yangin tatbikati sirasinda 2 dk icinde bosaltilmasi gereken okulun 15 dk'da bosaltilmasi sonucunda mudur yardimcisinin herkesi bahceye toplamasi. ogrencilerin laubali hareketlerinden, bilinc eksikliginden, adam olamayacagimizdan bahseden konusmasi sirasinda siniflardan birisine basariyla saklanmis bir arkadasin pencereden sarkip: "cengiiizz, yaniyoooommm!!!" diye nara atmasi ve okul olarak yarilmamiz.
Lise yillarinda okul turnuvasında yaptigim kurtarislarla butun okul un aaaaa bu o kaleci 4-0 onde oldugumuz macin ortalarinda topu onume atip orta sahaya kadar top surup topu auta atmistim milleyin oooouuuuu ile gaza getirmesi superdi yaaa her elime aldigimda gulusmeler geliyordu.
beden eğitimi dersi. lise 1. sene 2001-2002 olmalı. sınıfta nöbetçiyim. açlık bastırdı, kantine inmeye üşendim. sınıf arkadaşlarımın çantasını kurcalamaya koyuldum yiyecek bir şeyler bulmak için. derken bir kızın çantasındayım. elime sıcak ve sarılı alüminyum folyo denk geldi. sevindim. öyle böyle değil hem de. tost yiyeceğimi sanırken folyoyu açmamla kanlı ped görmem bir oldu.
işte bütün lanet o gün başladı. kandan çok pis korkarım.
sınıflar arası yapılan maçta -büyük ihtimalle kasti yapılan, ama kimsenin kabul etmediği- bir faul yüzünden eskiden beri birbirlerine gıcık olan iki öğrenci öğle arasında okul dışına kavgaya çağırırlar. ama nasıl bir arkadaşlıksa bizimkisi, karşıdakiler sadece 6-7 kişilik kendi arkadaş grubuyla, biz ise sınıfın bütün erkekleri artı birkaç tane erkek fatma olarak gitmiştik. aslında bu normaldi çünkü karşısı serseri, bizimkiler efendi, iyi aile çocuğu. tabii kalabalığı görünce eşitlik olmayacak diye "çete" liderleri arasında konuşulup dağıldı herkes. derse başlarken birkaç dakika geç olarak girince, sınıftaki kızlar bizi köyün savaştan dönen erkekleri gibi alkışla, sevinçle karşılayınca hepimiz tam birer kasıntıya dönmüştük ama dönüp bakınca harbiden bizim grupla alakasız, hatta sınıf içinde karşılıklı gıcık olduğumuz arkadaşların bile dışarıya karşı kenetlendiğini görünce gururlanmadım değil. bir nevi hababam sınıfı. bir daha da öyle bir dostluk bulamadım. kıymetini bilin liseliler.
sadece o anları beraber yaşadığın grupla yad edince anlamı olan, başkalarına anlatsan aval aval bakacakları anlardır. o yüzden hiç çabalamayın. çok anlatmak isterseniz lise arkadaşlarınızla bir araya gelin, birbirinize anlatın, gülün, ağlayın ve ayrılınca da içinize gömün.
felsefe sınavından alınacak notlar için bi iddaa programı hazırlayıp sınıfça kumara dalmıştık. beni de sınıfın ineği ile eşleştirmişlerdi. e dolayısıyla iddaa programımız ona 1.05 bana 12.50 veriyordu.
ben 24 aldım o 80.
sınıfta iddaayı tutturabilen kimse çıkmadı kasa doğrudan geri dağıtıldı.
lisede din kültürü dersine giren bayan bir hocamız vardı. haliyle başı kapalıydı. ama o anlamsız yasak yüzünden başörtüsü ile gelemediği için kafasını 2 kat büyük gösteren bir peruk takardı. ama sınıfta bu durumdan emin olamayan birkaç allahsız emin olabilmek için kadın ders anlatırken saçını çekmişlerdi. evet, yanılmamışlardı peruktu ve çekilince yere düşmüştü. öyle olunca kadın hemen yere eğilip peruğunu alıp geri üstünkörü kafasına geçirmiş, yapanlara da bağırıp çağırmıştı. akabinde masasına oturup hüngür hüngür ağlamıştı. benim için lisede en unutulmaz-unutulmayacak anıdır. şimdi merak ediyorum da işleri rast gidiyormudur acaba o *.
lise son sınıfta okulun ilk gününde, yine bir kitap dağıtım seremonisinden sonra, iki poşet dolusu çoğu işe yaramaz olan kitap yığınlarını ne yapacağımızı düşünüyorduk. ** dersin başlamasına az bir vakit vardı. ders biyolojiydi ve dersin hocası da kolay gaza gelen solcu bir öğretmendi. tepkisini ölçmek için mi, sinirlerinii bozmak için mi bilmiyorum; büyük ihtimalle geyik olsun diye bir arkadaş kitapların arasından çıkan rte resmini yazı tahtasının üzerine koydu. öğretmen sınıfa girer girmez rte resmi tahta ile duvar arasındaki talihsiz boşluğa düştü. bunun üzerine kalabalıktan bir recep araya kaçtı feryadı yükseldi. kahkahalar arasında kalan hoca neye uğradığını anlamadı tabii.
herkesin vardır böyle anları. benim de var, anlatayım.
efendim bizim bir almanca hocamız vardı. kendisi 5 tane oteli bırakıp öğretmenliğe başladığını iddia eden, 80 dönemlerini anlatırken bile heyecanlanan biri. sıraların altından silah gösterilirdi biz ondan korkmazdık sizden mı korkacağız ulan kafasında, şiddete eğilimli ama bir o kadar da sevimli ve öğrencilerinin oyuncağı olmuş bir adam.
neyse günlerden bir gün, bir almanca dersi öncesi sınıfımızın delisi diyebileceğim kız arkadaşlardan biri, nereden bulduğunu da bilmiyorum biber gazı sıktı sınıfa. sadece bir fıs sıktığını biber gazının ne kadar etkili olduğunu göstermesi açısından belirtmek isterim. ha amaç neydi? amaç biber gazının televizyonda gösterildiği gibi milletin anua koyup koymadığını anlamaktı. koyuyormuş arkadaşlar. biz denedik.
o bir fıs sıkılan biber gazı, koca sınıfın yerlerde yatarcasına nefessiz kalmasına öksürmesine neden oldu. bu sırada sınıfa gelen almanca hocamız da nasibini aldı tabii bu durumdan. hoca da biliyor bunu kimin yapabileceğini, gelir gelmez deli kıza dedi ki "bunu kimin yaptığını bul, yoksa seni sorumlu tutarım". kız da "hocam yanlışlıkla sıktı birileri" falan diyerek geçiştirmeye çalıştı. bunu duyan hocamız "ulan bütün sınıf sokağa döküldü" diyerekten eline geçirdiği demirden sandalyeyi fırlatmak suretiyle cinnetin eşiğine geldi. o an bütün sınıf nefes almaktan vazgeçti ve sessiz sedasız yerine oturdu.
ben o zamana kadar bu kadar verimli ders işlememiştim. bu da böyle bir anımdı.
lise 2 nin ilk dönemi bitmek üzereyken sınıfta takdir belgesi alacak arkadaşların isimlerini görmüştüm. bu sırada herkes bu önemli haberi beklerken sınıf kapısının girişinde kalabalık yapmışlardı. 1.90 boyunda onur isminde bir arkadaşım vardı. bizde dersleri fen bölümü olarak durmadan laboratuvarda işliyorduk. normal sınıflara göre kapısı alçak küçük bir yerdi. olaylar gelişir.
cyborg- c
onur- o
c- lan sınıfta belli başlı kişiler gene takdir almış!
o- allahını seversen söyle bende varmıyım?
c- varsın mk!
güüüüüüüüüüüüüüüüüüüüm diye bir ses patlar. arkama döner bakarım.
onur isimli arkadaşım bu mutlu haberi duyunca bütün gücüyle kapı eşiğinde zıplamış ve üç gram beyin taşıyan kafatasını kapının kolonuna geçirmiştir. yere yığılır. hastahaneye götürürüz. dikiş filan derken böyle bir anımdır.
Ders kimya en arkada dörtlü olarak sohbet edip çok fena şekilde fiziksel hareketlerde bulunuyoruz. laboratuvarda ders işliyoruz. arkadaşım aliyle beraber oturuyoruz. en arka sıranın altında yani oturduğumuz sıranın altında yaklaşık bir metre derinliğe iki metre uzunluğunda sahip bir çukur vardı. bunu fark ettikten sonra sadece basit bir tahtanın bizi tuttuğunu fark ettik. kimya dersinde olaylar gelişir.
cyborg- c
ali- a
c- hani sallanalım abi sıranın ayakları çok iyi olmuş.(oturduğumuz sırayı ileri geri yaparak sallanıyoruz.)
a- hacı hızlanalım biraz daha ve elleri sıradan çekerek dengede durarak sallanalım.
c- hadi bakam.
sınıf sessizdir. sadece bizim sallantı seslerimiz hafif hafif hissedilmektedir. aniden bir gürültü kopar.
-Okuldan kaçılır,tekelden rakı bakkaldan peynir alınır,geri dönülür,sınıfın kapısına nöbetçi dikilir ve 4 arkadaş sınıfta rakı-peynir keyfi yapılır.
-Tellerden atlamak vesilesi ile okuldan kaçmaya teşebbüs edilir,arkadaş hoop diye sıyrılırken arkada kalan şaşkolozun(ben olurum) ensesinde okul müdür yardımcısının eli patlar.
-Müdür odasına girilir,iki arkadaş müdür oyalarken okul giriş çıkış kartları araklanır(kredili sistem dönemi,öğrenci kmliğine ders programı yazılır ve öğrenci dersi olmayan saatlerde okuldan çıkabilir),müdür kaşesi ile en az 10 farklı kart düzenlenir.
-Babadan 7 dersten ikmale kalındığı saklanır(şimdi var mı ikmal sınavları?),akabinde sınıfta kalınınca baba şok olur
-Hoca gelir,yoklama başlar,yoklamaya katıldıktan sonra karmaşa yarattırılıp sınıf camından 3-5 arkadaş atlayıp ders terk edilir.
not:16 sene oldu mezun olalı,tadı damağımda canım lisemin..
olay yaşandığında meb55 lise 4'tedir. o gün meb55 sınıfa girer ve sırasına oturur.sıra arkadaşını bekler ama gelmez.bu yüzden arka sırlarda( kapı kısmının) boş bir yer bulur ve oturur. meb55'in çenesi durmaz ve konuşur. ilk ders edebiyattır * ve meb'i çok seven o hocayı dahi kızdırmıştır. susması için uyarır.susar ve yine devam etmeye başlar. neyse,öyle derken böyle derken zaman geçer.son iki derse gelir ve hala konuşuyordur. ders ise analitik geometridir ve meb konuşmaya devam edince,ona bir bakış atar yalnızca. susar ama bir müddet sonra yine başlar konuşmaya. hoca meb'e bağırarak onu rencide etmek istemez ve üstü kapalı olarak 'eğer konuşmaya devam eden olursa onun için kötü olur' der. meb hala bıdı bıdı konuşmaya,dersi dinlememeye,arkadaşlarının dersi dinlemesine maniolmaya devam ederken en sonunda kahkaha atar ve hoca da bardaktan taşıp meb'i tahtaya,sözlü olmaya çağırır. herkes meb'e ve hocaya bakmaktadır çünkü hoca çok serttir normalde.
meb'e tahtaki soruyu yap der ve not defterini çıkarır.
meb tahtanın sağına geçer ve yalandan soruyu yapmaya çalışır ve;
-x'i karşı tarafa atarsak,y yalnız kalıyor ve y'nin x cinsinden değerini buluyoruz,tarzında saçmasapan tarzda gereksiz işlemler yapar çünkü o gün yeni konu işlenmektedir ve soru o konuyla ilgilidir.
bu arada meb denklemle uğraşırken sınıftan fısıltılar gelir yardım amaçlı ve el kol hareketleriyle.meb ne demek istediklerini anlamaz ama hala fısıltlar devam etmektedir ön taraflardan.en sonunda meb der ki:
-hocam ben yapamıyorum.
meb bunu der demez hoca sınıfın ortasında o şiveli konuşmasıyla meb'e bağırmaya başlar:
-meb,sen kendinde misin? neredesin,sen kendin mesin alah aşkına?! uzayda mısın meb,ben sana ordan bakıyorum,gözümle uyarıyorum ama sen hala konuşuyorsun,uyardım ama sen hala devam ediyorsun,arkadaşlarının dersi dinlemesine de engel oluyorsun.
meb bu arada yerdeki kare mermerlerin şekilleriyle ilgilenmektedir.
-otur yerine 10 aldın sözlüden,der hoca.
meb yerine oturduğunda teneffüs zili çalmıştır ve ikinci bir şokla karşılaşır.herkes meb'e der ki:
-meb,hoca tahtayı ikiye ayırmıştı.bir tarafınd asorular vardı,diğer tarafında formül vardı. sen soru diye,formülü çözmeye çalıştın,biz sana o yüzden el kol hareketi yapıyorduk.bu da böyle bir anımdı işte. *
lise sondaydım. okul 2 haftada bir veya haftalık denemeler yapardı. lise sona kadar yatan ben lise sona gelince öyle çalıştım ki artık sınavlar çerez gibi gelmeye başlamıştı.
neyse yine sabahın köründe deneme sınavı için geldik okula. neyin kafasını yaşamışsam adımı richie rich yazmıştım ve sınavda okul birincisi oldum.
müdür yardımcısı yanına çağırıp bir güzel kalaylamıştı. disipline göndermiyorum bu sefer demişti. müdür çağırmamıştı ama , çağırsa o zaman sıçardım.
rehberlik hocam yarılmıştı resmen. artık beni richie diye çağırıyordu o zamanlar. okul genelinde de adım richie olmuştu. hey gidi günler hey. şimdi yazdım da , özlemişim o günleri be. o zamanlarda şu okul bitse de üniversiteye bi' kapak atsam derdim. al attık da ne oldu? neyse.
beş arkadaş bodrum katta benim getirdiğim su ısıtıcısı ile suyu ısıtmışız kahvemizi,sigaramızı içiyoruz. bir arkadaşın getirdiği iskambil kartlarıyla da gömmeli batak yapıyoruz. diğer iki arkadaş bayan oynamayı bilmiyor. muhabbet falan güzel taki fatih hoca içeri girene kadar. okulun en piskopat müdür yardımcısı gerisini hatırlamıyorum.
