''Topaz Jewellery Center evrenin en büyük kuyumcusudur. Temeli Kapalıçarşı'da, çatısı Antalya'dadır. Çatının altında dört kat yatar. Her biri yedi yüz metrekaredir. Topaz'ın penceresi yoktur. Havalandırma sistemi eşsizdir. Bina, var olmayan bir ülkenin büyükelçiliğine benzer, içine adım atıldığında Türkiye'den çıkılır. Dışarıdan Kabe'ye, içeriden ana rahmine benzer. Topaz, üç delikli bir kasadır. Her deliğin şifresi farklıdır. Birinci delik ana giriştir. Ön cephenin balina grisi rengindeki duvarı, hayat geçirmez camdan üretilmiş kapılar taşır. Girerken yüksek, çıkarken alçak görünmesinler diye doğu cephesinde ikizleri vardır. Topaz'ın ikinci deliği doğu cephesindeki siyah camdan kapılardır. Binanın bağırsağına denk düşen arka cephedeyse duvarla aynı renkte tokmak taşıyan balina grisi demir bir kapı vardır. Topaz'a giren birinci deliği, çıkan ikincisini kullanır. Çünkü Topaz'a girmiş olan turistle, girecek olan turist karşılaşmamalıdır. Topaz'da çalışansa girip çıkmak için, duvara gömülmüş, görünmez delikten geçer. Topaz Jewellery Center, evrenin en büyük kuyusudur."
Kitaba başlarken tram, pörç, yumoş, pafküf, ahçik, mart, paks gibi kelimelerle karşılaştıkça kelimenin cümleden çıkardığınız anlamını not etmenizi tavsiye ederim.
Olay,mekan olarak dört katlı, iki yüz elli çalışana sahip Topaz Jewellery Center 'da geçer.
Romanda Kozan, sami çınarcıyan ve oğulları hayko, jojo, Cefi,nasıf, Selim, Feyza, bahadır, oço, ishak gibi karakterler yer alır. Kozan, istanbul doğumlu, st benoit lisesinden, Bilkent Üniversitesi Uluslararası ilişkiler mezunu, askerliğini Tatvan'da yapmış 33 yaşında Topaz 'ın üçüncü katında şeflik yapan, kuyumcu bir adamdır. 28 yaşında viyana türk büyükelçiliğine üçüncü katip olarak atandı ancak viv adlı bir hatunla koks çekerken yakalandığı için görevden alındı. Antalya'ya geldiğinde her şeyi mahvettiğini düşünüyordu, tezgahtar olana dek...
Kitapta ilgimi çeken nokta ise aklıma gelmeyecek şeylerin satırlara dökülmesi oldu. Örneğin "ramat cila artığı tozudur,atölyenin başındaki ustaya kalır ve bir centerın yıllık ramatının bir kuyumcu açmaya yetecek kadar çok olan yedi kilo hası bulduğu olur."
- kitaptan alıntı-
Antalya, dünya üzerinde kendine ait güneşi olan tek kenttir. Bu güneş ısıtmaz ama ıslatır. Kanser yapmaz ama kan kusturur. Irkçı bir orospu çocuğudur. Turisti bronzlaştırırken, çalışanı buharlaştırır... Kirpik terletir, dudak yapıştırır. Tatil köyüne doğuyorsa, kahvaltı sonrası için havuz kenarındaki şezlonga havlu atma; Topaz 'ın bahçe girişindeki güvenlik kulübesine doğuyorsa beyin kanaması zamanıdır.
Yaşadığım şehir ancak bu kadar anlatılabilirdi. Kitabın sonu sizi Hayalkırıklığına uğratmayacak, okuyunuz.
"antalya , dünya üzerinde kendine ait güneşi olan tek kenttir.bu güneş ısıtmaz ama ıslatır.kanser yapmaz ama kan kusturur.ırkçı bir orospu çocuğudur.turisti bronzlaştırırken, çalışanı buharlaştırır."
Filmi çekilmediği için hiç üzülmediğim, beni derinden etkileyen, içinde yaşadığımız dünya'ya biraz daha kafa yormamız gerektiğini bana hatırlatan hakan günday romanı. filminin çekilmediğine neden üzülmediğim konusuna gelince; evet, ben yapacağım onu.
"Gabor: Bir insanın ilk öğrendiği şey nedir?
Mart : Yürümek mi?
Gabor: Hayır dostum, düşünmek!
Mart : Düşünmek mi?
Gabor: Evet, neden ile sonucu eşleştirmek. Bir bebeğin öğrendiği ilk şeydir. Yani düşünmek.
Peki , söyle bakalım, bir insanın ilk unuttuğu bilgi hangisidir?
Mart : Düşünmek mi?
Gabor: Zeki bir adamsın..."
içinde bir sürü Ermenice kelime bulunan Hakan Günday şaheseri. Muazzam bir eser kesinlikle tavsiye ederim. Bir kuyumcu tezgahtarının aynı zamanda kuyumcu center'ının hikayesi anlatılmaktadır.
Kitabın adı yani Malafa'nın anlamı: Kuyumcuların yüzüklerin boyutlarını anlamak için kullandığı alet.
işte kitaptaki ermenice kelimeler ve anlamları, belki bir faydası olur ben bunları kullanarak okumuştum.
10'luk bir sisteme göre değerlendirecek olursak; 8/10 Puan alır diye düşünüyorum.
Abuş : Salak, aptal; salaklık
Ahçik : Kız, kadın
Ahparik : Erkek kardeş; arkadaş
Ataka : Para
Camper : Yürü, “ikile” anlamında
Ceviz : Kötü, işe yaramaz, uyduruk
Çikolata : isviçre frangı
Dacik : Türk
Deşalamak : Kovmak, siktir etmek
Hanut : Parsa, yüzde
Has : Saf/ham altın
Kokz : Kokain
Malafa : Yüzük ölçüsü almaya yarayan alet
Mart : Erkek
Meterlemek : Seks yapmak, becermek, s.kmek; kazıklamak
Miralama : Bakmak, izlemek
Montür : Çeşitli takılarda taşın yerleştirildiği çerçeve
Nasıf : Bir şeyi iki eşit parçaya bölen ;ekmek.
Pafküf : Esrar
Paks : Kişi, müşteri ?
Papi : Baba
Pata : Penis
Piyz : Alkol
Pörç : ibne
Potpot : Kumar (poker?)
Ramat : Cila artığı altın tozu
Şaşo : Vajina
Tetas : Meme
Todis : Çalgıcı, Çingene
Tokar : Okşamak, Dokunmak
Tram : Para
Trikalar naşlamış : Sakallar uzamış
Vardik : Don
Vor : Göt
Yumoş : Euro, Avro
Zurnik : Oral seks
hakan günday'ın diğer kitaplarının yanında biraz sönük kalan ve kullandığı kelimeleri anlaması biraz zaman alan kitabıdır. ama her kitabında olduğu gibi bu kitabında da müthiş aforizmalar vardır.