abdülhak hamit tarhan'ın eşinin ölümünün üzerine yazdığı harika şiir. okuduktan sonra insan ' vaaay be ne aşk ' diyor sonra abdülhak'ın karısı ölür ölmez başkasıyla evlendiğini öğrenince ' ulan senin de aşkın yalanmış ' demeden geçemiyor.
diri bedenimle morg sahnesinden alıp, tabuta, kefene sarılıp bir cenaze merasimi ile içine girip video çekimi yapacağım yer. Pskolojim bozulabilir belki, çocukken mezarlardan çok korkardım ama bende bu ruhsuzluk, donukluk hissizlik varken bi bok olmaz bana.
Herşey bilim için, sanat için. Dahi bu beden yaşarken, bedenen çeşit çeşit mezarlara girmişti.
bir rivayete gore bu siirden sonra abdulhak hamit tarhan in durumuna uzulen sair arkadaslari adamcagizi ziyaret etmeye karar vermisler. ancak gordukleri manzara karsisinda sok olmuslar. karisi icin gunlere yas tutan, huznunden kendini siirlere vurmus abdulhak hizmetcisiyle mercimegi firina vermis(!). kisaca erkek milleti blabla...
abdulhak hamit tarhan'ın acı şiiridir. acı ilk defa bu kadar güzel işlenmiştir. fakat adam bu şiiri yazdıktan 1 yıl sonra yeni biriyle evlenmiştir. acı falan traş yani. evet.
hafız burhan ın sesinden dinleyince insanı yok eden, eriten, bitiren, rast makamında nadide bi eser. her yorumcunun söyleyemeyeceği kadar zordur. ( hatasız söyle trt ye gir. )
Kemal Uzun un yönetmenliğini üstlendiği 2010 yapımı, ömrü çok kısa sürmüş tv dizisi. Dizinin oyuncu kadrosunda ise, Seda Bakan, Devrim Nas, Ekrem Bora, Gaye Gürsel, Nihal Menzil, inci Şen, Osman Albayrak, Murat Başoğlu bulunmaktadır. Usta aktör, ekrem bora’nın yahya karakterini canladırdığı son dizisidir.
eşi fatma hanıma abdülhak hamit tarhan'ın yazmış olduğu eserdir. şiir her yerde bulunabileceği için hikayesinden bahsedeyim.
hamit'in karısı vereme yakalanımıştır. tedavi için gemiyle beyruta götürmeye karar verir. gemide eğer ölürse kural olarak ceset denize atılacaktır. neyseki beklenen olmaz. fakat beyruttan da şifa bulamazlar, doktorlar ümidin kesilmesini söylemişlerdir. hayatının yarısını bildiğimiz ayyaş olarak sürdüren şair-i azam karısına ölüm döşeğinde konyak ve şampanya vermiştir. karısı allah'ın karşısına sarhoş olarak mı gidilecek diye sormuştur. ertesi gün karısı ölmüştür ve şair-i azam 40 gün onunla aynı halde olmak adına yer katında bir bodrumuda makberi yazmıştır.
o kadar iyi kaleme alınmıştır ki bir ara ölümün şairi olarak anılmıştır.
abdülhak hamit tarhan ın yazmış olduğu bir insanın yazabileceği en isyankar en güzel en anlamlı şiirdir. Hafız burhan ın yazdığı makber eseri ise bu gün dinlediğimiz her yer karanlık satırlarıyla başlayan ve yorum olarak en güzel handan karanın yorumlarığı şiirdir.
"...hayat içindeki boşluklar, bekleyişler, durmalar haddizatında boş değildirler. en az hareketler kadar doludurlar. ne yazık ki herkes acele içinde. mesela durakta bekleyenler bile durmakta oldukları halde aceleyle duruyorlar. durmak bile aceleyle yapılabiliyor. aslında bekleyişler en acele gelmeyişler en sabırsız. aslında yürümek, hareket etmek, bir şeyler yapmak, yemek yemek aceleyi, telâşı azaltıyor. durmak en hızlısı, en yorucusu. keşke boşlukları istenilen manada boş bırakabilsek. aslında boşluklar var oluşa imkân tanırlar. sizinle benim bile ayrı ayrı varoluşumuz aramızdaki boşluktur. nazım, mimarlık ilmiyle şu oturduğumuz evi yaptığında duvarlar, kirişler, tavanlar yapar. doğru! ama asıl yaptığı bunlar değildir, şu içinde oturduğumuz oda, yani boşluktur. resim yapanlar bilirler, boşluğa hakim olamazsanız boşluğun arasından kendini gösterecek asıl form görünmez. notalar aralarındaki boşluklar nedeniyle müzikal bir kaliteye ulaşırlar. yoksa curcuna olurdu duyduğumuz. kalp atışlarımızın, soluk alışverişimizin sıhhatli olması için aralarında boşluklar olmalıdır. bizi yaşıyor kılan da ölecek olmamızdır. hayat ölümle vardır."
abdülhak hamit tarhan'ın ölen karısı fatma için yazdığı allah'a isyan ve yakarış içeren mersiye tarzında bir şiir.ayrıca karısının ölümünden sonra da evlilikler yapmıştır.
"makber, sonudur dekayıkın bu
bir sırr-ı garaibi halik in bu.
bir nur ki meyledince haba,
inmekte şu bir yığın türaba.
en yükseğidir şevahikın bu,
en müthişidir hakayıkın bu.
bedbaht, o hakikat anlaşılmaz,
şanın bu cihanda layıkın bu.
gitti nazarımda ah, gitti...
bi-maksad ü bi-günah gitti...
her ferd cihanda birdir amma
bir tane değildir öyle haşa.
bir tane idi o mah, gitti,
aylarca olup tebah gitti.
görsem yeridir seni karanlık,
nurum benim ey ilah, gitti!..."
şiir 2. dönem tanzimat edebiyatının özelliklerini taşır.