muhteşem bir kitap ve film olmasından zaten yeterince bahsedilmiş, filmini cnbc-e bir aralar sıklıkla vermişti. domuzcuk denen sevimli çocuğun öldürüldüğü sahne ise, şahsıma göre sinema tarihinin en üzücü sahnelerinden biridir.
bir william golding romanı.
' sineklerin tanrısı, günümüzde bir atom savaşı sırasında, ıssız bir adaya düşen bir avuç okul çocuğunun, geldikleri dünyanın bütün uygar törelerinden uzaklaşarak, insan yaradılışının temelindeki korkunç bir gerçeği ortaya koymalarını dile getirir.'
alıntıdır: arka kapak yazısı.
çocuk ırkının sevgilerinin kadar öfkelerinin de saf ve katıksız oluşunu anlatan bir hayatta kalma romanı. macera ile harmanlanmış çeşitli psiko analizlere oldukça müsait bir yapıt. okundukça okunası.
vokaliyle öne çıkan bir iron maiden eseri. the x factor albümünden. sözler;
I don't care for this world anymore
I just want to live my own fantasy
Faith has brought me to these shores
What was meant to be is now happening
I've found that I like this living in danger
Living on the edge it feels... it makes me feel as one
Who cares now what's right or wrong it's reality
Killing so we survive wherever we may roam
Wherever we may hide we've got to get away
I don't want existence to end
We must prepare ourselves for the elements
I just want to feel like we're strong
We don't need a code of morality
I like all the mixed emotion and anger
It brings out the animal the power you can feel
And feeling so high on this much adrenalin
Excited but scary to believe what we've become
Saints and sinners
Something within us
We are lord of the flies
Saints and sinners
Something willing us
To be lord of the flies
kesinlikle okunması gereken bir kitap. boş değil. gerçekten de şu dünyada korkmamız gereken tek şeyin insanoğlunun kendisi olduğunu hatırlatıyor. bunu anlamak aslında zor da değil savaşlara, öldürülen insanlara ve hatta öldürülme şekillerine bakmamız yeterli. son sözüm sana jack (bkz: bsg)
mina urgan'ın çevirisini yaptığı ve mercan adası'nın ironik bir esin verdiği william golding romanı.
hiç tavsiye etmem.
urgan'dan mıdır yoksa golding'den midir bilinmez, kitap oldurulamamıştır kanımca.
insanın bencil, kötü ve şiddet içeren tarafının doğal olduğunu savunan, medeni dünyanın çocukların tertemiz sevgi dolu birer melek oldukları varsayımını altüst eden roman.ya da antiütopya.
türkiye iş bankası yayınları'ndan, mina urgan çevirisiyle az önce bitirdiğim kitap. farklı yayınevlerinden çıkan basımlarındaki önsözü, sonsöz yapmaları iyi olmuş zira feci spoiler dolu, kitabın özeti gibi birşeydi.
çevirinin vasat olduğu söylenmiş ancak unutulmaması gereken, hikayenin, adada bir çeşit "micro society" kuran çocuklardan müteşekkil olduğu. mesajını (çocuklara has) yalın cümleler ve sembolik bir anlatımla başarılı biçimde iletiyor. o kadar ki, ben bu kitabı okuduktan sonra üzerine bir de orphan'ı izleyip, kordonlarımı bağlatmayı düşünüyorum.
edit: öyle sanılsa da , bu bir çocuk romanı değildir.
ingilizlerin beelzebub dedikleri şeytanın ibranice karşılığı "sineklerin tanrısı" olduğu için, william golding kitaba bu ismi vermiştir. kitaptaki karşılığı da aynı zamanda avlanıp öldürülen ve başı iki ucu sivri bir sopaya geçirilen dişi domuzdur. simon'un isa'yı (saf iyiliği), roger'ın şeytanı (saf kötülüğü), domuzcuk'un uygarlık ve medeniyeti, beyaz şeytanminaresinin demokrasiyi temsiliyeti gibi, sembolik birçok anlamı olan bir romandır; muhakkak okunasıdır.
william golding'in nobel edebiyat ödüllü şahane kitabı. harry hook sinemaya uyarlamıştır. okumaktan hoşlanmayanlar için tavsiye edebilirim. ama itiraf etmeliyim ki benim için hayal kırıklığıydı.
son olarak iron maiden demeden geçemeyeceğim. lord of the flies dinlenesidir fikrimce.
insana gerim gerim geren kitap. çok rahatsız edici. fakat başladınız mı da sonu gelmeden bırakamazsınız. çocuk masumiyeti denen kavramın ne kadar boş ve koşullara bağlı olduğunu kafanıza vura vura anlatıyor.
insanların yapay kavramlar olmadan gelebilecekleri noktayı göstermek istemiş olan ama benim hayatımı değiştirmiş olan kitaptır.eğer okulda okumuyorsanız okuduktan sonra google a 'sineklerin tanrısı-semboller' yazmanızı tavsiy ederim.gerçi ota boka sembol diyorlar merak ediyorum william bunları üdşünerek mi yazdı diye.
çocukluğumda trt'de izlediğim bir film. daha sonra kitabını da okumuştum. the simpsons 'ın bir bölümünde de aynı konu işlenmişti. gözlüğü kırılan şişman çocuk rolünü de millhouse oynuyordu...
post modern bir arka plana sahip, defalarca okunması gereken kitap. her edebi eser gibi katmanlı, tek bir bakış açısıyla anlaşılamayan bir şey. defalarca ve farklı bilinç halleriyle okunmalı.
sembolizm etkisiyle yazıldığından dolayı, yazarın kitaptaki tüm nesnelere bir anlam yüklediği anlaşılıyor.
şeytan minaresi, gözlük, domuz kafası her şey bir amaç üzerinde sıralanıyor.
insanın -çocuk da olsa insanın- içindeki hırsı, lider olma, en iyi olma, kral olma yönündeki isteğini, egosunu ve egonun ona emrettikleri doğrultusunda her şeyi yapabileceğini gösterir.
daha çok bilinçaltı öğelere değinen bir kitap. insanın hala vahşi olduğunu ve kendini şimdilik uygar sandığını düşündürüyor. lost taki black smoke burada sineklerin tanrısı ve onun çetesidir. kanımca bu insanın içindeki bastırılmış korkuları simgelemektedir.
ya gerçekten kötü olan ya da izlediğimde tam idrak edememiş olduğum kitaptan uyarlama bir filmi vardır. hatta iki tane vardır biri eski çekimdir siyah beyazdır benim bahsettiğimde işte o filmdir.
15 dakika önce bitirdiğim önceden okumadığım için pişman olduğum harika william golding romanı. kitabın ana fikrine kısmen katılmıyorum bana göre insan çoğu durumda olduğu gibi çevreye ilişkili davranır ve gelişir.
gerçi kitapta insanın hepten kötü olduğundan ziyade içgüdüsel kötülüğe olan eğiliminden bahsediyor.
kitaptaki önemli karakterlere kısaca bakacak olursak ralph zeki, güçlü ve demokratik bir lider portresi çiziyor doğuştan bir liderlik özelliği var. gelelim jack'e o daha çok hitlervari bir lider otoriter, şiddet eğilimli ve yüzünü boyayarak kimliğini gizleyen korkak. domuzcuk bilgeliği, zekayı temsil ediyor şişman ve kısa boylu fiziği düzgün olmadığı için lider gözüyle bakamıyor adadakiler. roger ise saf kötülüğü temsil ediyor ada'daki bir şeytan adeta. simon ise tam tersi gizemli, ermiş bir kişilikle karşımıza çıkıyor melek misali fakat kimse onu anlamıyor iyilik pek satmıyor anlayacağınız.
insanın genlerinde içinde bulunan ortama alışma, şiddeti tekelleştirip o şekilde gruplaşma olduğunun altını çizen aslında insandaki vahşiliğin genlerde bulunduğuna gayet psikolojik analizlerle noktayı koyan çatışma kuramı temelli roman. william golding kitabı. okumadım ama methini fazlaca duydum. harry hook 'un bu romandan uyarladığı filmi cnbc-e'de izlemiştim yıllar evvel. aklımdan çıkmadı film. sonra bir yerlerden vcdsini bulup tekrar izledim. son kaçış sahnesi neden bilmem bana oliver stone imzalı müfreze 'yi çağrıştırır hep.
romanının edebi ve psikolojik niteliğiyle acil okunması gerekmekte. filmden çok daha vurucu olduğunu tahmin etmekteyim.
film için notum;
10 üzerinden 7,5!
edit: kitaba herkes (ağız birliği etmişcesine) başyapıt diyor. bu haliyle film bir başyapıtın izlenebilir iyi sayılabilecek uyarlaması.
" şişirme bir "insan yüreğinin karanlığı" fablıdır. fabla "şişirme" diyorum çünkü medeniyeti kurmaya çalışırken gösterdiğiniz insanlar sadece kısmen ehlileşmiş hayvanlarsa (yani çocuklar) bu medeniyetin sığ olacağı aşikardır."
insanoğlunun vahşeti çok esere konu olmuştur ama söz konusu vahşeti çocuklar yarattığında çok daha etkileyici oluyor bunun kanıtı olan bu eser içinizi öyle karartırki ruhunuzda sinekler uçuyor gibi olur...