mahmut yıldırım

entry215 galeri49
    215.
  1. 214.
  2. namı diğer yeşil teröristlerin korkulu rüyası idi. işkence ile konuşturmada ustadır derin devletin adamıdır
    0 ...
  3. 213.
  4. türk devleti adına yurt içinde ve dışında gizli görevlerde bulunmuştur. kod adı yeşil olmakla beraber resmi olarak ölüdür.
    1 ...
  5. 212.
  6. Bir dönem devlete hizmet etmiştir.
    Ayrıca internette her yazana inanmayın. Hayatı sahte yazabilir hahaha!
    Yeşil gibi niceleri devletin içinde bulunmaktadır. Ancak adları duyulduğu anda hikayeleri biter.
    1 ...
  7. 211.
  8. kürt değil bingöl zazasıdır, masum olan hiç kimseyi vurmamıştır.
    öldüyse allah rahmet etsin, yaşıyorsa allah sağlık versindir.

    grup yorum, hdp ve yılmaz güney hayranı sol çomarlar önce kendi pisliklerinin önünü temizlesin.
    4 ...
  9. 210.
  10. 209.
  11. ayrıca kendisi uğur mumcu suikastinden sonra eşi güldal mumcu'yu ziyaret etmiştir. doğal olarak güldal mumcu kendisini kimin ziyaret ettiğini bilmemektedir *
    --spoiler--
    Ankara'daki evinin önünde aracına bomba konularak 19 yıl önce öldürülen gazeteci-yazar-aydın Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu, suikasttan 3 yıl sonra "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın kendisini evinde ziyaret ettiğini açıkladı.

    Güldal Mumcu, 24 Ocak 1993'ten sonra yaşadıklarını "içimden geçen zaman" isminde kitapta topladı. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) yayınları arasında çıkacak kitabın bazı bölümleri Cumhuriyet gazetesinde hazırlanan yazı dizisinde paylaşıldı.

    Cumhuriyet gazetesi yazarı Işık Kansu'nun kaleme aldığı yazı dizisinin ilk bölümü şöyle:



    Yeşil Mumcu’nun evinde


    • Bir adam eve geldi, “Olayı yapanı bulsak, sonra etrafından da birkaç kişi bulunsa yeter mi?” diye sordu.

    • Gerçek adım Mahmut Yıldırım, gerçekler açığa çıksın!

    Uğur Mumcu’nun aramızdan alınışından bu yana çocuklarıyla ile birlikte bir onurlu direnç simgesi oldu Güldal Mumcu. Acısını, “Adalet ve Demokrasi” haftaları ile birlikte toplumsal bilinci uyanık tutma eylemine dönüştürdü.

    Son olarak Uğur Mumcu’nun öldürülüşünden bu yana yaşadıklarını bir kitapta topladı. Kitap, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Yayınevi tarafından yayımlandı ve istanbul Kitap Fuarı’nda okurun karşısına çıkacak. Bu iki günlük dizi, o kitabın özetinden oluşuyor. Okurlarımız; Güldal Mumcu’nun anılarını okurken görecekler ki, zaman yalnızca onun değil, hepimizin içinden geçmiş, ama geçip gitmemiş. Tortuları, tüm yoğunluğuyla yine gündemimizde.

    • Uğur toprağa verildikten sonra çocuklara eğilip usulca, “Onu son yolculuğuna uğurlamaya gelen binlerce insan sizin acınızı paylaştı, sizde acı kalmadı artık” dedim.

    Özge, bana döndü ve sordu: “Artık acı yok değil mi?”

    “Evet, yok.”



    • 25 Ocak 1993, Pazartesi, saat 02.30

    Camın önünde bordo koltukta oturuyorum. Dışarıda yoğun bir sis var. Karşımda, Uğur’un her zaman oturduğu koltukta ablam oturuyor. Görünmeyen şehre bakıyorum. Az önce çocukların odalarını dolaştım. Uyumaları zor oldu. Özge’nin odasındayken bir bulutun da ardımdan benimle birlikte dolaştığını hissettim.



    • 24 Ocak 1993, Pazar

    Paltomu giydim. Mutfağa girdim, fırının saati 13.25’i gösteriyordu. Çizmelerimi zaten giymiştim. Vestiyerden çantamı aldım. Evin sokak kapısından çıkarken Özge’ye “Hoşça kal, kapıyı kimseye açma” dedim. Merdivenlerden hızla yukarı ve apartman kapısından dışarı çıktım. Yan apartmandan komşumuz ibrahim Bey arabasını yıkıyordu. Selamlaştık. Fakat kapının tam kapanmadığını fark ettim. Geri dönüp kapıyı çektim. Özge evde yalnızdı çünkü. Kapıyı çekerken sağ tarafımda gözümün ucuyla beyaz bir arabanın geçtiğini gördüm, döndüm, bir adım attım…

    Büyük bir patlama oldu!

    Bir adım daha attım. Bir patlama daha!

    Geriye, eve doğru bir adım attım. Bir patlama daha!

    Yer ayağımın altında üç kere sarsıldı.



    • 27 Ocak, Çarşamba

    Uğur toprağa verildikten sonra yok olmaya başlayan ince sisten sıyrılıp, hep birlikte arabaya doğru giderken, çocuklara eğilip usulca, “Bakın çocuklar, o bizim babamızdı. Ama aynı zamanda, onu son yolculuğuna uğurlamaya gelen bu binlerce insanın da yazarıydı. Onlar olaya sahip çıktılar ve bizi yalnız bırakmadılar. Hiç kimseye böyle bir sevgi nasip olmamıştır. Onlar bizim için de buradalar. Türkiye’nin her yerinden geldiler. Bugün, şimdi, burada, babanızla baş başa bırakalım onları, onu uğurlasınlar; sevgilerini sunsunlar, son görevlerini yapsınlar. Biz, daha sonra hep gelebiliriz. Ayrıca, hiç kimseye acısını paylaşmak için yüz binler gelmemiştir. Sizin acınızı paylaştılar, sizde acı kalmadı artık. Sizde sadece onun, babanızın onuru kaldı.”

    Özge, bana döndü ve sordu: “Artık acı yok değil mi?”

    “Evet, yok.”



    • 28 Ocak, Perşembe

    8 Ocak 1993 günü israil Büyükelçisi Uğur’u görüşmeye davet etti. Döndüğünde, sohbet ettiklerini, ne için çağırdığını tam anlamadığını, ama konuşmanın bir yerinde Büyükelçi’nin, “Öldürülmekten korkmuyor musunuz?” diye sorduğunu söyledi.

    Bu arada Harp Akademileri Komutanlığı da basının sorunları konusunda bir konferans vermesi için davet etmişti. Uğur kabul etti ve bu konferans için bir süre çalıştı. 13 Ocak 1993 günü de konferans için istanbul’a gitti. Gazeteci arkadaşı, Cumhuriyet’ten Ali Sirmen de dinleyiciler arasındaydı. Kurmay subaylar ayakta uzun uzun alkışlayınca, Sirmen, Uğur’a dönüp, “Seni sakıncalı piyade yapan ordu, şimdi ayakta alkışlıyor. Ne tuhaf!..” demiş.

    Bu konferans, Uğur’un Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde verdiği ilk konferanstı. Ama hayatının son konferansı olduğunu bilmiyorduk elbette.



    Ti camii


    • Mayıs 1996

    Galiba Kurban Bayramı’ydı. Bayram için o aralar çok ziyarete gelen olmuştu. Hem taziye, hem bayram kutlaması yapıyorlardı. Biraz tedirgin olmakla birlikte “Bakalım kimmiş” dedim. Açtık sokak kapısını.

    Biri kız, biri erkek üç dört yaşlarında iki çocuğun ellerinden tutmuş bir adam bizim kapının önüne geldi. Sakallı, benim boyumda, biraz ince, lacivert bir ceket ve gri bir pantolon, ceket özensiz, pantolon ütüsüz, hafif eskimiş… Böyle bir kılık.

    Hızlı bir şekilde, birbiri ardına, adeta nefes almadan konuşmaya başladı. Biraz aksanlı:

    “Sokaktaki caminin adının ti camii olarak değiştirilmesi gerekir. Bunu sizin sağlamanızı istiyorum.”

    Salonda karşılıklı ayakta duruyoruz. Yüzüne baktım, “Yanlış yere gelmişsiniz. Burası camilere isim veren veya isimlerini değiştiren bir yer değil. Benim yapacağım bir şey yok. Bunun için size yardımcı olamam” dedim.

    Daha sonra, artık çıkması gerektiğini hissettirecek şekilde kapıya doğru yürüdüm. Salondan çıktık. Adam durdu, bana döndü. Sesi düzelmişti. Son derece normal, son derece düzgün bir Türkçeyle “Olayın failini bulsak, sizin için yeterli olur mu?” dedi. “Ben gerçeği istiyorum” dedim.

    “Olayı yapanı bulsak, sonra etrafından da birkaç kişi bulunsa yeter mi? Çünkü siz ne isterseniz o olacak…”

    Ben yine “Ben gerçeği istiyorum” dedim.

    Adam bunun üzerine; “Haa, anladım. Siz hepsini istiyorsunuz” dedi. Üçüncü kez yineledim:

    “Ben gerçeği istiyorum.”

    “Siz hepsini istiyorsunuz. O zaman üç tane gül alacağım. Birini Başbakanlığa, birini Çeçenistan’a, birini de Uğur Bey’in öldürüldüğü yere koyacağım” dedi.

    Kapıyı açtım. Adam çıktı çocuklarla birlikte. Kapıyı kapatmamızdan sonra birkaç dakika geçmemişti ki, apartman içinden bağırmalar duyduk.

    “Olayların hepsi açığa çıksın! Bütün gerçekler açığa çıksın! Artık yeter! Buraya gerçek adımı da yazıyorum. Gerçek adım Mahmut Yıldırım. Buraya yazıyorum. Gerçekler açığa çıksın!”

    Merak etmiştik, yukarı çıktık. Taziyeye gelenler için koyduğumuz masa ve defter hâlâ duruyordu. “Buraya yazıyorum” dediği için merakla deftere baktık; hakikaten söylediklerini yazmıştı. Defteri yerine koyup eve geçtik.

    Ertesi sabah “Defteri alıp saklamam gerekir” diye düşünerek çıkıp baktım; ama artık defter yoktu.

    (Güldal Mumcu kitabında, bu kişinin Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım olduğunu nasıl fark ettiğini, Yeşil’in “ti”den kastının “hedef” anlamına geldiğini ayrıntısıyla anlatıyor.)



    Ecevit’ten itiraf


    • 18 Eylül 1997

    Ecevit’e randevu talebimi birkaç kere yinelemiştim. Nihayet 18 Eylül öğleden sonrası için randevu verdi. O sırada Başbakan Yardımcısı idi. Onunla da makamında görüştük.

    “Sayın Ecevit” dedim, “Bu ülkede kontrgerillayı telaffuz eden ilk siyasetçi sizsiniz. Şimdi de başbakan yardımcısısınız. Bizim size neyin ne olduğunu ne olmadığını söylememiz gereksiz. Eşimin öldürülmesinin soruşturulabilmesi için sizden de yeniden destek ve gerekli girişimlerde bulunmanızı rica ediyorum.”

    “Ben Uğur Bey’i severdim” dedi, “Bana yapılan suikastı, ardındakileri araştırırken hep duvarlara çarptım. Eşiniz arı kovanına çomak sokmuştu.”

    Doğrusu ne diyeceğimi şaşırmıştım. Beklemediğiniz birinden hiç düşünmediğiniz bir sözle karşılaşınca bazen kalakalırsınız ya, sözün bittiği noktalardan biriydi bu da!!..

    --spoiler--

    https://t24.com.tr/haber/...ak-yeterli-olur-mu,217585
    0 ...
  12. 208.
  13. 207.
  14. jitem'in en önemli adamlarından biridir. yeşil lakabıyla anılır. zazadır. terörist kürtleri az kesmemiştir. beyaz torosla doğuya korku salmıştır. apo'yu tam öldürme fırsatı bulmuşken, devlet tarafından engellenmiştir. sonra da izini kaybettirmiştir. devletin kara kutusudur. pkk'lıların kılığına girip pkk'lıları gebertmiştir. kendisine minnettarız.
    0 ...
  15. 206.
  16. Son Seçim öncesi öcalan ın mektubunu okuttukları akademisyenle ilginç şekilde tipi benziyor.
    1 ...
  17. 205.
  18. Bu adamlar devlet sırrı gibi birşey sen ben doğru bilgiye ulaşamayız. iki istihbaratçı bile birbiri hakkında tam bilgiye sahip değilkeni bunları araştırmak sadece realist roman okumak gibi olur.
    2 ...
  19. 204.
  20. 203.
  21. Bi bu adamı birde (bkz: hakan fidan)'ı çok merak ediyorum.
    2 ...
  22. 202.
  23. yeşil kod adlı ***.

    apoyla görüşen ali kemal özcan adlı akademisyenle arasındaki benzerlik! hayret!
    https://twitter.com/klavu...tatus/1142809933546696704

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1866952/+
    1 ...
  24. 192.
  25. 189.
  26. 188.
  27. devletin zaza asıllı paralı katili.
    Ülkenin başbakanından bile gizli kurulmuş cia destekli bir yapının eli kanlı tetikçisi.

    Zaza adama Türkçü milliyetçi guzellemeleri bile yapılıyor bazen.
    ilginç.

    içindeki vahşiliği kullanan devlet olmuştur, başka bir yapı daha önce ikna etseydi onlarda kullanırdı

    Kendisi Türkçülük milliyetçilik gibi duygularla hareket etmez.
    4 ...
  28. 187.
  29. sana hasret sana vurgun gönlümüz.
    neredesin yeşil adam nerde ?
    bir daha gel gel solhan' dan.
    nerde nerde nerdesin dost ?
    ---
    kurban olam gezdirdiğin yollara.
    hewal başı yakışıyor namluya.
    gel de bak bizim hallara.
    beyaz toroslum yeşil atkılım.
    nerde nerdee nerdeeesin sen ?
    1 ...
  30. 186.
  31. hayali bile her cumartesi öşek gibi anıran untermench ucubeleri hop hop hoplatmaya yetmektedir.
    1 ...
  32. 180.
  33. anlatılana göre kendisine abdullah öcalan'ı öldürme emri verilir.
    emirden 3 ay sonra ise öldürülmemesi istenir. yıldırım bu emre isyan ederek vatan haini ilan edilir. yıldırım 1996'da suriye'ye geçer ve kendisinden bir daha haber alınamaz.

    tabi bu kuvvetle muhtemel halka anlatılandır.
    kimliği çok fazla açığa çıktığı için böyle bir yola başvurmuş olmaları muhtemel.

    daha sonra mahmut yıldırım yurtdışında öldü denerek erzincan'a cenazesi getirilir ve defnedilir. ancak daha sonra cesetin yapılan dna örneklerinin mahmut yıldırım ile eşleşmediği ortaya çıkar.

    türkiye'de eskiden çok mafya, gizli devlet adamı varmış doğru. ancak çoğu mercedeslerde gezip istanbul, ankara'larda yaşarmış. muhtemelen halen de bu durum aynı.

    ancak mahmut yıldırım ise bu isimlerin aksine hayatı doğuda dağlarda geçmiş bir isim.

    üstelik sanıyorum vatan hainlerinin mahmut yıldırım (yeşil) kadar korktuğu bir başka isim daha yoktur. eskiden bazı kimseler kürdistan seviciliğini, pkk savunuculuğunu dile getirirken iki kere düşünürdü.

    mhp kökenlidir. solhan doğumludur.
    5 ...
  34. 175.
  35. 176.
  36. ülkeye faydası da olmuştur zararı da olmuştur. terazinin hangi tarafı daha ağır basar onu şüphesiz ki devletimiz bilir.
    0 ...
  37. 175.
  38. beyaz toroslar denildiği zaman ilk akla gelen, devletin derin hücrelerinde görev yapmış, milliyetçi bir türk devlet ajanıdır.
    1 ...
  39. 174.
  40. Devlet görevlisi. Her dönem lazım böyle insanlar.
    1 ...
  41. 173.
  42. Tanımadığım halde her geçen gün daha da çok özlediğim.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük