şuanda okumakta olduğum ve beni acayip derecede sarmış olan filistin-israil çekişmesinin yanı sıra, geçmişleri göçler, sürgünler ve savaşlarla dolu olan bir arap ve bir yahudi gencinin arasındaki ilişkiyi anlatan kitap.
gerçekten üzerinde çok çalışılmış ve araştırılmıştır. kitapta da belirtildiği üzere taraflarla birçok görüşme yapılmıştır.
ben kitabı ilk aldığımda taraflı ve bir bakıma batılı bir bakış açısıyla yazılmış olmasını bekliyordum. ancak kitabı okudukça şaşırtıcı derecede ve beklediğimin çok çok üstünde tarafsız yazılmış olduğunu gördüm. yazarın en azından tarafsız olma çabası gerçekten belli oluyordu.
filistin ve israil çekişmesinin tarihini öğrenmek isteyen ve tüm yaşanan zorluklara rağmen dostluk ilişkisi içinde bulunan, birbirini anlayabilen ve insanca diyalog kurabilen iki insanın hikayesini öğrenmek isteyenler için birebir bir kitaptır.
filistin- israil arasındaki gerilimin başlangıcı ve devamının yalın bir dille anlatıldığı kitabın adıdır. yazarı sandy TOLAN, dilimize tercüme eden özkan ÖZDEM' dir.
sandy tolanın yazdıgı bir kitaptır.ama aynı adla yanılmıyorsam 2007 yılında bir film de cekilmiştir.konu her ikisinde de yahudi,filistin,müslüman,israil temaları etrafında gecmektedir.film ve kitap birbirinden tahmin edildigi gibi biraz farklıdır.
efendim bu ağaç ege ile özleşleşmiştir tuza karşı zerre kadar bir dayanıklığı yoktur kokusuyla hemen herkesi kendinden geçirir unutmadan bir de dizisi vardı ne oldu ona..
almanya'nın yahudi soykırımına, bunu destekleyen bulgar hükümetine, trenlerde yahudilerin polonyaya sabun yapılmak üzere gönderilişine kadar bir çok ayrıntıyla yer vermiş, bütün olarak betimlemelerle süslenilmiş ve flashback tarzı bir anlatımla dile getirilmiş kurgu-olmayan mükemmel çalışma.
filmiyle pek alakası olmayan mükemmel Sandy Tolan kitabı.
israil filistin kıskacında olan, iki zıt soydan gelen insanın hikayesini, aralarındaki diyaloğu, ve sahipsiz kalan bir limon ağacının barış umudu oluşunu anlatmaktadır...
bir arap, bir yahudi ve ortadoğu`nun kalbi. sandy tolan ın yazmış olduğu kitap pegasus yayınevince piyasaya sürülmüştür. çeviren: engin wang.
(bkz: the lemon tree)
izlerken insanı alıp koparan bir şeker dizidir. insanların yöresel konuşmaları çok hoştur. egeliyim diye söylemiyorumdur ki egelilerin konuşmaları gerçekten çok sevimlidir. dizideki şive ise gerçeğine yakındır fakat biraz abartılmıştır. jenerik müziği ise ayrı bir dinlenilesidir bu dizinin. 'yıldız asyalı'nın söylediği hoş bir melodidir. fondan gelen akordeyon sesi insana ayrı bir huzur verir.
dizi kadrosu kuvvetli olmakla birlikte müziği senaryosundan güzel olan yapım. dokuzuncu bölümü yayınlandı dün gece. yayında bu kadar kalacağını düşünmemiştik ama sevdik kendisini. hastalık haline gelebilecek bir dizi olmasa bile ara sıra izlenince hoş vakit geçirmeyi sağlıyor.
başroldeki kızcağızın ya çok kötü ya da muhteşem bir oyuncu olduğu dizidir. zira kızcağız ya acemiliğinden şaşkın şaşkın bakıyor etrafa şaşkın öredek yavrusu gibi ya da oynadığı karakterin taşradan gelen sevimli ve şaşkın masum kızı özelliklerini müthiş özümsemiş ve ona göre oynuyor. ne olursa olsun bu tip oyunculuğu girdiği karakteri bir kat daha sevimli yapıyor sanki. bir istanbul masalından en büyük farkı hayatı daha hafife alan bir dizi olması. seyirciyi her hafta çevrilen onlarca entrikayla bunaltıp kazulet bir yapım olmak yerine matrak ve şirin bir egeköylüsü aileyi hikayeye monte edip bolca güldürmeyi ve insanın içini ısıtmayı tercih etmişler ve fena da olmamış.
tatli mi tatli müzigiyle, sevimli hikayesiyle ilk iki bölümünü izlettiren dizi.
basroldeki hatunun rahat ve sevimli tavirlari, utaniyormuscasina herseyi agzindan kaciriverisi; aglak, kazulet basrol dilberlerinden sonra pek bi tatli alternatif olmus.
sözlerini de yazayim tam olsun;
"ayrılık öğretiyor a$kı sorarsan
gel hadi gitmem bana anlatırsan
uykulara sensiz dalamam ki
yüreğimden atamam ki
yapayalnız kalamam ki
sen yokken ben buralarda"