlerdi.
Geçmişini tamamen unutan ve artık bir mankurt olan esir, yeni sahibine yüzde yüz itaat eden, kişiliği olmayan, geçmişini tamamen unutmuş, verilen emirleri sorgulamayan, kaçmayı asla düşünmeyen, ağzı var dili yok, hiç bir tehlike arz etmeyen muhteşem bir köle olmuştur. Mankurt sahibine adeta bir köpek sadakatiyle bağlı olurdu. Bu özelliği nedeniyle bir Mankurt, 10 köleden daha değerliydi. Hatta bir mankurt öldürülürse, özgür 3 kişi öldürülmüş muamelesi yapılırdı
Mankurtlaştırılan bir köleyi yakınları bile kurtarmaya çalışmazdı. Çünkü mankurt, geçmişini tamamiyle unutmuştur ve hiç bir şey hatırlamamaktadır. Mankurtu eski haline getirmenin hiç bir yolu yoktur.
Bir mankurt ve efendisi
Türk Dünyasının Nayman Ana Efsanesi de mankurtlardan bahsetmektedir.
Efsaneye göre, Nayman Ananın oğlu Colman düşmanları tarafından esir alındıktan sonra mankurtlaştırılır. Nayman Ana, esir oğlunu kurtarmak için tek başına yollara düşer. Oğlunu ıssız bir yerde develeri otlatırken bulur. Gizlice, mankurtlaştırıldığın habersiz oğluna yaklaşır. Çoktan mankurtlaştırılmış oğlu Colman, Nayman Anayı tanımaz. Nayman Ana, Colmana kendi adını, babasının adını söyler ama Colman artık hiç bir şey hatırlamamaktadır. Nayman Ana hiç bıkıp usanmadan, Senin baban Dönenbaydır; sen Dönenbayın oğlusun. der.
Nayman Ana günlerce bıkıp usanmadan oğlunun yanına gelerek ona geçmişini anımsatmaya çalışır. Durumdan kuşkulanan Juan Juanlar, Mankurt colmana Karşına kim çıkarsa çıksın onu mutlaka öldür. diye emir verirler. Nayman Ana yine oğlunun yanına gelir ve Senin baban Dönenbay demek ister. Mankurt hiç tereddüt etmeden okunu çeker ve öz annesinin göğsüne saplar.
Oraya yığılan Nayman Ananın ruhu bir kuş olup havalanmış ve oğlunun üzerinde dönmeye başlamış. Havada dönerken bile, Senin atan (Baban) dönenbay, sen Dönenbayın oğlusun. diyormuş. Bu nedenle o kuş türüne Dönenbay denilmiş.
Nayman Ana Efsanesi, Türkiye dahil pek çok ülkede tiyatro ve sinemaya uyarlanmıştır.
Türk Dünyasında Kırgız Destanları dışında neredeyse unutulan bu kavram, Kırgız Türk yazar Cengiz Aytmatovun 1980 yılında yazdığı Gün Olur Asra Bedel adlı romanında yeniden güncellenmiştir.
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde mankurt, tarihini ve dilini unutmuş,yalnızca Rusça konuşabilen Türkler için kullanılmaktadır.
Türkiyede mankurt, özüne, milletine, kültürüne ve tarihine yabancılaşmış, duygusuzlaşmış ve tepkisizleşmiş; batılı emperyalist devletlere işbirlikçilik yapan kişiler için kullanılır.
Mankafa sözünün nerden geldiğini anlatan içler acısı efsane .Bunu böyle iğrenç işkencelerle değil tüm psikolojik ,medya, basın yolu ile gerçekleştiren acımasız kapitalizm ve köleleştirdiği insanlar.