türk görmemiş tursiti klişesi olduğu için çok önemsemediğim "madrid ankara ise, barcelona istanbuldur" sözünün sonuna kadar arkasına geçmemi sağlayan şehirdir.
çok boş vaktiniz ve paranız varsa gidin, görün...yoksa boşverin.
3.3 milyon nüfusuyla avrupa birliği ülkelerinin berlin ve londra´dan sonra 3. büyük şehri. ayrıca "madrid bölgesinin de kamu yönetim merkezi" dir.
bu şehirde 6 adet üniversite, birçok yüksek okul, müze mevcuttur. dünyanın en önemli güzel sanatlar galeri ve müzelerinden "prado" (prada diil) madrid´tedir.
ayrıca madrid avrupa´nın "rakımı en yüksek" başkentidir. 660 metre yüksektedir denizden. bundan dolayı yazları son sıcaktır, kışları da akdeniz´in diğer şehirlerine nazaran daha soğuktur.
mimarisi hayli güzel bu kentin ama bir yapı var ki her şeyin ötesinde bir ilgi ve sevgi yuvasıdır. orası da real madrid'in stadıdır. sevdiğim bir şehir.
kocaman parkları, hareketli meydanları, bitmek bilmeyen müzeleri ile güzel günler geçirtebilecek şehirdir. ancak bir şeyler eksikti, neydi çözemedim. üzerimde herhangi bir etki bırakamamıştır.
ispanyol insan modelinin en iyi anlaşılabileceği şehirlerdendir.
rahat, neşeli, gezmeyi, gülmeyi eğlenmeyi seven bir insan grubunu anlamak mümkündür şehirde 1 hafta geçirildiğinde.
almanlar gibi değildirler, kırmızı ışığı takmadıkları olur, akşam 7'de heryer kapanmaz, hatta 8'de de kapanmaz. hatta 24:00'da bile sol meydanında bir insan kalabalığı mevcuttur. geç saatlerde iç mekanlarda kokteyl masası tarzı masaların başında sürekli birşeyler yiyen insanlar olur. ayaküstü yiyeceklerini tıkıştırırlar. domuz pastırması severler, birçok dükkanda asılı hayvan bacakları domuz bacağıdır, üstelik pastırmasıdır.
siestaları meşhurdur. öğleden sonra uykusu... fakat öğlen yemeğinden sonra masada muhabbet etmeye de bayılırlar.
arap kültürünün etkisi vardır şehirde. kelimelerin başına gelen al-, el- gibi ekler bu etkinin sonucudur. en meşhur olan "alcala (şehre girerken bir kapıdır)" buna bir örnektir. al-cala yani kale kapısı demektir.
şehrin içinde ışıklandırılmış binalar ayrı bir güzellik katmaktadır.
dünya edebiyatında önemli bir yeri olan Don kişot heykeli buradadır. kimisi don kişot'un dünya'da en iyi roman olduğunu iddia eder. cervantes'in bu romanının birçok akımı başlattığı birçok edebiyatçıya önayak olduğu söylenir.
Sol meydanına yakın Nemrud Kebab diye bir yer var. Orda kebab dışında, ince belli bardakta çay içebilir, baklava yiyebilirsiniz. işim olmaz da diyebilirsiniz.
bana yer yer nişantaşı'nı ve taksim'i hatırlatan güzel mi güzel bi avrupa şehri. sıcak havası, sokakta atla gezen polisleri, eski ve yüksek binaları, görülmeye değer.
ispanya nın başkenti 4 milyon nüfuslu şehir. bana sorarsanız görmezseniz hiçbir şey kaybetmeyeceğiniz hiçbir özelliği olmayan sıcak bir bağ kurulamayan soğuk bir şehir. (prado ve reina sofia müzesi dışında)
madrid de gezilebilecek yer olarak merkez olarak (ispanya nın merkezi kabul edilir) puerto del sol meydanı ve çevresi vardır. buralarda şirin kafeler ve alışveriş mağazaları vardır. ayrıca büyük mağazaların olduğu gran via caddesi görülebilir. gelelim madrid de görmeye değer iki müzeye (eğer zamanınız kalırsa bu iki müzeye ilaveten museo thysen de görülebilir.)
ispanyol resim sanatının 12. ve 19. yy arası resimleri, flaman ve hollanda tabloları, alman, fransız tabloları görülebilir. madrid e giderseniz yapılabilecek en akıllıca şey bu müzeyi gezmektir. (minimum 2-3 saat ayırın) velazquez ve goya koleksiyonlarına özellikle dikkat edin. el greco adıyla tanınan ispanyol ressamın burada eserleri bulunmaktadır.
madrid e 1,5 saat uzaklıkta daracık sokakları, kapıları ve katedrali ile ünlü unesco tarafından korunmaya alınmış dünyanın en güzel tarihi ortaçağ kentlerinden biri. atın kendinizi daracık sokaklara ve kaybolmanın zevkini çıkarın. burası çelik işçiliği ile meşhurdur. buralara kadar gelmişken mutlaka tanıdıklara toledo işi çakı, bıçak hatta abartıp kılıç alın. toledo işi çelik üstü altın kaplama küpe kolye vb. alabilirsiniz.
(ben şansımı deneyip anneme küpe aldım ve hayret bir şekilde annem çok beğendi.)
ayrıca toledo ünlü ispanyol ressam el greconun yaşadığı ve öldüğü şehir olduğu için her yerde onun eserleri ve hatta müzesi vardır.
Bir zamanlar taksimin güzel barlarından biriydi. Çok katlı olması, her katında takılabilme olanağı, çalan müzikler iyiydi. Şimdi hiç tavsiye edilesi değil. Anılarımızı gömmüşler kısacası.
Taksim'in bundan 8-9 yıl önceki tutulan mekanlarındandı. Çok katlı bir yapıydı içerde rahat ediliyordu. Şimdi tamamen değişmiş. Kimsenin takılmadığı bir bar olmuş. Sinek avlıyor.
bir ruya gibidir madrid... o şehri görmemek eksikliktir...
Eski ve yeninin harmanlandığı yerdir... 70 ayrı milleti ve dili görebileceğiniz ve duyabileceğiniz yerdir... Velasıl Plaza Mayor ile kendini bana aşık eden yerdir.
ispanya'nın ortasında güzel mimarîye sahib bir şehir. ispanya'nın başkentidir aynı zamanda. şekli kareye yakın iber yarımadasının denize neredeyse en uzak noktasındadır.
ayrıca "madrid" başlığın ilk entrysinin ispanya'nın başkentinden değil de, ismini bu başkentden esinlenerek almış türkiye'deki bir kafeden bahsetmesini teessüfle karşılıyor, gelişine vurup geri gönderiyorum.
hakkinda ne soylense eksik kalacak, olaganustu etkileyici, hatta yazarin inanisina gore buyulu sehir, bir tek denizi eksik, ki bana gore masal caginda denizi de vardi, franco kuruttu ic savas sirasinda. *