cız sesi süperdir ama o ses cıkdığı zaman ki tepki hiç bir zaman sesi cıkartandan alınamaz, hep yandaki salata suyuna banma, ekmeğe ıvır zıvır sürüp yemeye iter adamı.
o sestir ki, ciğerimi yakan
beni benden alan...
sen ne yücesin hey gidi,
öyle geliyor ki bana
acıyor yüreğim sensiz...
sen, dindiriyorsun susuzluğumu, açlığımı
hasretin nazlıdır...
yavru bir ceylansın bazen,
bazen minik bir kuzu
belki henüz sütten kesilmiş bir oğlak
sensin damarlarımdaki kanı yavaşlatan
o sestir ki içimi yakan,
beni benden alan
benliğimi koyvermemi,
her şeyden vazgeçmemi sağlayan
başlamadan henüz, "ya bitince" diyorum
değil yemek, koklayamam seni...
yokluğun bir hastanın kıvranışı,
varlığınsa tarif edilemez
gel gel artık be sevgili,
çok özledim seni
keşke yalnız bunun için sevseydim seni...
not: mecaz içermez, sanat için sanat falan da değildir, bizzat söz konusu ses için yazılmıştır.
temenni: inşallah sevgili okumaz.
o eti yemek için bekleyenlerin sabırlarını zorlayan olaydır.
artık dayanacak takat kalmamıştır. Çoğu zaman pişmesi beklenilmeden mideye zerk edilir.
(bkz: Mangal yürekli et)
show tv den bir haberi baz alırsak etin kalınlığı(çarpı) yüzey alanı(bölü)altıgibi bir matematiksel formülle çok iyi pişecek olan etin yüksek sıcaklıktaki bir maddeyle temasa geçtiğinde yüzeyideki yağın hal değiştirmesi olayı olayı