sıklıkla "kapitalist ekonomik sistem" ile karıştırılıp hakkında temelsiz dayanaksız yorum yapılan sistem. özellikle adam smith'in liberalizmin kurucusu olduğu düşünülür ki en saçması da budur. adam smith ekonomik davranışları sistematize edip teorik hale getiren, kısaca ekonomiyi sosyoloji ve felsefeden kurtarıp bağımsız bir bilim olma yoluna sokan kişidir. kendisine liberal deniyorsa da çok sonradan denmiştir, kendisi ekonominin içinde liberal bir sistematik oturtmuş değildir.
zaten klasik manada liberalizm eşittir kapitalizm demek ekonomik teoriye aykırıdır. liberalizm ekonomi yorumunu kapitalist bir yöntemle yapmıştır çünkü zaten o dönemde yorum yapılacak farklı bir ekonomik görüş yoktur.
en önemlisi de türkiye cumhuriyeti'ne en az uğramış, uğradığında da sistem taraftarlarınca hiç edilmiş bir kavramdır. türkiye cumhuriyeti tarihinde tam anlamıyla liberal görüşü savunan 1-2 siyasi hareket/parti ortaya çıkmıştır ki aldıkları tüm oy toplansa yüzde 1 leri bulmaz.
geleceğe, insanlığa ait, insanı en iyi anlayan siyasi görüştür. kapitalizm olarak değerlendirmek yerine gerçekte ne olduğu araştırılıp bu konudaki cehalet alt edilirse ne olduğu daha iyi anlaşılacaktır...
Dünyanın hiç bir yanında tam manasıyla olamayan olgudur. insanoğlu yaratılış gereği hep kendini bi yere daha yakın hissetmiştir. Daha çok tanınsa insanların ufkunu açacağını düşündüğüm yaşam biçimidir.
Gerek ekonomi felsefesinde gerekse siyaset felsefesinde devlet, toplum ve birey arasındaki tüm ilişkilerde bireyin hak ve özgürlüklerini öne çıkaran; her bireyin vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğünün tanınması gerektiğini savunan ekonomik ve siyasal öğreti.
türkiye de ve dünya da dahi uygulanması zor olan yöntemdir. Çünkü insanlar liberaizm'i yanlızca ekonomik anlamıyla sınırlı bırakmışlardır tarihten bu yana, siyasi, insani, ahlaki özgürlükleri de içine alan bir kavram olduğu unutululmuş yada unutturulmuş!
nedeni ise bazı kesimlerin bu bürokrasiden rant sağlamasıdır. şöyle ki bürokrasinin çok yoğun olduğu toplumda liberalizmin yerleşmeye başlaması ile insanlar bireysel haklarının daha fazla farkına vardıkları için bu bürokratik yapı büyük zarar görüyor, insanları basit günlük olaylar ile oyalamak daha çok zorlaşmaya başlıyor, hakkının farkında olan kişi onun peşine düşmeye başlıyor.
Tekelci olmayan kapitalizm. Var mı böyle bir kapitalizm? Yok! Öyleyse eşittir kapitalizm! Siyasal anlamı ile iç karışıklık çıkarmada ve ülkeyi soyup elaleme peşkeş çekmede kullanılan bir özgürlük maskesidir. Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik nerede sorusunu soranlara cevap: Milyonlarca insan açlıktan ölürken, daha çok kar yapmak için şirketlere verilen özgürlüğün ta a.k! Milyonlarca insan tedavi olma hakkından mahrum kalmışken, beş yıldızlı özel hastanelerde reklam yaparak tedavi olan şerefsizlerle olan eşitliğimizin de ta a.k! Kendi çocuklarını askerlik diye dağlara yollayarak yine bu ülkenin vatandaşlarını öldüren ve kendi evlatlarını öldürten kardeşliğin de ta a.k!
en eski ve sağlam temeller üzerine kurulmuş düşünce sistemidir. manifestolarla, tepeden indirme ve zorlama doktrinlerle (bariz ıkınmayla) meydana gelmediği için 100 yıllık sanayi çağından çok daha uzun bir dönemde olgunlaşmıştır.
aşırı uçların kısır çekişmelerinden uzak durup kendilerini yok etmelerini kenardan izlediği için adı konformizm'le paralel anılır.fakat temelleri serbestlik ve görünmez el yani salt ekonomi anlamı dışında üzerine atılmış bir kavramı müdahaleci olmadığı için eleştirmek abesle iştigaldir.denetimsizlik,en büyük denetimdir.
hükümetlerin herhangi bir biçimde yoğunlaşmasının bireysel özgürlükleri yokedeceği anlayışına dayanan ve egemen devlet ile egemen insanın nasıl bağdaştırılacağını çözümlemeye çalışan, bunların sonucu olarak da siyasi iktidarın ekonomik veya siyasal herhangi bir gücün elinde toplanmasının önüne geçecek formüller, yöntemler üretmeye elverişli bir kavram.
ne ilginçtir ki onun kurucusu,sistematik hale getiricisi da karl marx gibi bir yahudidir. ön isimleri bile aynı..
(bkz: karl popper)
(bkz: liberalizm vs marksizm)
görünüşte özgürlükçü olmasına karşın toplumdaki sınıflar arası eşitsizliği artırdığı, gerektiğinde devletin denetimini ortadan kaldırdığı için dizginlenmeyen spekülatif hareketler ve insanların doymak bilmeyen kar kırslarının zamanla reel üretimin sınırlarıyla çatışmasına ve bunun mali ve ahlaki krizlere neden olması nedeniyle zamanla gözden düşecek akımdır.
devletin mudahalesi olmadan kendi haline bırakılmış liberal düzen her zaman kendi icerisinde toplumsal sınıflar sermaye lordları ve ezilen emekci sinifları yarattıgı yatsınamaz bir gercek.liberalizm insanlara zengin olma firsati sunar.fakat eger zengin olamazsanız birilerini zengin etmeye mahkum kalırsınız.
devletin elinin üretimden ve ticaretten çekilmesini, devletin zarar ederek verdiği hizmetlerin kısıtlanmasını ** ve bu sayede devletin gereksiz yüklerden kurtarılarak vergilerin minimum düzeye indirilmesi, asgari ücretin artması, yeni yatırımlar yapılarak yeni iş sahalarının oluşmasını ve rekabetin-böylece de hizmet kalitesi ve ucuzluğun olmasını amaçlayan sistemdir.
liberal ekonomide devlet "tüccar" değildir. devletin görevi sadece yasama, yürütme ve yargıdır. mahkeme suratlı devlet dairesi çalışanlarına ya da uzun, sıkıcı bürokrasiye karşı olan, her türlü hizmetin özel kuruluşlar tarafından verildiği ve insana müşteri muamelesi yapıldığı ve dolayısıyla müşteri memnuniyetinin önem kazandığı sistemdir.
liberalizm sadece ekonomik bir düzen değil, aynı zamanda yaşam tarzı olarak da insana her türlü bireysel özgürlüğünün* verilmesi gerektiğini savunur.
temeli doğanın "düzenle ilerlediği"* fikrine dayanan bir 19. yüzyıl ideolojisi. bu bağlamda marksizm ve faşizm gibi "pozitivist" ideolojilerle yakın ilişkidedir.
günün birinde piyasanın her şeyi düzenler hale gelip devlet denilen baskı aracını ortadan kaldıracağını savladığı için anarşizmle de yakın özellikleri var.
insanı birey olarak ele aldığı için erken hristiyanlığın agustinusçu ekolüne bağlanır tarihsel olarak. içinden çıktığı toplumların dini olan protestanlık da agustinusçu'dur. nasıl aziz agustinus insanı tanrı tarafından seçilmişler ve lanetlenmişler diye ikiye ayırırsa liberalizm de yetenekliler ve yeteneksizler diye ikiye ayırır. nasıl agustinus'un ayrımı doğuştan gelir ve sonradan hiç bir çabayla değiştirilemezse liberalizmin ayracı da değiştirilemez.
sözün kısası yeni ve çok akılcı bir ideoloji falan değil avrupa'yı orta çağ karanlığına sürükleyen düşünce biçiminin kılık değiştirmiş biçimidir.
günümüzde post-modern çağın faşizmi olma yolunda ilerlemektedir. insan doğası ve iktisat bilimiyle ilgili yanlış tezleri içinde bulunduğumuz küresel ekonomik krizin en büyük nedenidir.
taraftarları daha çok patrona yalakalık yapmayı başarı addeden tatlı su yuppieleriyle az gelişmiş ülkelerdeki vatan hainleridir.*
Devletin bireysel özgürlükler karşısındaki yetkilerini sınırlamayı öngören siyasal öğreti.Coşkun Can Aktan'ın 'gerçek liberalizm nedir?' adlı kitabıda bunu en iyi şekilde açıklar.
şu üç günlük dünyada mantıklı ve uygulanabilir tek yoldur. Aklı olanın başka yollara sapmamasını gerektiren, kabul edilmesi gereken, kaçınılmaz realitedir. huzur liberalizmdedir. *
devlet müdahelesinin olabilecek en asgari miktardaki düzenini savunan, temelde burjuvazinin çıkarlarını kendi çıkarlarıymış gibi koruyan 21. yüzyılı en iyi anlatan sistemdir. kişisel sermayenin tekelci kapitalizme birer birer yenildiği 21. yüzyılda, doğudan batıya tüm ülkelerde liberalizmin ayak sesleri git gide güçlenmiştir. 1928 buhranından sonra bir daha belini doğrultamayacağı düşünülen kapitalizm ve onun ikiz kardeşi liberalizm, her seferinde burun kıvırdıkları devlet müdahelesi sayesinde ayakta kalmayı başarabilmiş, ve yine burjuvaziye hizmetine tam gaz devam edebilmiştir. son yıllarda adı mortgage krizi olarak lanse edilen krizin en çok darbe vurduğu sistem liberalizmdir, insanlar artık kapitalizmin sömürü düzeni olduğunu anlamaya başlamışlardır. her seferinde devlet müdahelesini reddeden, tekelci sermayeyi zengin etmek üzerine kurulmuş bu sistem yine devletin özelleştirmeleri sayesinde krizi hasarsız geçmeye çalışmakta, fakat bu sefer 1928'deki gibi kolay olmamaktadır.
insanlara özgürlük vaad ettiği ileri sürülen bu sistem, sözde demokratik tavrı ile beyin yıkamakta, azınlıkların ve toplumdaki ilerici aydınların gönlünü fethetmektedir. oysa ki liberalizmin tek amacı sömürmektir, bu yüzden halka olabildiğince demokrasi pompalar, aman ses çıkarmasınlar da ben de işime bakayım, tekelci sermayeyi zengin edeyim diye. kişilerin hak ve özgürlükleri için varolmuş bir sistem gibi gözüken liberalizm, aslında sömürü sanatının mimarı, özel mülkiyetin en harika savunucusu, serbest piyasada büyük patronların sırtını sıvazlayan şefkatli bir baba gibidir. toplumdaki azınlıkların veya sosyalizm savunucularının gözüne şirin gözükmek için ilkesiz bir barıştan yana olan liberalizm, ideolojik mücadele yürüten herkese düşmandır. çünkü liberalizm toplumu burjuva özentiliği ile besler, bencilleştirir, yalnızlaştırır.
insan haklarını ve özgürlüklerini korumaya çalışan bir ideolojidir. anarşizmden oldukça farklıdır. anarşizm devletlerin varlığına karşıdır ama liberalizmde insanların hak ve özgürlüklerini koruyacak, düzenleyici bir devlet zorunludur. liberalizm her ne kadar görünüşte bireylere yönelik bir ideoloji olarak gözükse de aslında toplumsal yönü daha çok olan bir ideolojidir. liberalizmde amaç bir toplumda bireylerin kişisel hak ve özgürlüklerini en yüksek seviyede tutmaktır. eğer çatışan özgürlükler varsa, toplumun toplam özgürlüğü için bazı özgürlükler kısıtlanabilir.
liberalizmde kısıtlanan bu özgürlüklere şu şekilde örnek verebiliriz. örneğin amerika birleşik devletleri, hollanda gibi liberalizmin en uç noktada olduğu ülkelerde çocuk pornosu çekmek, yayınlamak, bulundurmak kesinlikle yasaktır. bu ülkelerde çocuk pornosu suçundan yargılananlar da genellikle mahkemelerde çocuk pornosunun ifade özgürlüğü kapsamına girdiğini savunmaya çalışırlar. fakat bu savunmayı hiçbir mahkeme kabul etmez, hiçbir yasal organ bu özgürlüğü kabul etmez. çünkü çocuk pornosu doğrudan bir çocuğun hak ve özgürlüklerine saldırıdır. eğer bir özgürlük başka bir özgürlüğü kısıtlıyorsa, o özgürlük kısıtlanır.
ama çocuk pornosuna kesinlikle geçit vermeyen batı dünyası eşcinselliğe büyük özgürlükler sağlamıştır. üstelik bu yasaları çıkartan milletvekillerinin çoğu eşcinsel de değildir. eşcinselliğe bu özgürlüklerin sağlanmasının nedeni eşcinsellerin hiç kimsenin özgürlüğünü kısıtlamamasıdır. iki eşcinsel gönüllü bir şekilde bir ilişki yaşıyorsa bunun hiç kimseye zararı yoktur. hiç kimsenin haklarını gasp etmez, hiç kimsenin özgürlüğünü kısıtlamaz.
liberalizm bir tür özgürlük sanatıdır. sürekli bir gelişim halindedir. sürekli yeni özgürlük çatışmalarının çözülmesi, yeni hakların tanımlanması gibi sorunları çözmeye çalışır. şu anda avrupa'da ve abd'de de bu tür tartışmalar sürekli yapılmaktadır. ama liberalizm felsefesine kuşku duyan insan pek yoktur. kuşku duyulanlar genellikle belirli özgürlük ve hakların korunmasında verilecek kararlara yöneliktir.
milyonlarca kişiye açlık ve yoksulluk dayatan akım falan değildir. yokluğu sadece açlık ve yoksulluğa neden oluyor. işte bu noktayı anlatmak insanlara çok zor. sorumluluk sahibi olmayan insanlara sorumlu oldukları zaman hayatlarının nasıl değişebileceğini öğretmek. dünyaya baktığımız zaman liberal bir ekonomi ve hukuk sistemine geçen ülkeler büyük bir değişim yaşıyorlar. bu yavaş değişim eskiden hazıra alışmış insanları rahatsız ediyor elbette. devlet güvencesi ile yaşamaya alışmış insan bir anda rekabet etmek zorunda kaldığı zaman eskiyi özlüyor. ama liberalizme geçişte bu süreci yaşamak zorunda kalacağız. eninde sonunda yaşayacağız zaten. bütün dünya yaşayacak. ne kadar erken olursa o kadar iyi.