Yoksulluk ve acıyla dolu bir hayat sürdüğü için Rusça' da acı anlamına gelen Gorki takma adını kullanan ve Çar rejimine karşı çıktığı için birçok kez tutuklanan, zamanında Lenin ile iyi arkadaşlık kurmuş olan yazar.
sosyalistlerin aşırı derecede sevdiği yazardır. benim de lisede edebiyat hocamızın sosyalist olması sebebiyle okumuş olduğum sosyalist yazarlardan bir tanesidir.
hayatı acılar içinde geçen, üstelik ne kadar çok istese bile üniversite okuyamayan yazar. Aynı sıkıntıları yaşadığımız için şasına hürmet duyduğum bir yazar. Evet ben de yazıyorum ben de babasızım, ve ben de üniversite okuyamıyorum. Ancak gel gör ki binlerce lirayi kumarda kaybenler am uğruna binlerce lira harcayanlar baba parası ile üniversitelerin en güzellerinde okutuluyorlar. Işte beni en çok yaralayan boşuna harcanan o binlerce lira, çünki o paraya benim ve benim gibilerin ihtiyacı var. Daha da acısı başı götü beş lira etmeyenler bu binlerce lirayı israf ediyor ve üstelik beni ve benim gibileri sallamıyor.
Bu yüzden yaşamımı kaderimi maksim yaşamına benzetirim.
insanın tüm kusurlarının ve erdemlerinin canı cehenneme!
Benim için insanın değeri bundan değil,
yaşama arzusundan, kendini aşma, geçmişin düğümlerinden, dar halkalarından kurtulma,
hep daha yükseğe çıkma, en eksiksiz uyuma yönelir gibi görünürse de gerçekte insanın kendini içine kapattığı sakin bir hücre yaratmaya yönelen aklın oyunlarını aşma inadından gelir.
Her sabah nereye gittiğini bilmeden bir işe giden,
Her akşam nereden çıktığını bilmeden bir işten çıkan,
Sevmediği hayatı yaşayan,
Sevmediği işi yapan,
Sevmediğii kişilerle yaşayan,
Kalabalıklar yüzünden yaşamaya karşı ne bir sevgi,
Ne de bir sevgisizlik işareti olmadan gelip geçen,
Her akşam evinin dört duvarı arasına sanki bir mezara girermiş gibi giren,
Gecelerini bir sıkıntı yorganının altında yanlız ya da yanındaki yabancı gövdeyle geçiren bütün ölü kentlerin,
Ölü doğmuş çocukları!
Size bu ölü yaşamı hazırlayan sermaye sahibi egemen sınıftır.
Bu acımasız oyunun varlığı siz izin verdiğiniz sürece sürecektir.
en büyük sosyalist yazarlardan biridir. halkın özgürlüğüne ve haklarını ana romanında çok güzel savunur. yeryüzündeki gerici kuvvetlerin, her çeşit yalancı demokratların en çok korktuğu yazardır. çünkü sadece kendi halkı için değil, tüm dünya için yazar. gelecekte güzel günlerin geleceğine hep inanmıştır ve insanlık yaşadıkça hep yaşayacaktır... buarada gorki rusça da acı demekmiş ve küçük yaşta yetim kalıp okuyamadığından dolayı bu takma adı almıştır. çar yönetimine karşı yazdığı karşı romanlardan dolayı hapse de düşmüştür. güllük gülistanlık bir hayat yaşayamamış ama hep işçinin ve ezilenin yanında olmuş pek değerli yazar.
Mahalleliler bir yabancıda olağan dışı bir şey sezdiler mi, ona karşı uzun süre hınç duyarlar ve içgüdüsel bir tiksintiyle davranırlardı. Sanki onun yüzünden sönük, zor ama düzenli ve sakin yaşantılarının bozulacağından korkarlardı. Sürekli bir güç tarafından ezilmeye alışık olduklarından hiç bir iyileşme beklemezler, her değişikliğin ancak boyunduruklarını daha da ağırlaştırmaktan başka bir şey yaramayacağına inanırlardı.
Ana, Maksim Gorki
"onu tanıyana kadar karanlığa saklanmış, uyuyor gibiydim; ama o hayatıma girmiş, beni uyandırmış, aydınlığa çıkarmış, çevremde her şeyi kopmaz bir iplikle birbirine bağlamış, rengarenk bir dantelle sarmış ve bir anda hayat arkadaşım, yüreğime en yakın, en anlayışlı, değerli dostum oluvermişti."
asıl adı aleksey maksimoviç peşkov olan rus ve dünya edebiyatının önemli yazarlarındadır. çok iyi gözlem yapan ve çok iyi betimleyen realist bir yazardır. hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler: çocukluğum, ekmeğimi kazanırken, benim üniversitelerim adlı kitapları muhakkak okumalıdır. sıkıntılarla büyümüş olan yazarın hayatını insanı sıkmadan anlattığı otobiyografik üçleme olan kitapların sıralaması yazdığım gibidir.
" ana " adlı romanın yazarı. müthiş halk romanıdır. bir kere okuyan ülkücünün bile kafası karışıp sosyalist olabilir. kızıl devrim hareketinin usta yazarıdır.
Iyi ki dogmus olan yazar. Kitabini okuyup bitirmek nasip olur umarim.olaylari harika bir bicimde anlatan yazar. Hakkini yediklerini dusundugum yazar ayrica.
Toplum! işte en çok nefret ettiğim şey! O, durmadan benliğimizin verebileceğinden fazlasını istiyor bizden. Ama kendimizi doğru dürüst yetiştirebilmek için gerekli şartları hazırlamıyor. Önümüze engeller koyuyor...
Her sabah nereye gittiğini bilmeden bir işe giden, her akşam nereden çıktığını bilmeden bir işten çıkan, sevmediği hayatı yaşayan, sevmediği işi yapan, sevmediği kişilerle yaşayan, kalabalıklar yüzünden yaşamaya karşı ne bir sevgi, ne de bir sevgisizlik işareti olmadan gelip geçen, her akşam evinin dört duvarı arasına sanki bir mezara girermiş gibi giren, gecelerini bir sıkıntı yorganının altında yalnız ya da yanındaki yabancı gövdeyle geçiren bütün ölü kentlerin, ölü doğmuş çocukları ! Size bu ölü yaşamı hazırlayan "sermaye sahibi egemen sınıftır", bu acımasız oyunun varlığı siz izin verdiğiniz sürece sürecektir. Maksim Gorki
Toplum! işte en çok nefret ettiğim şey! O, durmadan benliğimizin verebileceğinden fazlasını istiyor bizden. Ama kendimizi doğru dürüst yetiştirebilmek için gerekli şartları hazırlamıyor. Önümüze engeller koyuyor.- maksim gorki.
Beni kendine hayran birakan yazar bi insan olaylari bu kadar guzel anlatamaz oyle bi canlandiriyor ki zihinde sanki sen yasiyorsun olayi. Sayfalar su gibi akip gidiyor oyle cok kitap okuyan biri de degilim acikcasi ama istrati yuzunden tanidim (utanarak soyluyorum) istrati'nin bi kitabinin onsozunde balkanlarin gorki'si dendigini gordum o kitabi okuduktan sonra hosuma gidince bi de gorki'yi okuyum dedim cidden tarzlarini ben de benzettim bi elestirmen olmayarak ikisi de cok iyiler. Simdi eksicileri daha iyi anliyorum bu adam kendi dusuncesini oyle bi benimsetiyor ki (insani konulari) ister istemez o anlayis size de geciyor. Ozetle okuyun tavsiye edin.
O sefalet içerisinde kitap bulabilmek için çalışıp,okuyabilmek için çektiği acıları hissedince içim ürperdi.Özellikle Benim Üniversitelerim romanını okuyup,bugün okula gitmediğimi göz önünde bulundurursam,rahatlığın verdiği okumamazlık var üzerimde.Belki de okulda oluşan okumama isteğidir.Tüm ansiklopedileri hocaların kafasına geçirmek istediğimden de kaynaklanabilir.
(...) Küçük-burjuva şeride son derece benzer. Küçük-burjuva bir parazittir, bir asalaktır. Başkalarının usarelerini emerek geçinir. Küçük-burjuvanın da tıpkı şerit gibi, şaşılacak bir yaşama yeteneği vardır. Hızlı üremek gücüne sahiptir. Her çevreye pek kolay uyar.
Her küçük-burjuvanın temel özelliği kendisinin "bir tek", "eşsiz" olduğuna inanmasıdır. Bu yüzden o, her törende bulunur. "Bütün düğünlerde nişanlı, bütün cenazelerde ölü" olan odur. Devletin ve toplumun kendisi ile birazçık ilgilenmelerini, kendisine "insanca" muamele edilmesini ister. Duygularını anlatmakta özgür, komşunun usareleriyle geçinmekte yine tam bir özgürlük sahibi olmak başlıca sorunudur...
Biliyoruz ki, küçük-burjuva bütün düşünceleri ve bütün duyguları ile tamamiyle bireycidir. Küçük-burjuvanın başka türlü olmak elinden gelmez. Çünkü, küçük-burjuvanın bireyciliği burjuva toplumunun asıl temelini oluşturan "kutsal özel mülkiyet kurumu"na dayanır. Her küçük-burjuva felsefesinin hedefi, insanları, "özgürlük, eşitlik ve kardeşlik" yoluna, "sınıflar arasındaki saf işbirliği" yoluna götürebilecek biricik temel olarak bu "kutsal özel mülkiyet kurumu"nu güçlendirmek ve haklı göstermektir...
(...)Yaşamın çıtlıklarına sinirlenen, öfkelenen kimselerdeki heyecanlar ise, bilincin gelişmesini durdurur, karartır. Ama bu kimsenin "bilincin varlığı çoktan geçtiğini" düşünmelerine engel olmaz. Böyle bir ruh hali insan ile gerçek arasındaki ayrılığı daha da derinleştirir, insanı anarşist haline getirir, ona şu anlamsız kötü şeyleri söyletir:
"Onbeş yıldan beri yaşam benimle kedi fare ile oynar gibi oynuyor. Şimdi bütün öğretim yapanlardan nefret ediyorum. Ben onlardan daha zekiyim. Kendimi hiç düşünmeden, bunları cephede elde silah savunduğuma acıyorum."
"Kendisi uğrunda" giriştiği kısır mücadelede daha şimdiden vahşi hale gelmiş bir insanın çığlığı bu.
Kapitalist rejim, insanları, zulmedenler-zulüm görenler, uzlaştırılması mümkün olmayanı uzlaştıranlar diye bölümlere ayırır. Kaldı ki, ispat edilen bu itiraz edilmez şeyi anımsatmaya bile gerek yok. Yine de, anımsatmak ister. Çünkü, yaşamda çabucak rahat bir mevki sahibi olmak isteyen bir çok genç bu acelenin kendilerini geçmişe doğru sürüklediğini belki de anlamıyorlar. Yine anlamıyorlar ki, sürüklendikleri geçmiş kanlı bir cambazhane sahnesidir, kapitalist gerçek bu kanlı meydanda bütün revasızlığı ile gemi iyice azıya almıştır, hümanistler ve arabulucular, uzlaştırıcılar bu kanlı meydanda insanın içini titreten birer soytarı rolü oynarlar...
Biliyoruz ki, burjuvazi, kişi üzerinde devamlı ve çeşitli etkiler yaparak, mesleği toplumsal karşıtlıkları uzlaştırmaktan ibaret olan bir insan tipi yaratır.
Bunlar "Hayvanları Koruma Derneği"nin eylemli birer üyesi olabilir, uygar Avrupa şehirlerinin sokaklarında işçilere sopa atan polisi hiç ilgisiz seyredebilirler. Canlı hayvan kesip biçerek fizyoloji deneyleri yapılmasına itiraz edebilir, tavşanların, köpek yavrularının, kobayların yaşamlarını savunabilir, ama aynı zamanda da, milyonlarca insanın ölümüne neden olan emperyalist savaşların kaçınılmaz oluşunu, kapitalist devletlerin vahşi sömürge politikalarını haklı gösterebilirler... Genellikle "hem iyiliğe, hem kötülüğe karşı aynı yüzkızartıcı ilgisizliği" gösterirler, ama bankerlerin gazeteler ile işbirliği yapıp, herhangi bir "iyiliği", örneğin faşizmi salık verir, herhangi bir "kötülüğü", örneğin komünizmi suçlayabilirler...
asıl adı aleksey maksimoviç peşkov iken yoksulluk ve acıyla dolu bir hayat sürdüğü için rusça'da ''acı'' anlamına gelen ''gorki''takma adını almıştır.
1985'te petersburg'da yayımlanan bir dergide çıkan ''çelkaş'' adlı öyküsü ile ünlenmiştir.
ilk romanı 1989'da basılan ''foma'' dır.
1901'''fırtına kuşunun türküsü'' isimli kısa şiiri yüzünden tutuklanmıştır.
1905'te kurduğu ''bilgi'' adlı yayıneviyle 1905 devriminde önemli rol oynamıştır.
1906'da yazdığı ve rus devrimine adadığı ''ana'' ise en başarılı romanı kabul edilmektedir.
betimlemelerindeki ustalığıyla keskin bir gözlemci olduğunu kanıtlamıştır.bu nedenle toplumcu - gerçekçi romanın kurucusu sayılmaktadır.