bugün

bir hans vardı, almıştı elke yi yanına, almanya'dan kalkıp doğruca fatma diye bir kızın yanına geliyorlardı...sonra bunlar yeni arkadaşlar falan ediniyorlardı, okula başlıyorlardı türkiye'de. şarkı falan da öğretiyorlardı, bruder martin mi ne, öyle bir şey vardı...ama ben tüm altıncı sınıf boyunca wiedersehen i ya da hausaufgaben i doğru yazmaya çalışmaktan başka bir şey yapamamıştım. (ein zwei ein papagei, drei vier eine klavier, fünf sechst eine hex, sieben acht gute nacht! neun zehn auf "wiedersehen") aaa....hatırlıyormuşum.*
ıch habe zwei stunden mathe am montag. "pazartesi günü iki saat matematik dersim var." *
lern mit uns bizimle öğren demektir. zaten yabancı dil türklerin yazdığı kitapla öğrenilmez yabancı kaynağa başvurmak daha mantıklıdır.
bruder martin, bruder martin
schlaufs du noch, schlaufs du noch
hörst du nicht die glocken, hörst du nicht die glocken
bim bam bum, bim bam bum
ona güvenerek üniversitede almanca dersi aldığım*, ama hiçbişey öğretmediği için herşeyi yeniden öğrendiğim saçma salak kitabımsı.
koko isimli papağanıyla efsane olmuş kitaplardır bunlar. Bir ünitede de bizim nasreddin hoca ile kendilerinden bir eleman konuşuyorlardı, öyle kalmış aklımda.
koko adlı papagay(evet papagai), bu kitabın her sayfasında farklı renklerde çıkardı. ayrıca bir papağana bile bıyık çizebilmeme olanak sağlayan milli eğitim bakanlığı büyüklerime de selam ederim.

ayrıca vaktinde iki alman kıza "ich liebe am kiosk"(anlamını halen bilmiyorum ama güldülerdi buna) dememe sebep olmuş ve beni sempati yuvası haline getirmiş kitaptır.

edit: anlamını öğrendim efendim, ich liebe am kiosk diyerek "büfede seviyorum" demişim. güler tabi kızlar. e be milli eğitim, bize almanca o kadar kelime varken öğrete öğrete büfe'yi mi öğrettin? öpüyorum milli eğitim.
(bkz: hep beraber)
wir haben von dem vater gesiehen
lisede okuduğum almanca kitatıbı. 4 sene okumama rağmen neredeyse hiçbir şey aklımda kalmamıştır. renklerde hep kayma vardır. hans adından nefret etmemi sağmalıştır. ek olarak almanyaya giden türklerin de bazı maceralarını anlatır , türk dedeyle türk torunu aralarında almanca konuşur bazı bölümlerinde.
özellikle içindeki çizimlerin kalitesiyle örnek gösterilen kitaptır.
insani almancadan sogutan kitap. (bkz: itici)
bi papağanın komisch demeyi öğrettiği kitap. ortaokulda iken gösterilen almancanın temellerini öğrendiğim kitap.

(bkz: 8 dil bilen kültürlü genç)*
(bkz: wir lernen deutsch)
ilkokul için hazırlanmış olsa da, ülkemizde ortaokullarda almanca öğretmek için kullanılan garip kitap. mesela türkler aralarında almanca konuşuyor falan filan...
(bkz: çaykur rizespor)
"üç yıl boyunca kendisinden üç-beş şey öğrenebildiysem bu benim müthiş sabrım ve zekamdandır" diye düşündüğüm insanbezdirir kitap.
adıyla 180 derece zıt bir görevi olan,'sözde' almanca öğretecek kitap.
her konunun arkasında bilinmeyen kelimelerin türkçesi olmasıyla beğenimi kazanmış bir şey öğretememesine rağmen nedense "almanca bilmiyorum." demeyi öğrendiğim ders kitabıdır. **
sabi,saba ,sabo ,hans,elke,metin gibi karakterleri içeren ders kitabı.
görünce dehsete dusmeme sebep olan baslık.. elke ve hansın maceraları ve wo ist kokoyla gecen lise yıllarım.. * *
hiç kimseye almanca öğretemeyen kitap.
içindeki her kelimeyi, cümleyi ortaokul boyunca beşer kez yazdığım kitap.

tek beş kez yazmadığımız kelime;
(bkz: türkiyemspor)
tante tombul'un restaurantında mantı yemeyi öğreten kitaptır.
esas karakteri koko adlı papağan olan harika olay örgüsüyle hem eğlendirici hem öğretici olmayı başarabilen başyapıt niteliğindeki eserdir.
(bkz: koko ist ein papagei)
bu kitapla ilgili ilginç bir durum ise ; kendisini hem orta okulda hem de lisede kullanmış olmamızdır.