rize ve artvin'in belli gölgelerinde bulunan benimde içlerine dahil olduğum topluluk.şöyle bir anımı anlatmak isterim."birgün güzel memleketim rize'de genç delikanlı bir hemşehrimin babasını para istemek üzere arayışı esnasında para vermek istemeyen babasını eğer vermez ise cuma çıkışına giderek tüm cemaate domalmak ile tehdit ettiğini bizzat kendi kulaklarım ile duymuş ve gülmekten yarılmıştım, ayrıca bu konuşmayı 100 mt yarıçapındaki bir dairede herkesin duyabileceği şekilde bağıra bağıra yapmasıda ayrı bir neşe kaynağı idi.işte laz'lık budur arkadaşım içinden geçen hiç bir şeyi içinde tutamamaktır."
Lazların en eski tarihleri, Kolhis yönetim ve kültür alanıyla yakından ilişkilidir. Kolhis'in varlığına ilişkin ilk yazılı belge Urartu kralı II. Sarduri döneminde Lazların yaşadığı ülke Qulha olarak geçmektedir. Kolhis yönetim alanı (günümüzde Abhazya sınırları içinde kalan), Gagra'dan başlamak üzere Çoruh yatağına kadar olan bölgeyi kapsamaktaydı. Kolhis kültür alanının sınırları ise güneyde, Trabzon'a kadar uzanmaktaydı.
MS 1. yüzyıldan itibaren "Kolh" yerine "Laz" veya "Megrel" olarak anılan Megrel-Lazlar, önce Pontus Krallığına ve daha sonra da Roma imparatorluğuna karşı bağımsızlık savaşı başlattı. 69-79 yıllarında Lazların başında bulunan Anicetus, halkını Romalılara karşı ayaklandırdı. Romalılar stratejik bir bölge olan Lazika'yı bırakmak istemiyordu. Ancak Lazların özgürlük mücâdelesi karşısında Lazika'yı terk etmek zorunda kaldılar. Lazika giderek güçlendi ve bugün Batı Gürcistan olarak bilinen bölgede hâkim oldu. Lazika'nın güçlenmesi, Laz akınlarının Çoruh'u aşarak Güneydoğu Karadeniz Bölgesine de yönelmesi ve Lazların bu bölgeye kitlesel göçleri, Pontus Kralı 2. Polemon'u tedirgin etti. Krallığını Lazlardan koruyabilmek amacıyla hükümetini Romalılara teslim etti. Roma imparatorluğunun bir eyâleti hâline geldi. Bu eyâlete "Pontus Polemonyakos" adı verildi. Trabzon'un doğusundan Çoruh yatağına kadar olan bölge Lazların eskiden beri yoğun olarak yaşadığı bir bölge olmasına rağmen, Lazika Krallığının yönetimi dışında kaldı.
2.yüzyıl tarihçisi Arrianus zamanında, Lazlar Sohumi'den başlamak üzere Trabzon'a kadar olan bölgede yaşamaktaydı. Roma/Bizanslıların "Laz" dedikleri bu halkı Gürcüler ve Abhazlar (Abazalar), "Megrel"; Roma /Bizanslıların "Lazika" dedikleri devletlerine de Gürcüler ve Abhazlar (Abazalar) "Egrisi", Persler ise "Lazistan" demekteydi. Strabon ve Xenophon gibi bir çok seyyah Kolhis’i anlatırlar; Kolhislilerin renkli gözlü, uzun boylu, beyaz tenli ve sert bakışlı kişiler olduklarını yazarlar.
Lazlar, M.Ö. 150-M.S. 600 yılları arasında Doğu Trabzon ile Abhazya arasında kalan sahil ve hinterlandının tek hakimi olacak Lazika krallığını kurarlar. Arrian, Trabzon ile Dioskuria (Sebastopolis) arasında yaşayan halkları sayarken Lazları da saymıştır: Kolhlar, Saniyalılar, Malahonlar, Heiohlar, Helonlar, Tsitreitler, Lazlar, Apsiller, Abazglar, Sanigler.
M.S. 456 yılında Roma imparatoru Marcian bölgeyi ele geçirmiş ve Laz Kralı Gobazese (Gubaz) boyun eğdirmeyi başarmıştır. [39]Bölgeye bizzat giden Prokopius'un notları (MS 554)yazarın "Tzani(Çani)" olarak adlandırdığı Lazlar hakkında detaylı bilgi vermektedir:
"Tzaniler, kadim zamanlardan beri, herhangi bir hükümdara bağlı olmayan bağımsız bir halk olarak yaşamışlardır. Ömürlerinin tamamını gökyüzüne doğru uzanan ve ormanlarla kaplı olan bu dağlarda yaşayarak geçirirler. Zira, toprağı işleme konusunda usta değillerdir ve memleketleri, sarp dağların en az olduğu yerlerde bile oldukça engebelidir. Bu yaylalar, engebeli olmanın ötesinde, son derece taşlık, işlenmesi zor ve hiç bir mahsule uygun olmayan bir toprak yapısına sahiptir. Onlar tarım yapacak olsalar bile, ürün yetiştirmek için yeterli toprak bulamazlar. Burada, ne araziyi sulamak, ne de tahıl yetiştirmek mümkün değildir; çünkü bu bölgede düz bir arazi bulunmaz ve hatta buralarda ağaç da yetiştiği halde, bunlar meyve vermeyen ağaçlardır. Zira bu bölge bitmek bilmeyen kışın etkisiyle, uzun süre kar altında kaldığından, ilkbaharın başlangıç dönemi son derece belirsiz ve düzensizdir. Bu nedenlerden dolayı Tzaniler eski çağlarda bağımsız bir yaşam sürmüşler, ama şimdiki imparator Justinianus'un saltanatı sırasında, general Tzittas’ın komutasındaki bir Roma ordusu tarafından bozguna uğratıldılar ve hepsi kısa sürede mücadeleden vazgeçerek boyun eğdiler. Böylece, tehlikeli bir özgürlüğün yerine, sıkıntısı daha az olan esareti tercih etmiş oldular. Ve onlar hemen Tanrıya itaat ederek, Hristiyanlığı kabul ettiler. Böylece yaşam biçimlerini huzurlu bir yola sokmuş oldular ve daha sonra düşmana karşı sefere çıkıldığında, her zaman Romalıların yanında yer aldılar."
Bizanslı tarihçi Agathias'ın M.S. 6. yüzyılda tuttuğu notlara göre, Yunan mitolojisinin en eski destanlarından Argonautika'da yazanlara göre Yasun ve adamları, Altın Post'u alıp Yunanistan'a getirmek için Kolhis'e gelmişlerdi. Yasun, Altın Post'un yanı sıra Kolhis prensesi Medea'yı da ülkesine kaçırmış ve onunla evlenmişti.
"Lazlar büyük ve gururlu bir halktır ve onlar, oldukça önemli başka kavimlere hükmetmektedirler. Kolkhidalıların antik isimlerine bağlı olmaları ile abartılı bir şekilde gurur duyuyorlar; muhtemelen kibirli tavırları da bu yüzdendir"
Prokopius Lazların, Roma imparatorluğunun doğu sınırını korumaları karşılığında yarı bağımsız krallıklarında özgür bir hayat sürdüğünü bildirmekteydi.
Bizans ile Persler arasındaki mücadelede oldukça yıpranan Lazlar, M.S. 7. yüzyılın sonlarında, Lazika'nın Arap işgaline uğramasıyla topraklarını terk ederek güneye inmek zorunda kalmışlardır. Latinlerin 1204'te Kostantinopolis'i işgal etmeleriyle, Bizans kralı olan Kommenoslar Trabzon'a kaçıp yeni bir devlet kurdular. Trabzon imparatorluğu yönetiminde, Bizans yanlısı Yunanlar ile Kafkasyalıların konfederal yönetiminin desteklediği Lazlar arasında kıyasıya bir iktidar mücadelesi başladı. Bunun üzerine Gürcü kraliçesi Tamarın desteğiyle, 1204'te Rize ve çevresinde "Théma Grand de Lazia" kuruldu
pkk gibi örgüt kurmadiklari, ermeniler gibi kadinlari ve bebekleri öldürmedikleri, her zaman ve her sartta türkiye cumhuriyetinin yaninda oldugu halde espri ayagina beline beline vurulmus cerkeziyle kürdüyle ermenisiyle bir tutulmusuzdur, sözlüktede böyledir.
kurban olunasidirlar.
nazım ustanın memleketimden insan manzaraları nda şöyle betimlediği insanlar.
Dümende ve başaltında insanlar vardı ki,
Bunlar
uzun eğri burunlu
Ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki
Sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için
Hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin
Bir şarkı söyler gibi Ölebilirlerdi.
annem ve babamın daim olduğu etnik köken. öyle sanıldığı gibi lazca konuşmazlar her yerde. her zaman türkçe konuşurlar. doğma büyüme istanbul ya da büyük şehirlerden birindeyse, şiveleri oradaki insandan hiçbir farkı yoktur. karadeniz dizilerindeki abuk sabuk şiveler gibi de değildir.* ayrıca, çok oynak insanlardır. bir yerde tulum ya da kemençe çalsın, birkaç kişi de varsa aralarında tamamdır. horon için her şey hazır demektir.
benliğini kaybetmiş ve bundan gurur duymuş etnik kökendir. tamam, türkiye vatandaşısın, türküm diyorsun fakat kültürlerini sahiplenemiyorsun. dilini sahiplenemiyorsun. yazık.***
en alakasız insanların bile üzerinde yorum yaptığı halk.
hayatında hiç laz görmemiş birisinin "uyy kesileyum sağa" demesi ya da "lazlar sinirli olur" genellemesi gibi bir davranış türü nedense bünyelerde alışkanlık yapmış.
"karadenizli" ile "laz" olayını ayırın ya da birleştirip doğru yorum yapın.
milletini ve ülkesini bu ülkede en çok seven ve benimseyen benimde içlerinde vuku bulduğum halk topluluğu. hayatı fıkralaştırmak gibi olaylar pek söz konusu olmasada çoğu zaman komik maceralarla geçer. orjinal bir laz olarak (baba rize fındıklı, anne artvin hopa) söyleyebilirim ki asla kimseye kin gütmeyiz biz. yani çabuk sinirlenip çabuk sönmek ve anında barışmak gibi bir yapımız var ve bu sayede kürt vatandaşlarımız gibi kan davası vs. olaylar pek fazla görülmez bizim oralarda. kafamız çalışır mı? in spades. ancak bazı durumlarda mevzuyu çözememek vardır bizde. yani şöyle düşünün günün çoğu zamanını gözüne beyninize perde inmiş ve hiç birşey anlıyamıyormuşsunuz gibi. ve bu olay diğer kardeşlerimiz arasında alay konusuda olmuştur. mesela bakın şuanda yazacağım şeyleri kafamda kurup güzel bir yazı yazmaya hazırlanırken ne düşündüğümü düşünmek gibi bir fiille beynimi meşgul edip ne yazacağımı unutup entrymi yarım bırakıp sonra devam etmek istiyorum ey sözlük! *
vatanına bayrağına bağlı etnik kökeni rusya'ya dayandığı iddia edilse de bu kadar vatanperver olması kürt'lere olan kini hatırlamaya sebebiyet veren saf ve samimi halk.
ulan ben niye karadenizde doğmadım dedirtecek insanlardır.
uzun eğri burunlu
Ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki
Sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için
Hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin
Bir şarkı söyler gibi Ölebilirlerdi.
bir tane hainine, kötü niyetlisine rastlamadım bu adamların. rte çıkmış o da araya karışmış. laz saymıyorlar zaten onu da!
hala yurdumda karadenizli türklerle karıştırılan halk. ayrı bir dilleri, güzel bir kültürleri olan, büyük çoğunluğu komunist ve kürtlerle aynı kaderi yaşamış halk.
eskiden trabzon-hopa arası yoğun olarak yaşayan ve şimdilerde pazar-sarp arasına (gürcistan'da poti'ye kadar) sıkışan ve türkçenin yanı sıra gürcüceyle akraba olan ve içinde ermenice ve türkçe sözcüklerin de olduğu lazca dilini konuşan ve annemin babası tarafından mensubu olduğum halk. bildiğim en önemli lazlar birol topaloğlu ve rahmetli kazım koyuncu'dur.
türk ırkıyla alakalı olmadıkları halde* bu kadar çok türk milliyetçisi olmalarına anlam veremediğim kavim. laz milliyetçiliği yapsalar anlıcam.
bi yere ait olma ihtiyaçlarını gideriyorlarsa orasını bilemem.
kürtçükler tarafından Kendilerini Türk soylu gibi hissetmeleri yadırganan insanlardır. Türk Irkıyla alakaları KAfkasyaya, Anadolu'ya ne zaman Türkler gelmişse onlarla birlikte yaşadıklarıdnan bu zamana kadar derin ve bağlı bir şekilde vardır bu da tahminen en aşağı 1000 yıllık zaman etmektedir. Bu kadar zamana rağmen kimi iptidai yığınlar gibi Düşmanlık ve teroristlik yapacak halleri yoktur. Onlar karadeniz'in çocuklarıdır. Karadeniz Bile başlı başına Türklükle kardeş ve bir olmalarını perçinlemektedir.