Peyami Safa' nın bir kitabıdır. Kitabın kahramanı Nihad; Çanakkale Savaşı' ndan henüz çıkan, 26 yaşında, dürüst ve Muazzez isimli genç ve güzel bir kıza aşık olan bir delikanlıdır. Nihad savaştan çıkıp, istanbul' a geldiğinde, istanbul' un nasıl değiştiğini görür ve hayal kırıklığına uğrar...
stephen king romanı. bir salgın hastalık, toplu ölümler, sonrasında oluşan yeni düzen ve iyi ile kötünün mücadelesini anlatmakta.
üst düzey bir roman olarak niteleyemem ama okunası bir kitap.
kitabın arkasında şöyle yazmakta;
Alacakaranlıkta ağır ağır ilerleyen eski model Chevrolet, karabasan ve ölüm saçan Pandora'nın kutusuna benziyordu. ilerde Bill Hapscomb'un benzin istasyonunun ışıkları parlıyordu... Kısa süre sonra kutu açılacak ve ölüm dansı başlayacaktı...
''mahşer'' iyi ile kötünün arasındaki çekişmeyi dile getiren karanlık güçlerin ve karşı konulamayan korkunun destanıdır.
isminin bütün ihtişamıyla tecelli edeceği emsalsiz meydan. "Doğrudan doğruya herkes kendi haliki ve mabudu ve rabbi ve seyyidi ve maliki kim olduğunu bilecek ve bulacaklar," hakikatinin herkesçe tadılacağı muhteşem sahne.
Ancak Allah'ın aziz ve bütün mahlukatın zelil olduğunun olanca berraklığıyla sergilendiği eşsiz tablo.
O gün değişik bir gün. Güneş, bütün gördüklerini, gece bütün bildiklerini o meydana dökecek.
Bir yanda, vaktiyle ilahlık dava eden birisi; yüzü yerlere sürtülerek hesaba getirilecek.
Ötede, bir zamanlar "Çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diyen bir başkası, şaşkınlık ve dehşet içinde kıvranacak ve soracak "Bizi yattığımız yerden kim kaldırdı"
Kıyamet ile sanki, Lat ve Uzza putlarının karınları yarılacak, ne kadar müşrik dökülecek haşir meydanına!?..
Hintlinin ineği kesilecek, gırtlağından ne kadar sapık fışkıracak!...
Darvinin maymunu inecek daldan, ne kadar evrimci kusacak o meydana!..
Ve daha nice kurbanlar o mahşerde bir araya gelecekler.
Her batıl din, her yanlış inanç, kendi mensuplarının şahsında orada zilletle sürünecek. Hak batıla galip gelecek. Nefis ve malını Allah'a satan, kul olarak yaşayan, kul olarak ölen azizler de o meydana gelecekler. Ümitle karışık dehşetli bir korkuyu onlar da tadacaklar. Onlar da inceden inceye hesaba çekilecekler.
Allah'ın rahmet ve keremine herkesin muhtaç olduğunu güzelce sergileyecek ve sonunda yollarına devam edecekler. Ebedî saraylarına doğru.
yönetmenliğini (bkz: koray demir)'in yaptığı dizi ,cast ve senaryosuyla keyifle izlenmiş ancak (bkz: reyting)izlenme oranlarında tatmin edemediği için yayından kaldırılan türkiyenin gerçek zamanlı dizisi.
tez zamanda bitmesi türk televizyonculuğu için hayırlı olacak, iyi oyunculardan kötü oyunculuklar alan, çok kötü ve basit diyaloglara, gerçekten cep telefonuyla çekilmiş gibi olan kamera hareketlenmelerine(hareketleri demiyorum dikkat ettiyseniz) sahip olan, hakkında maalesef olumlu hiçbir şey söylemediğim dizi.
lütfen biraz daha özen,lütfen.
canakkale gazisi bir gencin istanbul'a dondukten sonra buradaki yozlasmis iliskileri gormesini, "biz bu insanlar icin mi savastik" dusuncelerine dalmasini muhafazakar bir tutumla anlatan peyami safa romani.
çekik gözlü bir amca koşturuyor peşinde yüzlerinde ne zaman yemek yices nidalı iki doberman ve bunları iplerinden koşumlamış asıl doberadamlar. amca tırsmış izlenimi vermeli zira takip edenler belli ki ilk defa yapmıyorlar bunu, ama olmuyor, olamıyor. neyse yakalıyorlar, zıbam sahne kayıyor istanbul pis sakallı bir eleman ferace giymiş ve arapça "öldürme beni" diyen bir kadını sürüklüyor, yere çöktürüyor, silahı kadının başına doğrultuyor, vuramayacağım izlenimi vermesi lazım, zira belli ki ilk defa yapıyor, olmuyor olamıyor. ama sonunda çekiyor tetiği. zobam! ekranda arada sırada çoklu çerçeveler çıkıyor her biri içinde bişeyler oynuyor, ama olmuyor, olamıyor.
---ağır şpoylır---
bu kadar tahammül edilebiliyor yeni başlayan bu diziye. Bu nasıl bir mantık? türkiyenin ilk gerçek zamanlı dizisi diyor başlangıçta güzel sesli bir eleman. hiiieeyt bre! ya bismillah!! kim tutar sizi!
+ abi dizi multiverse olacak, böyle denişik mekanlarda, denişik kamara açılarıynan süper ambiyans yapıcas, izleyicinin götü tavana vuracak.
- tamam kaç para verces?
+ sen bi yüzbinlik at şimdilik!
- ehehe, tamamdır lan, reytink meytink bırakmıcas, kıymetliiiim
+ 24
- ha...ne?
+ yok abi bişey, çekte olur diyordum.
türkiye'nin ilk real time dizisiymiş. neymiş? real time imiş..eğer, ben her muhabbetin arasına bir kaç ingilizce kelime sıkıştırma zorunluluğu hissetmiyorum ayrıca bunu yapanlarada kıl oluyorum diyorsanız, aynı durum için gerçek zamanlı da diyebiliriz.
yani, türkiye'nin ilk gerçek zamanlı dizisi olacak bir aksilik çıkmaz ise. eh tabi bu dizi işlerini biraz takip edenlerin hemen anlayacağı gibi ünlü 24 dizisinin türk versyionu olacak. insan güzel bir dizi olmasını umut ediyor lakin bu işin üstadlarının yaptığında bile bir çok zamanlama hatası var iken, bizimkilerin yaptıklarında neler olacak acaba merak ediyorum.
sanırım konsept itibari ile son dönemlerin önemli bir gündem maddesi olan uyuşturucuyu konu alacak dizi.
şimdi her ne kadar dizi hakkında olumusuz yorum yapmış gibi olduysayda, içten içe, şöle güzel keyifli bir dizi çekselerde bizde ağız tqadıyla izlesek diyorum. umarım güzel olur.
arapça haşr kelimesinden türemiştir. haşr arapçada toplanmak anlamına gelmektedir. mahşer gününde insanoğlu dünyada yaptığı işlerden, niyetlerinden sorgulanacaktır. (bkz: mizan) adı verilen terazide ölçülen sevap ve günahların hangisinin ağır olduğuna bakılarak kişinin son durağı belirlenecektir. bu arada amel defterleri de vardır. yaptığımız iyilik ve kötülükler
baz alınsa da, allah ın kulunun günahlarını affetmesi durumu da söz konusu olabilir. elbette kul hakkı hariç...günahların affedilmesi konusuna girilmişken şefaat kavramını da unutmamak gerekir. özel bir affa tabi tutlacak insanlar da vardır mahşer gününde. söylenir ki bu büyük günde anne evladından, evlat annesinden şikayetçi olacak, insanoğlu yaptıklarından dolayı ah vah edecektir. (bkz: tırstım)