eyvah ne yer ne yar kaldı
gönlüm dolu ah u zar kaldı
şimdi buradaydı gitti elden
gitti ebede gelip ezelden
ben gittim o haksar kaldı
bir köşede tarumar kaldı
baki o enisi dilden eyvah
beyrut'ta bir mezar kaldı
bildir bana nerde nerde ya rab
kim attı beni bu derde ya rab
nerde arayayım o dilrübayı
kimden sorayım bi-nevayı
derlerki unut o aşnayı
gitti tutarak reh-i bekayı
sığsın mı hayale bu hakikat
görsün mü gözüm bu macerayı?
süratle nasıl da değişti halim
almaz bunu havsalam hayalim.
çık fatıma! lahteden kıyam et
yanımdaki haline devam et
ketn etme bu razı söyle bir söz
ben isterim ah öyle bir söz
güller gibi meyl-i ibtisam et
dağı dile çare bul meram et
bir tatlı bakışla bir gülüşle
eyyamı hayatımı temam et
makber mi nedir şu gördüğüm yer
ya böyle reva mı ey cay-ı dilber
hamiyet yüceses'in ilk kez 1948 yılında taş plağa (78'lik plağa) okuyup 1950 yılında yayınlanmış olan, ismiyle özdeşleşmiş türk sanat müziği klasiklerinden.
aynı zamanda sanatçının anısına, emi müzik tarafından yayınlanan derleme/ seçki albümünün de adı.
"hayat içindeki boşluklar, bekleyişler, durmalar, haddizatında boş değildirler. en az hareketler kadar doludurlar. ne yazık ki herkes acele içinde. mesela durakta bekleyenler bile durmakta oldukları halde aceleyle duruyorlar. durmak bile aceleyle yapılabiliyor. aslında bekleyişler en acele, gelmeyişler en sabırsız. aslında yürümek, hareket etmek, bir şeyler yapmak, yemek yemek aceleyi, telaşı azaltıyor. durmak en hızlısı, en yorucusu. keşke boşlukları istenilen mânâda boş bırakılabilsek. aslında boşluklar varoluşa imkân tanırlar. sizinle benim bile ayrı ayrı varoluşumuz aramızdaki boşluktur. resim yapanlar bilirler, boşluğa hakim olamazsanız, boşluğun arasından kendini gösterecek form asla görünmez. notalar, aralarındaki boşluklar nedeniyle müzikal bir kaliteye ulaşırlar. yoksa curcuna olurdu duyduğumuz. kalp atışlarımızın, soluk alış verişimizin sıhhatli olması için aralarında boşluklar olmalıdır. bizi yaşıyor kılan da ölecek olmamızdır. hayat, ölümle vardır.."
oldukça uzun bir şiir. bazı yerleri hakikaten insanın tüylerini diken diken eder. yok böyle bir şey...
ey yar şu nevbahar (ilkbahar) sensin
ben anlıyorum ki yar sensin
ettikçe nigah bahr u berre (karaya ve denize baktıkça)
birden sanırım ki bazı kerre
meşcerdeki (koruluktaki) rüzgar sensin
ağlar, derim: eşk-bâr (gözyaşı döken) sensin
türben görünce anlarım ki
öldüm, bana türbedar sensin
bu nasıl bir boşluk hissi? bu nasıl bir yalnızlık duygusu? anlamak insanı deli ediyor. hele meşcerdeki rüzgar sensin, ağlar, derim eşk bar sensin dediği yer...
bakın nasıl deli eden bir sessizlik:
safil-i semavatı (göklerin altını) cay (yer) edinsin
teşhir olunup ecel tepinsin
bin velvele, bin kıyamet olsun
bin zelzele, bir inayet olsun
mahşer tozarak mezara binsin
çarpıp küreler kırılsın, insin
yağsın nesi varsa kainatın
lakin şu derin sükut dinsin
çarpıp küreler kırılsın insin de ne demek be! Nasıl deli eden bir sükuttur ki gezegenlerin çarpışmasını dahi sessizliğin bozulması için göze alıyor.
"makber, sonudur dekayıkın bu
bir sırr-ı garaibi halik in bu.
bir nur ki meyledince haba,
inmekte şu bir yığın türaba.
en yükseğidir şevahikın bu,
en müthişidir hakayıkın bu.
bedbaht, o hakikat anlaşılmaz,
şanın bu cihanda layıkın bu.
gitti nazarımda ah, gitti...
bi-maksad ü bi-günah gitti...
her ferd cihanda birdir amma
bir tane değildir öyle haşa.
bir tane idi o mah, gitti,
aylarca olup tebah gitti.
görsem yeridir seni karanlık,
nurum benim ey ilah, gitti!..."
şiir 2. dönem tanzimat edebiyatının özelliklerini taşır.
abdülhak hamit tarhan'ın ölen karısı fatma için yazdığı allah'a isyan ve yakarış içeren mersiye tarzında bir şiir.ayrıca karısının ölümünden sonra da evlilikler yapmıştır.
"...hayat içindeki boşluklar, bekleyişler, durmalar haddizatında boş değildirler. en az hareketler kadar doludurlar. ne yazık ki herkes acele içinde. mesela durakta bekleyenler bile durmakta oldukları halde aceleyle duruyorlar. durmak bile aceleyle yapılabiliyor. aslında bekleyişler en acele gelmeyişler en sabırsız. aslında yürümek, hareket etmek, bir şeyler yapmak, yemek yemek aceleyi, telâşı azaltıyor. durmak en hızlısı, en yorucusu. keşke boşlukları istenilen manada boş bırakabilsek. aslında boşluklar var oluşa imkân tanırlar. sizinle benim bile ayrı ayrı varoluşumuz aramızdaki boşluktur. nazım, mimarlık ilmiyle şu oturduğumuz evi yaptığında duvarlar, kirişler, tavanlar yapar. doğru! ama asıl yaptığı bunlar değildir, şu içinde oturduğumuz oda, yani boşluktur. resim yapanlar bilirler, boşluğa hakim olamazsanız boşluğun arasından kendini gösterecek asıl form görünmez. notalar aralarındaki boşluklar nedeniyle müzikal bir kaliteye ulaşırlar. yoksa curcuna olurdu duyduğumuz. kalp atışlarımızın, soluk alışverişimizin sıhhatli olması için aralarında boşluklar olmalıdır. bizi yaşıyor kılan da ölecek olmamızdır. hayat ölümle vardır."
abdülhak hamit tarhan ın yazmış olduğu bir insanın yazabileceği en isyankar en güzel en anlamlı şiirdir. Hafız burhan ın yazdığı makber eseri ise bu gün dinlediğimiz her yer karanlık satırlarıyla başlayan ve yorum olarak en güzel handan karanın yorumlarığı şiirdir.