Akşam olur mektuplar hasretlik söyler
Zagrep radyosunda Lili Marlen türküsü.
Siperden sipere ateş tokuşturanlar
Karanlıkta dem tutan ishak kuşu.
Biz insanlar/dünyalılar yemin ettik imanımız var
Hürriyet için, hürriyet aşkına
Savulacak dönem savulacak düşman
Dehrin cefasını çektik sefasını süreceğiz.
Akşam olur mektuplar hasretlik söyler
Zagrep radyosunda Lili Marlen türküsü
Dost ağlar karanfilim, dost ağlar karanfilim
Marş söylemeden ölmek bize yakışmaz
II. Dünya Savaşı'nda almanların propaganda malzemesi olarak kullanmak istedikleri Lili Marleen şarkısı II. Dünya Savaşı'nın simgesi (unofficial anthem) haline gelmiştir. Şiir yazarı Hans Leip adında savaşta cepheye giden bir alman köylüsüdür. Bestecisi ise Norbert Schultze'dir.
lili marlen (orjinal: lili marleen) lale andersen sayesinde meshur olmus bir sarkidir. hamburg lu sair ve yazar hans leip bu siiri 1915 yilinin nisan baslarinda rusya cephesine gitmeye hazirlandigi siralarda berlinde askeriyede (gardefüsilierkaserne) nöbet tutarken yazmistir. leip lili ve marleen isminde iki kiza asik olmus ve siirinde bu iki kizi tek bir sahis olarak kagida dökmüstür. 1938 yilinda norbert schulze bu siiri beste haline getirmis ve dünyada kirk dile cevrilecek ünlü bir sarki haline getirmistir. general eisenhower in su sözleri ise unutulmamistir. leip savas boyunca dünyaya mutluluk veren tek alman olmustur.
bir zamanların efsane ismi Marlene Dietrich(mavi melek) tarafından seslendirilen, 2. dünya savaşı yıllarında cephedeki alman askerlerine moral veren şarkı.
lili ve marleen adinda iki kiza asik olan hans leip in yazdigi siirdir. lale andersen tarafindan sarki haline getirilmistir. almanca sözlerinin türkceye cevrilmis hali ise asagidaki gibidir:
büyük askeriyenin
büyük kapisinin önünde
bir fener duruyordu
ve halada duruyor
birbirimizi görmek istiyor
fenerin önünde durmak istiyoruz
bir zamanlardaki gibi lili marleen
ikimizin gölgesi
birbirine karisiyordu
birbirimizden hoslandigimiz
böylelikle belli oluyordu
bir zamanlardaki gibi lili marleen
bu arada nöbetci bagirdi:
yat borusu caliyor
üc günümüz gidecek
yoldas geliyorum hemen!
birbirimize allahaismarladik dedik
seninle gitmeyi öyle isterdimki
seninle lili marleen
senin adimlarini
senin edali yürüyüsünü taniyor
her aksam yaniyor fener
uzun süre unuttu beni
bana birsey olursa
fenerin önünde kim duracak
seninle lili marleen
sessiz odadan
yani yerin altindan
kaldiriyor rüyadaymisim gibi
senin sevgili agzin
gece gece sisler yine gelirse
yine fenerin önünde duracagim
bir zamanlardaki gibi lili marleen
2. dünya savaşı sırasında savaşın her iki cephesinde de hayranlıkla dinlenmiş, akşam üstü zaageb(belgrad) radyosunda çaldığında çatışmaların ve bonbardımanın durduğu aşk parçası.
şarkının yazarı isimleri lili ve marleen olan iki farklı kadına aynı anda aşıktır ve bu parçayı yazar.
daha sonraları atilla ilhan bu parçadan ilham alarak aynı isimli bir şiir yazar.ahmet kayada bu şiirin bestelenmiş halini (önce dişlerimiz döküldü) okur.
bir filmde almanlar amerikalı bir subayı esir alıyorlardı. hücrede paso bu şarkıyı dinletip adama işkence ediyorlardı. sonunda adamın dilinin bağı çözüldü mü olayın istikameti nereye gitti bilemiyroum anımsadığım aklımda kalan bu kadar.
1981 yapımı bir filmin de adıdır kendisi. şarkının öyküsüdür. yukarıda, almanlar amerikalı subayları esir alıyorşeklinde yazarın aklında kalan sahne bu filmdendir ve o amerikalı değil isviçreli bir yahudi olan robert'tir. subay da değildir, nazi almanyasından sahte belgelerle yahudileri kaçıran bir teşkilatın üyesidir. aslen alman olan willi ile aşk yaşarlar ve olaylar gelişir. güzel bir filmdir.
şarkının en güzel yorumu marlene dietrich in söylediği almanca versiyondur gibi geliyor bana. ilginçtir, dünyanın hemen bir çok dilinde söylenmiştir, italyanca, ingilizce ve hatta japonca... bizde böyle bir versiyon yok. biz attila ilhan sayesinde biliyoruz şarkıyı.
2.dünya savaşı'ndan yadigar melankolik aşk marşı. marlene dietrich'in sesiyle akla hep o "lambanın altındaki kız"ı getirir, tüyleri diken diken eder.
savaş sırasında tüm dünyaya yayın yapabilen ve nazilerin hakimiyetine geçmiş belgrad radyosunda her akşam saat 21.55'te çaldığında 3 dakikalığına savaşı durdurması, dost düşman tüm Avrupa ve Akdeniz savaş coğrafyasındaki her milletten asker tarafından şevkle dinlenmesi müziğin insanlık üzerindeki birleştirici etkisinin en çarpıcı örneğidir.
işte bu yüzden ki müzik evrensel bir dildir.
hatta öyle ki bir alman askeri savaş sonrası yazdığı anılarında bu şarkıyla ilgili şunları yazmıştır:
"Kuzey Afrika cephelerinde bütün gün siperlere gömülüp kıran kırana savaşan askerler saat 21.55'te ateşi keserler, Belgrad radyosunu dinlerlerdi. Bir gün yine aynı saatte radyoda Lale Andersen** Lili Marleen'i söylemeye başladı. Biraz sonra karşı düşman siperinden bir ses duyuldu, bozuk ve aksanlı bir almancayla sesleniyordu:
Heey! Radyonun sesini biraz daha açsanıza!"
binlerce kişinin ölmeden önce dinlediği son şarkıdır. almancadır, ama yine de kulağa hoş gelir. 2. dünya savaşında merkez avrupa kıtası resmi savaş marşı olduğu söylenir. bu derecede ünlenmiştir. belki bu denli ünlenmesinin sebebi sözlerinin askerlerin kendi yaşamında bir anlam ifade etmesidir. rivayete göre şarkı çalarken cephelerde savaş durur ve her iki tarafın askerleri sessizlik içinde dinlerlermiş.
ayrıca kemal sunal'ın oynadığı gurbetçi şaban filminde seri versiyonu bulunmaktadır: https://www.youtube.com/watch?v=-9un3Tz0Lvw