bugün

Diğer adı The Hedgehog olan 2009 yapımı film. kitabı da varmış.

Yapım:2009 ~ Fransa, italya

Yönetmen:Mona Achache

Senaryo:Mona Achache

Senaryo (Kitap):`Muriel Barbery
`
Yapımcı:Anne-dominique Toussaint

Görüntü Yönetmeni:Patrick Blossier

Müzik:`Gabriel Yared
`
--spoiler--
son 2-3 yıldır izlediğim en dokunaklı filmdir. bir apartman dairesinde yüzüne pek bakılmayan bir kapıcı, yaşına göre fazlaca zeki bir kız çocuğu, kibar ve apartmana yeni taşınan japon bey de bay Ozu.
filmin sonu keşke öyle bitmeseydi, keşke bayan renee yaşamaya tam da başlamışken gitmeseydi.
filmden bir cümle daha doğrusu anna karanina'dan;bütün mutlu aileler birbirinin aynısı ama her mutsuz aile birbirinden farklı."

paloma adlı küçük kız, bayan renee'yi Bay Ozu Kakuro'ya şöyle tarif eder:
"bayan michel'i bir kirpiye benzetiyorum.dıştan bakınca dikenli, bir kale gibi korunaklı ama bana öyle geliyor ki içini görebilsek, aslında hiç de uyuşuk olmayan,nevi şahsına münhasır,sadece göze batmaktan sakınan,son derece zarif o yaratıklar gibi sanki."
--spoiler--
Muriel Barbery nin L'Elégance du Hérrison (Kirpinin Zerafeti) isimli romanından uyarlanan film.
--spoiler--
filmi ne güzeldi ama tam kokuro'nun hayatı yeniden başlıyorken, bitmeseydi keşke. kadınınki hele, çöp atarken bitmeseydi olmaz mıydı? ölüm trajik bir şey. sevdiklerini görememek ve onların seni görememesi dedi çocuk en son.
ve en sıradan insanların içindeki incelikler ve zerafet, dikenlerin altını göremeyenler için ne acı, görebilenler içinse ne büyük sürpriz.
hayat güldürdüğü kadar mı ağlatıyor, hep ağlayana sürprizler sunup önce, sonra elindekini trajikomik bir biçimde mi alıyor? filmin sonu çok içimi acıttı, kitabı okumadım daha umarım ondaki son da aynı değildir.
--spoiler--
duygu ve düşüncelerimi paylaşmak istediğim film.

duygularım: sevindim bu filmi izlediğim için. eften püften şeylere içerleyip ona buna surat astığım günlerde vücuduma gözlerimden yaşama sevinci salmıştır. izleyeli de uzun zaman geçti, ancak bu küçük boylu büyük zeka küpü paloma ölmekten çok, öldüğümüz anda ne yaptığımıza dikkat çekmiştir.

düşüncelerim: bu film, fransız sinemasına ilgi duymama neden olmuştur. bende amelie'yi izledikten sonra neler hissettiysem hemen hemen aynını hissettirmiştir.

ne güzel hislerdir bunlar, izleyin bi.
--spoiler--
kedi dışarı çıkmasın, kapıcı içeri girmesin.
--spoiler--
hayatı sorgulamanıza ölümü tekrar ve tekrar düşünmenize sebep olacak fil.. başrollerin rus yazar tolstoy un anna karaninası vesilesiyle tanışmalarıyla başlayan ( fransız bir bayan ve japon bir bey) film. ölümü ve sonrasını sorgulamanıza sebep olacak film.
fransız italyan ortak yapımı, orijinali fransızca olan 2009 filmi. film, kapital toplumda insanların tamamen kürke odaklı yaşaması bundan mütevellid kirpi kılıklıların toplumdan tecrit edilmesi, daha doğrusu onlara toplumda yokmuş muamelesi yapılması dert edinilmiş. karakterler çok sağlam olmasada heyecan verici. küçük kızımızın (12) din felsefesine psikoanalitik açıdan yaklaşacak kadar konusuna hakim olması, kapıcı teyzemizin(54) dostoyevskiden alıntı yapacak, hatta bunu çay içme rahatlığında yapacak kadar entelektüel olması falan güzel şeyler tabi.

gel gelelim bu tarz filmlerde genel olarak şikayetçi olduğum bir nokta var. bu tarz filmler çok güzel başlıyor, gerçekten 15-20 yıldır, belki hayatı boyunca mutsuz olmuş insanları, hayatı sorgulayan ve fakat anlamlandıramayan insanları çok güzel resmediyor fakat daha sonra bu insanların yavaş yavaş üzerindeki ölü toprağını serpmesini izliyoruz, filmin sonuda ya mutlu bitiyor yada küllen mutsuz bitiyor. abe güzel abim hayatı boyunca mutlu olamamış bu pesimist insanları niye mutlu bir sona bağlamaya çalışıyon, bırak olduğu gibi resmet, film bitsin öyle. masumiyet neden efsane diye sorarlar sonra.
bütün kitaplar fransadan, bütün uyarlamalar fransadan çıksın dedim bi kez daha. filmde hüsrana uğramayacağınızdan emin olun ama önce kitabını okuyun.
--spoiler--

"yıldızları takip et o zaman her şey bir akvaryumun içinde son bulmaz..."

"bütün mutlu aileler aynıdır, ama her birinin kendince hüzünlü bir yanı vardır."

"önemli olan ölmek değil ki; öldüğün sırda ne yaptığın.. Renée, sen öldüğün sırada ne yapıyordun? sevmeye hazırlanıyordun değil mi…”

--spoiler--

kitabı ve filmi mükemmel, tiyatro uyarlaması da muhteşem olur (başka ülkelerde bir yerlerde böyle bir uyarlama yapılmış mıdır acaba) dedirten le herrisson'dur evet...
insanı fransa'da bir dairede kitap dolu bir odada bilge bir japonu beklemeye özendiren film.

--spoiler--

paloma, kakuro ve reneé üçü de birbirinden güzel ve naif. paloma'nın ölümü sıradanlaştırması, kendi ölümü için hazırlanması ama sonunda ölümün trajikliğini anlaması, reneé'nin nihayet mutlu olmaya hazırlanışı ve kakuro'nun bilgeliği üçü de çok güzel işlenmiş ama ben paloma'nın annesini de çok sevdim paloma'nın kamerasında gönüllü olarak gözüken ve el sallayan tek kişiydi.

“bütün mutlu aileler birbirinin aynısı ama her mutsuz aile birbirinden farklı.”

--spoiler--
(bkz: kirpinin zarafeti)
naif, sıcak bir fransız filmi. bir arkadaşımın önerisiyle izledim. ilk 20-25 dakika yine mi sıkıcı bir fransız filmiyle baş başa kalacağım derken sonraları kendisine bağladı. bize böyle filmlerle gelin ey fransızlar. kimin eli kimin cebinde belli olmayan, ensest özentisi filmlerinizle değil.

size de tavsiye ederim.