lolita

    1.
  1. orta yaşLı erkekLerin hayaLLerini süsLeyen 16-20 yaş araLığındaki kızLar.. onLarı parayLa veya arabayLa çok rahat kandırabiLirsiniz.. LolitaLar bu kandırıLma hadisesinden seneLer sonra şuna pişmanım buna pişmanın derLer.. doğrudurLar.. ama iş işten geçmiştir.. *

    ayrıca; vladimir nabokov'un güzeL bir eseridir.. stanLey kubrick bu eser'i beyaz perdeye taşımıştır..
    22 ...
  2. 23.
  3. 2 ay önce ve hala da hoşlandığım bir kızın, 3 gün önce nasılsın diye mesaj atıp, ertesi gün nerdesin buluşalım deyip, buluştuktan sonra da bu filmi seyret diyip elime tutuşturduğu, romandan derlenmiş, adrian lyne yapımı film. kara kara düşündürmektedir şu an bu film beni, acaba kız bana mesaj mı vermeye çalışıyor diye...

    edit: kız bana siktiri çekti lan...
    13 ...
  4. 16.
  5. Rus yazar Vladimir Nobokov un 1954'te yayımlanan romanı. romanın arka kapağında onun son derece ahlaki bir roman olduğu yazılıdır. Dr. Humbert Humbert ın 13 yaşındaki Dolores e (nam-ı diğer Lolita ya) karşı hissettiği engellenemez tutkulu aşkı konu edinen roman bir yandan zavallı bir pedofilinin duygusal portresini çizerken diğer bir yandan küçük bir kızın trajedisini tasvir eder. Yayımlandığında fırtınalar koparan kitabın sinemaya uyarlanması uzun sürmez ve 1962 ye gelindiğinde Stanley Kubrick ilk Lolita uyarlamasına imzasını atar. Kitapta yaşı 12 olan kızımızın yaşını 15 e çektiği halde film de eleştirilerden payını alır. ikinci uyarlama deneyimi ise 1997 yılında Adrian Lyne den gelir. Kitabın orijinaline daha sadık kaldığı halde Kubrick in yapıtı kadar ilgi çekmeyen film, muhafazakâr Amerika nın sansür engeline takılır ve ilk olarak Avrupa da gösterime girer. Filmin başrolünde başarılı ingiliz aktör Jeremy Irons yer alırken daha önce adı duyulmamış 17 yaşında bir kız, 2 bin 500 aday arasından sıyrılarak Lolita rolünü kapıverir. Filmde kışkırtıcı duruşuyla arz- ı endam eden genç irisi kızımızın adı Dominique Swain dir.
    5 ...
  6. 60.
  7. roman artı filminin etkisiyle literatüre kazandırılan kelime. tıpkı (bkz: la dolce vita) gibi. neyse bilindiği üzere filmin iki versiyonu var. kubrick ve lyne. kitabı okumayan ama iki versiyonu da izleyen biri olarak kubrick' inkini değerlendirmeyi tercih ediyorum. lyne versiyonu fazla demagojik ve tepkiye muhtaç geldi. tabi jeremy irons' un oyunculuğuna diyecek yok. hatta james mason' dan başarılı bence...

    ---olası spoiler ibaresi---

    yine uyarlama bir senaryo ile (ki nabokov bizzat senaryolaştırma aşamasına dahildir) karşımıza çıkan kubrick lolita' da yine bir karakterin dönüşümünü veriyor bize. filmin ince ince işlenmiş dramatik yapısı ve grotesk atmosfere diyecek yok. ve biz bir çok olay örgüsünün yanısıra humbert' ın düşüşünü izliyoruz. zira kendinden emin bir profesör olarak başlayan hum filmin sonunda şımarık küçük bir kızın oyuncağı olmuş durumda ve dahi hayatını harcamakta...

    çekildiği dönemdeki sansür uygulamaları nedeniyle kubrick filmde hep ucuna kadar getirip bırakma şeklinde ilerlemiş. bu bir yandan da izleyici ile interaktif bir ilişki kurma çabası. godard' ın dediği gibi aslında oyuncu yapmıyor filmdekini, izleyici onun yerine yapıyor gibi birşey. hasılı lolitanın ''seninle küçük bir oyun oynayalım'' deyip hum' ın kulağına fısıldadığı ve sahnenin karardığı sekansta aslında sapkın düşünceleri(eğer var ise) kuran sizsiniz deniyor. hitchcock' unrear window' da bizi maruz bıraktığına benzer bir yöntem. bir taşla iki kuş ve filmi yargılamadan önce bir aynaya bakın deme şekli. hoş...

    kubrick yine de tedbirli davranıp filme belli belirsiz bir melodramatik hava vermiş. ciddiyeti azaltan bu hava özellikle sellers' ın sahnelerinde grotesk bir kimliğe bürünüp psikopatiyi arttırıyor.

    filmin en hoş sahnelerinden biri hum ile ''yeni'' eşinin yatakta iken kadının lo' yu yatılı okula gönderme kararını açıkladığı sahne. bu sahnede kubrick humbert karakterini eşi ile lolita arasına koyuyor. bir seçim şansı. humbert yatağın diğer yanına döndüğünde ise silah ile karısı arasında kaldığını görüyoruz. ki bu da başka bir seçim şansı. bu sahnenin dramatik analizi bizi filmin gidişatı hakkında uyarıyor zaten. ama dramatik yapı anlamında filmin en başarılı sahnesi bence...

    peter sellers ile ilgili çok bir şey söylemeye zaten gerek yok. yine ve dahi yeniden insanüstü bir performans. öyle ki sellers' a bir yan rol vermek mümkün değil bence. çünkü sellers yan rolde bile öyle sivriliyor ki başrolü gölgede bırakıyor.

    filmin açılış sekansındaki quilty(sellers) bölümü filmin görsel ve anlatımsal olarak en orijinal yeri. burada quilty' nin tavırları öyle absürd ki gerçekliğine inanamıyorsunuz. quilty filmde ve romanda gerçek bir karakter olarak çizilmiş olsa da buradaki çift yönlü ezoterik anlam oldukça açık. film boyunca içindeki karanlık yanı keşfeden humbert en sonunda ona yenilir. burada bir günah çıkarma söz konusudur. alegorik biçemde humbert kirli alter egosunu öldürerek kendini aklar. ve bu sahnede son kurşunun tabloda girdiği yer bize kendi kirli yanını öldürürken aslında tüm hikaye boyunca uğraştığı lolita ile ilişkisini bitirirdiğini gösterir. bu sahnedeki olağanüstü ışık kullanımı, sellers' ın grotesk oyunculuğu, hafifçe film noir havasının verilmesiyle birlikte kubrick sinemasının belki de en iyi sembolizmi vardır. ilk defa kubrick' e görsellik dışında saygı duyduğum film oldu bu sebepten. tabi yine kitabı bilmemem ve nabokov' un kitabı bizzat senaryolaştırması bunda ne kadar etkin olduğu konusu bu durumu etkiliyor.

    bir spartacus ile karşılaştırdığımızda bu film ışıl ışıl. konunun biraz ağır akışı belki bazılarını sıkabilir. ama benim en takdir ettiğim kubrick yapımlarından biri. zira anlatacak bir hikayesi olmayan bir yönetmen kubrick. çektiği tüm filmlerin uyarlama olması dolayısıyla konunun kendi anladığı ölçüde filmin başarılı olma şansı artıyor. konuyu biraz dağıttık galiba ama neyse...

    hamiş paths of glory ve dr. strangelove ile birlikte kubrick filmografisinin köşe taşlarından biri. yananlatım ve alt metinler ile çözümlemek için iyi bir örnek. tüm bunlara rağmen kubrick' in görsellik açısından tanrısal ama anlatacak bir hikayesi olmayan, dolayısıyla auteur olamayan bir yönetmen olması, iş bu sebepten asla bergman, godard yada fellini gibi bir sanatçı olmadığı konusundaki ayak direyişim sürmektedir. sevgiler ile...

    ---olası spoiler ibaresi bitti---
    6 ...
  8. 35.
  9. fevkalade bir girizgahı olan harika kitap.. oyle bir gaz verir ki o 3-5 cumle; harflerden olusmus her seyden tiksinmeye basladıgın bır donemde tum kıtabı okuma cesaretini kendınde bulursun. (burda da babalar gibi bir romanda giris bolumunun yerini ve onemını ogrendık arkadaslar, eveeeet. roman yazacaksanız buna dikkat edin sibuple)

    vladımır nabokov, humbert'i oyle sunar kı bızlere, onun adı bır subyancı oldugunu aklımıza getıremeyız.. gundelık yasamda karsımıza cıkacak olsa buyuk bır ıgrenme duygusuyla bakacagımız (hatta levyeyle dalacagımız) sapkın adamı buyuk sevecenlikle olmasa da en azından sempatiyle ya hic olmadı empatiyle karsılamaya baslarız.. kendını hikayenın buyusune kaptırıp resmen humbert'ı sevecenlıkle karsılayanlarımızda kimi zaman
    "ben de mi sapkınım lağhn ?" paranoyaları gorulur..(burada da edebıyatın gucu devreye gırıyor sevgılı dostlarım. roman yazacaksanız buna da dikkat edin. adam gibi yazın. oyle yazın kı okurunuz lanet olası bır subyancıya bıle hak verebılsın..)

    sorun "oha kitap süper filmler nassı acebağ?" sorusunu kendımıze sordugumuzda baslar. büyük heyecanla ayaklarınız kıcınıza vura vura filmi kiralamaya gidersiniz. "donnie darko yok barcelona barcelona veriyim?" mottosunu benimsemis adam kendınden hıc beklenmeyecek bır manevrayla "lolita mı ? haaa dur bakıym.. aha varmıs" diyerekten elinize 97 versiyonunu tutusturur. (97 miydi ?) siz "ille de kubrick" olsun diye tutturursunuz fekat 1980'den itibaren olan filmler halihazırda dukkanda bulunmadıgı ıcın makus talıhınıze kufrederek elınızde adrian lyne versiyonuyla cıkarsınız.. hıc yoktan ıyıdır.

    fılmdekı humbert kafanızdaki humbert'ı resmen sker atar, "bu ne lan" cemkirisleriyle bu kez kubrick versiyonunu bulmaya gidersiniz.. o kubricktir, hatta stanley kubricktir ve tek problemi arkasındakı o kocaman kıcı olan adrian'dan daha iyi is cıkaracagı asikardır. fekat bu kez de filmdeki lolita kafanızdaki lolita'yı sker atar.. "bu ne lan" demeye cekinerek, "neyse olm en azından quilty superdi.. ehe.. kem küm.." serzenisleriyle filmi kapatıp uyumaya gidersiniz. bundan sonra yanında vladimir nabokov ismi gecmeyen (gerci filmlerin kabında "nabokov'un eserinden uyarlandı" temalı yazılar vardı ama neysseah..) hicbir lolita'yla iliski kurmayacagınıza dair yemin edersiniz.. haha şaka lan aklıma bile gelmedi direkt uyudum.

    kısaca kitabı cok cok cok acayip begendıysenız fılmlerı ızlemeyın. kıtabı okumadıysanız fılmlere tapabilirsiniz. ozellıkle de kubrick'in quilty'sine..

    son olarak da sunları yazalım da bıtsın elım agrıdı abicim.

    "lolita, hayatımın ısıgı, kasıklarımın atesi. gunahım, ruhum, lo-li-ta; dilin ucu damaktan dislere dogru uc basamaklık bır yol alır, ucuncusunde gelir dislere dayanır. lo-li-ta.

    sabahları ayagında corabının teki, bir elli boyu ile lo idi, sadece lo. ayagında bol gundelık pantolonu ile lola. okulda dolly. kayıtlardaki noktalı cızgılerde dolores. ama benim kollarımda hep lolita idi."

    inaf.
    6 ...
  10. 4.
  11. Stanley Kubrick'in aynı adlı romandan uyarlayıp sinemaya aktardığı 1962 yapımı siyah-beyaz film.
    6 ...
  12. 84.
  13. Zaman zaman maruz kaldığım bir hakarettir. Japonlar "rorita" der gibi telafuz ediyorlar.

    (bkz: lolicon)
    6 ...
  14. 11.
  15. 3.
  16. vladimir nabokov romanı. lolita kavramı bu romanla dağarcığa eklenmiştir.
    5 ...
  17. 37.
  18. olayların kontrolüm dışında cereyan etmesi hasebiyle, 1997 versiyonunu izlemek gibi bir hata ettim.

    nabokov'dan, kubrick'ten ve tüm lolitalardan özür dilerim!
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük