mahir çayan'ın, deniz gezmiş'in, ibrahim kaypakkaya'nın adlarını duyupta bir iki araştırma yapıp bir kaç kelime ezberleyen kimse devrimci sıfatına layık olamaz. lisede sol görüşlü olunabilir, komünist düşünceler benimsenebilir fakat bütün bunlar o şahısı devrimci yapmaz. hiç bir bedel ödemeden devrimci olunamaz.
okulda iki üç ders üstüste farklı hocalar tarafından bir kenara çekilip sorguya tabi tutulmaya ve çıkışta yine bir hocanın sizi takip etmesine hazırlıklı olmayı gerektiren bir durumdur. *
lisede devrimci olan adam büyük ihtimalle hayatının geri kalanını da devrimci olarak yaşayacaktır.
ama kendini lisede devrimci sanmak çok daha sık rastlanan ve sıradan bir durum. çünkü insan lisedeyken zaten güvensiz, sağlam olmayan bir arkadaş çevresine sahipse, çok yakışıklı değilse ya da kendisini diğerlerinden ayıracak bir özelliği yoksa güçlü bir siyasi kimlik edinip onunla öne çıkmaya çalışıyor.
pazartesi ve cuma günleri yapılan törenlerde saygısızlık edenleri kendilerince cezalandırmaya kalkan, öğle arasında walkmane iki küçük hoparlör bağlayıp istiklal marşı çalan ve bu sırada reich ordusunun bozkurt selamı veren versiyonu gibi takılan arkadaşlarımız oldu.
koridorlarda bağıra bağıra kahrolsun emperyalizm diye gezip, tuvalette bir tek camel yüzünden tekme tokat birbirine giren arkadaşlarımız da oldu.
cuma namazına gitmiyor diye beş yıllık sıra arkadaşına küsen arkadaşımız da oldu.
bunların bazıları aynı kişilerdi, altı ayda bir saf değiştirirlerdi. bazıları kontrolden çıkıp başkan, reis diye hitap edilen tiplere dönüşmüşlerdi, lise bitse de üstlerine yapışan bu kimlikten kurtulmak için gün saydılar. bazıları sırf bu yüzden öss'ye çalıştı.
şimdi bir kısmı kaka emperyalist firmalarda iyi paralar kazanıyorlar, bazılarının kendi işleri var, hatırı sayılır çoğunluk da yurtdışında. milliyetçilik, birlik, beraberlik ruhunu oralara taşıyorlar cesurca. **
ne oldu, şimdi hepsi birbirini facebook'tan eklemiş, "nişanlanmışsın osmancığım, tebrik ederim" mesajları patlatıyorlar walllarına.
bu gün devlete vergi borcunuz olabilir eğer lisede devrimci iseniz. Şöyle ki, korsan afişlemede yakalanıp, vergi nuramanıza el koyulmuştur. yıllar yıllar sonra birden karşınıza çıkar. sayın aleg; fi tarihinde bilmem nerenin bilmem ne kamusal alanına izinsiz afiş asarken....
evet borçlusunuzdur.
devrime karşı boynumuz kıldan ince hamd olsun.
üniversitede de devam eder. mesleğe atılınca(tabi atılabilirsen) sosyal demokratlığa evrilir. sonradan muhafazakar-milliyetçi bir çizgide ömür tamamlanır. mis.
aklını, onurunu memlekete sahip çıkma iradesiyle birleştiren güzel gençlerdir. aşırılıkları, heyecanları vs.. hepsi gençliklerinden gelir. ancak gençliği öğrenmesi gereken uzun bir yola sahip bireyler oolarak görenlere öğretecekleri bolca şey olduğu gerçektir. kirlenmiş bir hayata karşı, aklına ve onuruna sahip çıkanların öğreteceği çok şey var hepimize. çünkü gençlik yarının değil, bugünün kendisidir.
daha çocukluktan çıkamamışken, kişiliğin tam anlamıyla oturmamışken, hayata dair bildiğin şeyler önündeki 5-6 yılda öğreneceklerin yanında devede kulak bile kalmıyorken ne devrimciliği? mesele devrimcilik de değil hangi siyasi görüş olursa olsun daha 16-17 yaşındasın oğlum/kızım, ailene, derslere isyan ediyorsun aslında veya kendine bir kimlik arıyorsun. savunduğun ideolojiyle de ancak duygusal bir bağ kuruyorsun ki zaten bu yüzden devrimci oluyorsun, deniz gezmiş'in ve nicelerinin davaları yolunda ölmesi, che guevera'nın karizması, 'sömürüye son', 'kahrolsun amerikan emperyalizmi' sloganları çekiyor seni. peki ne oluyor böyle olunca? savunduğun ideolojiyle ilgili teori ve pratikle ilgili ne kadar bilgin var? bilgili biri çıkıp yarım saat seninle tartışsa göt olmayacağının garantisi ne? o zaman yaşının insanı olacaksın, tıp eğitimi almadan doktor oldum tribine girmek ne kadar saçmaysa, hayata bakışın tam oturmadan, bilgi birikimin belli bir düzeye gelmeden daha 16 yaşında ''heyoo ben devrimciyim'' demek sadece içi boş bir balon olduğunu gösterir. ha sadece sen misin balon, tabi ki hayır. o yaşlarda herkes bir şekilde bir maskeye girip kendini olduğundan farklı bir şey olarak gösteriyor daha da kötüsü öyle sanıyor. ama bu senin yaptığının da aynısı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. desen ki sosyalizme sempati duyuyorum ilerde bu konuda daha çok bilgi sahibi olmak istiyorum, eyvallah der geçerim. sonuçta bu tür konularla hiç ilgilenme de demiyorum ama nedir bu yaşından, bilginden ve zekandan daha fazlası olma isteği? zaten olacaksın bir süre sonra neye kasıyorsun kendini?
bence yönetimlerin en büyük yanlışı lisede olsun üniversitede olsun "devrimci" ideolojiyi benimsemiş öğrencilere baskı yapmak, tehdit etmek ve onları korkutmaktır. zira, öğrencinin bir taraflarını yırtsa devrim yapmasına imkan yoktur. devrim ancak üretimle ilişkili sınıflar eliyle yani sermaye ve işçi sınıfları eliyle yapılabilir. öğrenciler ise tüketicidirler. tüketici olanların devrim yapabilmesi hayaldir, ütopyadır. rahat bırakın çocukları. herkes lisedeyken komünist olur birazcık.
en azından takım elbise giyip ah kam kesmemektir.
en azından yobaz olmamaktır.
en azından yaşama özgürlüğünü düşünen insandır.
en azından kavgalara it sürüsüyle değil yüreğiyle gidendir.
en azından insandır be insan.
okul müdürünün nefret ettiği öğrenci olmaktır. giyilen parka yüzünden kenara çekilmektir.
önyargılı insanlar tarafından "şekilci" olarak nitelendirilmektir.
edit: o insanlardan burada da olduğunu görmek gerçekten şaşırtmıyor.
- 6 mayıs ta okuldan yürüyerek kızılay a ordan otobüslerle karşıyaka mezarlığına gitmek, deniz gezmişi, yusuf aslan ı hüseyin inan ı sol yumruk havada selamlamak.
-öğlen tenefüsünde herkes dısarı fırlayıp deli dana gibi koştururken sınıf kapatıp nazım hikmet siirlerini tahtaya yazmak.diğer devrimcilerle şiir okumak.
-kitap alış verişinde bulunmak. gülünün solduğu aksam ı bir gecede okuyup finalinde tuvalete gidip gizlice ağlamak.
-odayı deniz gezmiş , che ,yılmaz güney posterleri ile donatmak.
-birine durup dururken asle sataşıp bulasmamak ancak ülkücü saldırılara da herzaman gereken cevabı vermek.
-okul çıkısında diğer devrimcileri bekleyip eve hep beraber yürümek.
-okulda patlayan büyük bir kavgada ülkü ocağından gelen koca adamlara mücadele edemeyeceğini anlayınca pazarcıları kavgaya dahil etmek ve koca koca kiloların el bombası gibi havada uçustuğunu görmek.
- 30 mart a - 6 mayısta yakaya siyah kurdela takmak.
-1 mayısta derse girmemek.o gün yapılan yoklamada yok yazıldığınız için okul yönetiminin veli ye telefon açması. ebeveyinlerin hem şaşırması hem sevinmesi hem kızmasına aynı anda sahit olmak.
devrimci bir abisi ya da ablası olan çocuktur. ondan özenmiştir onun gibi olmak istemiştir. oysa ki kapitalist sistemde alacağı daha çok yol vardır. en başında öss si.
(bkz: senin görevin derslerine çalışmak)
meydanlara giderken ayağına konvers ayakkabı, kıçına levis kot, üstüne x marka tişört giymektir. etrafındaki insanların söyledikleri ile meydan!lara gidip, ezberletilenlerle papağan taklidi yapmaktır. ortam yapmak amacıyla o insanların arasına karışmaktır. he bir de polise taş atma yetkisini kendinde bulmaktır.
davasında samimi olan ve ülkenin güzel yerlere gelmesi için çalışan devrimci arkadaşlara elbette lafım yoktur.
edit : ne dedim hocam? "davasında samimi olan ve ülkenin güzel yerlere gelmesi için çalışan devrimci arkadaşlara elbette lafım yoktur." gözün kör değilse eğer, ilk paragrafta bahsettiğim kategoridesin ki eksiliyosun..