bazı zamanlarda, göz göre göre, isteye isteye yaptığım eylem.
huzur buluyorum yahu. küçücük şeylerle mutlu oluyorum. lavaboya işediğimde içime dolan o mutluluk var ya... ah. anlatılmaz gerçekten. hemen arkamda klozet oluyor, ama ben oraya götümü dönüyorum, musluğu açıyorum ve lavaboya şar şar işiyorum. bir yandan da açtığım su, sidiğimi alıp götürüyor. allahım böyle bir mutluluk olamaz.
az önce yine işedim geldim.
eve yalnız yaşıyorum. yalnız derken; mikroplar hariç yalnızım. ve mutluyum ulan.
mutluyum!
lavaboya işeyebiliyorum,
peçeteye attırıp peçeteyi de bir kenara atabiliyorum.
osurabiliyorum.
sağlıksız beslenebiliyorum.
boxerla dolaşıyorum.
götümü kaşıyorum.
seviyorum yalnızlığı. lavabom, ben ve sidiğim; mutluyuz amına koyayım.
itiraf ediyorum sözlük, ben eskiden çok temizdim. harbiden haa.. temizliğe çok önem verirdim, öyle ki elim kıçıma değse yıkamadan rahat edemezdim. sonra nasıl olduysa yavaş yavaş pisliğe, kire alıştım. en son bu olaya kadar düştüm. lavaboya işemeyi hayal bile etmemiştim 16 yaşıma kadar. ta ki bir arkadaşım evinde, onun lavaboya işediğini görene kadar. o kadar şaşırmıştım ki ağzım açık kalmıştı. "ne yapıyorsun lan" dediğimde "bi filmde görmüştüm" dedi. bir insan nasıl lavaboya işeyecek kadar pislik olabilir diye düşünürken bir baktım lavaboya işiyorum. ama artık kendime yeniden çekidüzen vermeye başlamalıyım. mesela artık klozete işemeye başlayarak başlayabilirim buna.
tuvalette baba vardır. beklersiniz beklersiniz çıkmak bilmez, kaçıncı uyarısinizdir bu ama içerden tık yok. artik dayanamayıp fermuari açıp lavaboya isemektir. eminim ki sonra ki nesiller bu eylemin daha büyüğü olan lavaboya büyük abdesti yapma işinide yapacaklardır eminim efendim.