bugün

#Ateist arkadaşın intihar teşebbüsü#

Lise yıllarımı yurtta geçirmiş biriyim. 2.sınıfın ilk günlerindeydik, eşyalarımızı dolaplarımıza yerleştiriyorduk. O gün, ateist arkadaşım hemen yanımdaydı. Uzun düz saçları, siyah gözleri ve kıyafetleri ile kapkaranlık oturuyordu. Aradan bir hafta geçmişti ki, onun intihara kalkıştığını duyduk. Hastahaneye gidip dualar ettik. 2-3 ayın sonunda kendisini toparlayıp yeniden yanımdaki yatağa yerleşti. Artık her şey eskisinden daha uçuk-kaçıktı.

+Oğlum, korkuttun bizi yav! Dua ettik iyileşesin diye.
-Lan! Ne dua ediyonuz... Ne güzel ölecektim işte.

+Ee, neden böyle bir şey yaptın? Nasıl yaptın?

Detaylıca her şeyini anlatmıştı. izlediği bir filmi anlatıyormuş gibiydi. Daha güleçti. Dişleri yoktu, koluna demir yerleştirmişlerdi. Sonradan dişleri yapılmıştı ama bir problem vardı.
Sınıfta komik bir durum karşısında artık 2 kat gülüyorduk
Her güldürük olayda arkadaşın dişleri tam kaynamamış olacak ki, yerinden çıkıyordu. Arkadaşım da bu durumdam hoşnut, dişlerini herkese gösteriyordu.

Daha değişik günlerimiz de oldu.
Kendisi uyurgezerdi.
Uyurken birden ayağa kalkar, gece yarısı 2.30 civarı, odanın içinde istiklal Marşı okurdu. Camı açar, dışarıya işerdi.

Başka bir gün, soğan kabuklarıyla ilgili bir şeyler öğrendik. Kabukların, cin parası olduğunu duyduk. Arkadaş, bütün kabukları kendi yatağına serpti:

-Ulan! neye benziyorlar bir görmek istiyorum, dedi.

Bütün oda, saçmalama ne yapıyorsun demedi. Çünkü herkes merak ediyor ve korkuyordu. O gün ikişerlice yatmıştık. Sabah, hiçbir şey olmadı elbette. Olmalı mıydı?

Buraya yazarak anlatamayacağım kadar güzel günlerimin olduğu bir dönemdir.
Öğlen paydoslarında kapılar kapalı olduğu için dikenli telin bulunduğu duvardan atlatıp kumru yemeye kaçmak.
Kantin para kazansın diye kapıları açmıyorlardı. Bizde duvardan atlıyorduk.
sene 2014 lise 2.sınıfta bilgisayar labaratuvarında tenefüsteydik. yakın bir arkadaşımız kız arkadaşıyla birlikte labaratuvara gelmişti. projeksiyon ve hocanın bilgisayarı açıktı. ben de ipnelik olsun diye youtube'dan nuri alço'nun filmlerindeki malum müziği açmıştım. hepimiz sırıtarak arkadaşa bakmıştık o da bize küfür etmişti kapatın şu müziği diye.

http://www.youtube.com/watch?v=BO61sWAyIEI
Merve diye aynı sınıfta olduğum bir kız vardı bütün hayallerimi süslüyordu. Birgün gittim seni bir kere öpsem ikincinin hatrı kalır, iki kere öpsem üçüncünün boynu bükük en iyisi geç şöyle seni güzelce sikeyim dedim. Amk kaşari gidip atölye hocasına anlattı disipline gitmiştim.
Herkesin eğlenceli, komik olduğunu düşündüğü ama aslında hiç bir şeye benzemeyen anılar.
yoğun miktarda aptallık içeren anılar. her yıl yaz başında sınıfça adalara pikniğe gidip macera olsun diye son vapuru kaçırırdık.
en arka sıradaki arkadaşların üstüne pano düşmesi. ulan bi kere de şaşırtın be. her sene en az bir kere olurdu.
her sene tekrarlanan şeylerden biri de çok uzun boylu bir arkadaşın beden dersinde oynanan voleybol maçında suratıma smaç basmasıydı.
lisede fena halde pazartesi sendromum vardı benim. okula giderken ayaklarım geri geri giderdi resmen. birde ders saatleri pazartesiden cumaya; 8 - 8 - 6 - 6 - 4 saat şeklindeydi. yani amına kodumun pazartesisi hem haftanın lanet olası başlangıcı ve en uzun iki gününden biriydi.

neyse biz böyle pazartesileri sendrom bahanesiyle falan kaçıyoruz genelde, ama ben bunun ne kadar düzenli olduğunun farkına varamadım.

okulun artık üçüncü ayı falan olmuş, ben ve ekürilerim pazartesi okula gidelim bari bu sefer dedik. gitmediğimiz için bilmiyoruz tabi, milli güvenlik dersi varmış pazartesileri, albay giriyormuş derse.

ders başladı üniformalı bir adam girdi, aval aval bakıyoruz biz, adam da siz kimsiniz amk der gibi bize bakıyor. meğer biz bir pazartesi bile gitmemişiz okula. neredeyse sömestre gelecekken kendimizi tanıtmış ve tanışmış olduk öğretmenle.

vurdum duymaz ve boş vermiş hallerimiz hoşuna gitmedi bizim albayın, kalan yarım dönem ağzımıza sıçtı bizim. milli güvenlik dersini bir verdi karnede vs vs.

babam subay çocuğu, matematik falan da bir halbuki ama milli güvenliğe takmıştı bizim peder suratıma vurmuştu karneyi.

bu da böyle bir anı amk aklıma geldi akşam akşam.
Bekar olan Yabancı dil öğretmenimize yürümektir. Aslında sadece iltifat ettim. Yada şaka yaptım. Belki de saçmaladım. Ama kitle psikolojisiyle çok fena gaza geldi hoca.
Öğlen Paydosunda bir kahve içelim mi hocam? ÖSS tercih önerilerinizi merak ediyoruz vs diyenler olmuştu.
Bende şöyle demiştim:
+ hocam isterseniz gece yatılıya gelip sizin evde içelim kahveleri...
Akabinde bütün sınıf; oooo, hayydaaa falan çekti.
Hoca da elini masaya vurup, kim o kendini bilmez? Diye bağırdı.
Sınıfı buz kesti. Sonra hoca bir daha sordu. Bu küstah hemen ayağa kalksın.
P*ç Arkadaşlar homurdanınca ayağa kalktım bende.
Nasıl bu kadar ukala olabilirsin? diye sordu.
Özür dilerim hocam. Bize verdiğiniz emeklerin farkındayım. Bizi yetiştirmek için çabalıyorsunuz. Bizde bazen şımarıp saçmalıyoruz. Tekrar özür dilerim.
Evet, Öğretmen de olsa sonuçta bir kadındı. Ve ben böyle şiirsel konuşunca hoşuna gitti.
Tamam otur yerine. Bir daha böyle şakalar yapma. Hiç sevmem. Falan demişti.
Yıllar sonra Geçenlerde bir avm de denk geldim kendisine. Hala taş. Evlenip ayrıldığını duymuştum. Demek ki Zamanında yürümekte haklıymışım. swh.
Okumak güzeldir.

Ve biz efendi büyüdüğümüz için 4 yılımız boşa gitmiştir.

Eğer şuan 19 yaşında isek bir 4 yıl daha gerekir 23 etti çoğu şeyi yapabilirsin özgür olgunsun.

25 olsa eh 30 a 5 doğum günün var daha.

lise de en iyi geçirmenin yolu hayal ettiğini yapmaktır zaten 17 18 yaşındalar.

Koynunda gezmez ama arkadaşın olabilir regl döneminden dolayı gergin değilse tabi.
bir keresinde bir arkadaşımı kızdırdığım için ağlatmıştım. biri de benim parmağımı acıtmıştı. çağatay diye bir abi vardı. 12. sınıfa gidiyordu ben 9. sınıfa giderken. edebiyat dersinde 9. sınıftayken 80-80-160'ı söylemiştim. bir keresinde biri benim göğsümü sıkmıştı, ses gelmişti ama bir şey olmamıştı.
bir keresinde bizi tüyap gezisine götürmüşlerdi. tüyap'ta arkadaşlarımı bulamadım diye kaçak dönmüştüm ama şimdi olsa dönemem çünkü otobüsler o zaman hem daha kalabalık oluyordu hem de yenibosna'ya kadar gidiyordu.
lisa ann diye okudum amk.
sınıfın en sünepesi diye bildiğimiz kızın aslında ne kadar cevval olduğunun farkına sınıfça gittiğimiz piknikte varmıştık. Aman yaprak sarmalar mi dersin kekler pastalar börekler mi dersin..
hocanın ayağını yalamıştım.
bizim hoca ders anlatmazdı (fizik hocası). uyurdu anca. o günde uyuyordu yine. neyse benim sınıftan iki üç kişiye iyilik borcum vardı. onlarda dediler ki hocanın ayağını yala. onların dediğini yapmasam benim ebemi sikerlerdi çıkışta. neyse hocanın ayağındaki ayakkabıyı ve çorabı farkettirmeden çıkarmaya başladım. çıkardığımda dünyanın en kıllı ayağı vardı karşımda. neyse yaladım iki üç kez falan. tüm sınıf bana bakıyor ter akıyor anlımdan. birden herkes gülmeye başladı. ben hemen sırama kaçtım. hoca da o an uyandı. sonra kıyamet koptu. hoca benim yaladığımı görmemiş, o yüzden tüm sınıfı disipline verdi. hiç kimse söylemedi benim yaladığımı. ama okulda ismim ibne fransiz ekmegine çıkmıştı.
(bkz: lise defteri).
Bende kötü izler bırakan anılardır, bırakmaya da devam edecek ama son 1 sene kaldı.