Hakan Günday'ın belki de en köşede kalmış kitabıdır. Oysa kendine özgü dili ve akıcılığıyla yazarın araya serpiştirdiği kısa ve güzel hikayeleri ile Hakan Günday'ın Kinyas ve Kayra'dan(onun için bir daha ulaşması zor bir seviyede) sonra en ilgi çekici kitaplarından biridir.
içinde bir sürü Ermenice kelime bulunan Hakan Günday şaheseri. Muazzam bir eser kesinlikle tavsiye ederim. Bir kuyumcu tezgahtarının aynı zamanda kuyumcu center'ının hikayesi anlatılmaktadır.
Kitabın adı yani Malafa'nın anlamı: Kuyumcuların yüzüklerin boyutlarını anlamak için kullandığı alet.
işte kitaptaki ermenice kelimeler ve anlamları, belki bir faydası olur ben bunları kullanarak okumuştum.
10'luk bir sisteme göre değerlendirecek olursak; 8/10 Puan alır diye düşünüyorum.
Abuş : Salak, aptal; salaklık
Ahçik : Kız, kadın
Ahparik : Erkek kardeş; arkadaş
Ataka : Para
Camper : Yürü, “ikile” anlamında
Ceviz : Kötü, işe yaramaz, uyduruk
Çikolata : isviçre frangı
Dacik : Türk
Deşalamak : Kovmak, siktir etmek
Hanut : Parsa, yüzde
Has : Saf/ham altın
Kokz : Kokain
Malafa : Yüzük ölçüsü almaya yarayan alet
Mart : Erkek
Meterlemek : Seks yapmak, becermek, s.kmek; kazıklamak
Miralama : Bakmak, izlemek
Montür : Çeşitli takılarda taşın yerleştirildiği çerçeve
Nasıf : Bir şeyi iki eşit parçaya bölen ;ekmek.
Pafküf : Esrar
Paks : Kişi, müşteri ?
Papi : Baba
Pata : Penis
Piyz : Alkol
Pörç : ibne
Potpot : Kumar (poker?)
Ramat : Cila artığı altın tozu
Şaşo : Vajina
Tetas : Meme
Todis : Çalgıcı, Çingene
Tokar : Okşamak, Dokunmak
Tram : Para
Trikalar naşlamış : Sakallar uzamış
Vardik : Don
Vor : Göt
Yumoş : Euro, Avro
Zurnik : Oral seks
Kitaba başlarken tram, pörç, yumoş, pafküf, ahçik, mart, paks gibi kelimelerle karşılaştıkça kelimenin cümleden çıkardığınız anlamını not etmenizi tavsiye ederim.
Olay,mekan olarak dört katlı, iki yüz elli çalışana sahip Topaz Jewellery Center 'da geçer.
Romanda Kozan, sami çınarcıyan ve oğulları hayko, jojo, Cefi,nasıf, Selim, Feyza, bahadır, oço, ishak gibi karakterler yer alır. Kozan, istanbul doğumlu, st benoit lisesinden, Bilkent Üniversitesi Uluslararası ilişkiler mezunu, askerliğini Tatvan'da yapmış 33 yaşında Topaz 'ın üçüncü katında şeflik yapan, kuyumcu bir adamdır. 28 yaşında viyana türk büyükelçiliğine üçüncü katip olarak atandı ancak viv adlı bir hatunla koks çekerken yakalandığı için görevden alındı. Antalya'ya geldiğinde her şeyi mahvettiğini düşünüyordu, tezgahtar olana dek...
Kitapta ilgimi çeken nokta ise aklıma gelmeyecek şeylerin satırlara dökülmesi oldu. Örneğin "ramat cila artığı tozudur,atölyenin başındaki ustaya kalır ve bir centerın yıllık ramatının bir kuyumcu açmaya yetecek kadar çok olan yedi kilo hası bulduğu olur."
- kitaptan alıntı-
Antalya, dünya üzerinde kendine ait güneşi olan tek kenttir. Bu güneş ısıtmaz ama ıslatır. Kanser yapmaz ama kan kusturur. Irkçı bir orospu çocuğudur. Turisti bronzlaştırırken, çalışanı buharlaştırır... Kirpik terletir, dudak yapıştırır. Tatil köyüne doğuyorsa, kahvaltı sonrası için havuz kenarındaki şezlonga havlu atma; Topaz 'ın bahçe girişindeki güvenlik kulübesine doğuyorsa beyin kanaması zamanıdır.
Yaşadığım şehir ancak bu kadar anlatılabilirdi. Kitabın sonu sizi Hayalkırıklığına uğratmayacak, okuyunuz.
kinyas'ı bir tarafa koyarsak hakan günday'ın en sevdiğim kitabıdır. tekrar paragrafı, kendine has jargonu ve yazarın diğer kitaplarına kıyasla daha oturaklı sonuyla keyif içerisinde okuyup ileri bir tarihte tekrar buluşma sözü verdim kendisine.
'tezgahtarların, ölene kadar sürdürdükleri ölümsüz rekabetleri sonucunda gelişmiş bir davranışları vardır. diğer bir tezgahtarın, ceviz olduğu için bıraktığı müşteriye girip satmaya çalışırlar. böylece bir sonraki gün, sabah toplantısında, müdür, hiçbir müşterinin bırakılmaması gerektiğine, turistin ne zaman tram harcayacağının belli olmayacağına, imanın ve tramın kimde olduğunun asla anlaşılmayacağına dair gündelik nutkunu atarken onları örnek gösterir. bu yüzden, en ceviz müşteri bile dış kapıya kadar uğurlanmalı, başka bir tezgahtarın turisti yakalayıp satış yapmasına olanak verilmemelidir. başka bir tezgahtardan müşteri çalmak, satılamayana satmak bir ünvandır. bıraktığı müşteriye mal satılmış olan bir tezgahtar, gerçek bir mart gibi meterleyemediği için ahçiği tarafından aldatılmış bir koca gibi hisseder. turizm, bütün dünya gibi, martlar tarafından yaratılmıştır. turist isveçli bir vücut şampiyonu mart olsa bile tezgahtarın meteri sayılır. tezgahtar mart, turist ahçiktir. satmak, meterlemektir. pezevenkse, rehberdir. bütün bunlara ev sahipliği yapan binaya da center denir. turizm pornografidir....'
aklıma gelmeyeni başıma getiren hakan günday kitabıdır. hiç düşünmemiştim yazar hanesinde hakan günday yazan bir kitabı bitirmeden, kitabın satırlarının hatta sayfalarının altını defalarca çizmeden ve onu raftan aklıma düştükçe alıp çizdiklerimi okumadan öylece kaldırıp bir yere koyacağımı. dili çok katlanılmaz geldi benim gibi anlamlarını aramaya üşenecek biri için. yani bir malesef kitabıdır.
dili sayesinde başta ilerlemeyen fakat sonradan kelimelerin anlamlarını bulunca zevk alınmaya başlanan bir kitap. kitabı özetlemek gerekirse 'kimin tezgahtar olduğu tezgahın sonunda belli olur' cümlesi yeterlidir.
bir tesadüf eseri dünya turizm gününde okumaya başladığım kitap oldu. enteresan bir rastlantı.
turizm sektörü ve tezgahtarlığı irdelemiş, para için atılan ve attırılan taklaları ilgi çekici bir üslüpla işlemiş bu kitabında hakan günday. okuduğum diğe kitapları ile mukayese olayına girmeyeceğim. her kitabın kendi ruhu vardır kalıbı aynı olsa da.
Filmi çekilmediği için hiç üzülmediğim, beni derinden etkileyen, içinde yaşadığımız dünya'ya biraz daha kafa yormamız gerektiğini bana hatırlatan hakan günday romanı. filminin çekilmediğine neden üzülmediğim konusuna gelince; evet, ben yapacağım onu.
"Gabor: Bir insanın ilk öğrendiği şey nedir?
Mart : Yürümek mi?
Gabor: Hayır dostum, düşünmek!
Mart : Düşünmek mi?
Gabor: Evet, neden ile sonucu eşleştirmek. Bir bebeğin öğrendiği ilk şeydir. Yani düşünmek.
Peki , söyle bakalım, bir insanın ilk unuttuğu bilgi hangisidir?
Mart : Düşünmek mi?
Gabor: Zeki bir adamsın..."
30 mayıs gösterimine deliler gibi bilet aramakta olduğum dot oyunuydu. aradım. buldum. müthişti! daha iyi bir uyarlama olamazmış. dot'tan yine alternatif bir seyir.. oyuncular ve murat daltaban harika bir iş çıkarmışlar. hakan günday'ı bizzat kutlamak da bonus oldu. festival'den sonra bir yerlerde oynayacakmış sanırım. kesinlikle izleyelim!
Dot'un 17. Uluslararası istanbul Tiyatro Festivali için hazırladığı yeni oyunu:
MALAFA-MANDREL
Yazan ve Oyunlaştıran: HAKAN GÜNDAY
Yöneten: MURAT DALTABAN
--spoiler--
tezgahtarsa şeytandır. bu yüzden şeytan kelimesinin ingilizcesi ''satan'' diye yazılır.
--spoiler--
malafa ile ilgili, filme çekileceği yolunda lokal söylentiler duyunca sevinmeme sebep olmuş hakan günday kitabı.