osmanlıcılık yapanların yüzeyselliği, kemalistlerin fikriyat kısırlığı ve bu topraklarda felsefe ve bilim adına hiçbir sik üretilememsinin yegane sebebi, latin alfabesi, öztürkçe ve dilde sadeleşme geyikleriyle, anadolu ve islam coğrafyasına hükmetmiş medeniyete ait 1000 yıllık mimari, edebiyat, hukuk ve belki de en önemlisi felsefe ile bağlar bütünüyle kesilmiş ve neticede köksüz, mimarisiz, felsefesiz bir türkiye ortaya çıkmıştır.
osmanlıcayı, farsçayı dolayısıyla mimarimizi ve felsefemizi anlayamamız, devletin inşa ettiği ruhsuz ve mimarisiz sikindirik betonarme binalarda en çarpıcı şekilde ortadadır.
selçuklu' nun, osmanlı' nın eserlerine bir de t.c' nin eserlerine bakın anlayacaksınız.
yalandır. geçmişte arap alfabesiyle yazılmış ne kadar önemli eser varsa latin alfabesiyle ve günümüzde kullandığımız dile uygun olarak basılmıştır.
tersini iddia eden yalancılar, illa okunması gereken ama alfabe engeli nedeniyle okunamayan her hangi bir kitap adı söylesinler.
osmanlı arşivleri filan konu dışıdır. o arşivlerde sıradan halkın işi olmaz. araştırmacılar ise zaten arap alfabesini ve osmanlı yazım kurallarını biliyorlar.
bir de şunu söyleyeyim: osmanlı bırak geçmişle, kendi halkıyla bile bağlantısını kesmiştir. osmanlı döneminde sıradan halk, ne yöneticilerin okudukları şiirleri, ne son derece ağdalı bir dille yazdıkları kitapları anlayabiliyordu.
üstelik osmanlı'nın ilk dönem metinleriyle, yükselme, duraklama ve gerileme dönemi metinleri karşılaştırıldığında geçmişiyle bağını koparanın asıl kim olduğu açıkça anlaşılıyor. osmanlı'nın ilk dönem metinleri bugünkü dilimize oldukça yakınken, kitaplar zaman ilerledikçe boktan, soysuz bir dille yazılmaya başlandı.
latin alfabesinden ziyade, bulgarlara falan atık kağıt niyetine verilen osmanlı kaynakları veya tdk'nın giriştiği dil saflaştırma salaklığı kesti bağları. tıpkı 1984 romanındaki korku imparatorluğunun yaptığı gibi...
gazali' nin, ibn arabi' nin ve daha nicelerinin düşünceleri hakkında bir tek şey bilmeyen, anlayamayan gençlik bu iddianın alenen kanıtıdır. yalancı sensin, osmanlı arşivi de sana girsin.
yalancılar sayesinde gazali'nin ve ibn'i arabi'nin osmanlı döneminde yaşadığını ve türkçe yazdığını öğrenmiş olduk!... ne ki halk bunların yazdıklarını osmanlı döneminde rahatlıkla okurken, harf inkılabı yüzünden okuyamaz olmuş!.. bunlar ayranı yine fazla kaçırdılar...
aslında gerçek tam tersidir. gazali ve ibn'i arabi'nin eserleri asıl cumhuriyet döneminde tercüme edildi ve latin harfleriyle basılarak isteyen herkesin okuyabilmesi sağlandı.
buyurun gazali'nin ihya-ı ulum-id din'i... isteyen doya doya okusun:
çeviri yapıldığını söyleyip de eski dilde yazılan eserlerin türkçeye tam olarak uyarlandığını sananlar uyusunlar; zira kelimelerin birinci hatta ikinci ve daha derin anlamları ile yazılan eserleri türkçeye o kelimelerin kaçıncı anlamlarına bakılarak çevrildiğini düşünsün; eseri yazan kişiyi tanımayan kimse o kelimelerdeki derin anlamları yakalayamaz: bu da çeviri eserler ile bir sürü bilginin ve felsefenin otomatikman yok olduğu anlamına gelir.
kimisinin çeviri yapılmasını yeterli bulmadığını bahane ederek savunduğu tezdir. yahu dilimiz ne zaman arapça oldu ki halk çeviriye ihtiyaç duymadan gazali'nin, ibn'ül arabi'nin kullandığı sözcüklerin ikinci, üçüncü anlamlarını biliyordu?
mesele "osmanlıca"(!) metinler ise halk zaten anlayamıyordu.
arapça, farsça eserleri halk okumuyordu geyiği tamamen safsatadır. çünkü istisnasız her ülkede, her medeniyette entelektüel bir kaymak tabakası vardır ve düşünce dünyasını bu kesim şekillendirir. dünyanın hiçbir yerinde halk düşünce dünyasına yön vermez zaten. sorun da t.c' de bu arapça, farsça bilen, osmanlıca' yı okuyabilen sistematik bir entelektüel kitlenin asla ortaya çıkmamamış olmasıdır. örneğin, arapça- farsça- fransızca' yı çok iyi bilen, felsefeye ve edebiyata hakim mehmet akif' ler her ne hassa t.c' de asla olamamıştır. bu dönemde bireysel çabalarla bir şeyler yapabilenler ise saman alevi misali yanıp sönmüşleridir.
yıllardır yaptığınız bu malca kemalist hezeyanlarla kendi yalanlarınıza inanıyorsunuz maalesef.
üstteki cümle tanım içindi, ben başka bir şeye temas edeceğim:
gazalî'nin ihya'sının cumhuriyet devrinde tercüme edildiğini düşünenler var. yalandır. külliyen hem de. gazalî'yi ilk çeviren, ikinci abdülhamid'tir. yine o dönemde ibn haldun'un mukaddimesini de ahmet cevdet paşa çeviriyordu. kaydı veren hilmi ziya ülken'dir.
bir şey ispat edecekseniz, yalansız ispat edin.
her kim osmanlıcayı beğenmiyorsa da, gitsin direğin üzerine otursun arkadaş. fıstık gibi dil.
cumhuriyet, değil geçmişiyle, kendi halkıyla bile bağı olmayan şerefsizlerin yıktıklarını yapmıştır.
bu arada gazali'nin, ibn'ül arabi'nin eserleri ilk defa cumhuriyet döneminde çevrildi demedim. bu eserler cumhuriyet döneminde sıradan halkın bile anlayabildiği bir dille çevrildi.
ayrıca adama sorarlar, madem osmanlı kültürel eserlerin halk arasında bilinmesine o kadar meraklıydı, gazali'nin eserlerini tercüme etmek için neden abdülhamit dönemine kadar bekledi? 600 yıl fazla uzun bir süre değil mi?
yahu kaç defa izah edeceğiz bilmiyorum; adam divan edebiyatçısıyla halk edebiyatçısını bir tutuyor. bu dangalak fuzulî'nin türkçeyi bozduğunu düşünüyor işte. zannediyor ki karacaoğlan yaşadığı dönemde türkçeyi harika kullanıyordu, sonra fuzulî geldi, divan edebiyatçıları geldi, dili halktan uzaklaştırdılar.
fuzulî karacaoğlan'dan 250 sene evvel yaşadı lan. bu kadar mı cahilsiniz? bu şimdi şey sanıyor, osmanlı kuruluş döneminde çok türkçüydü, sonra arapçılar geldi ve dili bozdu. bunu da karacaoğlan'dan örnek vererek yapıyor. bunlar şimdi fuzulî'yi de arap sanıyordur.
allah'ım sen neler yaratıyorsun da bizi sınıyorsun?!
fuzuli' yi anlayamama sebebinin, osmanlıca ve farsça altyapıyı adeta tırpanla biçen cumhuriyet ideolojisi olduğunu anlayamamakta ısrar edenlerle tartışmaya girmemize sebep olan hede.
fuzuli 1556'da vefat etmiştir. kaldı ki illa fuzuli'den örnek vermek zorunda değilim. buyur karacaoğlan'dan sonra yaşamış divan şairlerinden bir örnek:
Ey şûh-ı kerem-pişe dîl-i zâr senindir
Yok minnetin asla
Ey kân-ı güher anda ne kim var senindir
Pinhân u Hüveydâ
nedim
bir de "sanıyorlar ki karacaoğlan yaşadığı dönemde türkçeyi harika kullanıyordu, sonra fuzulî geldi, divan edebiyatçıları geldi, dili halktan uzaklaştırdılar." diyorlar.
evet, karacaoğlan yaşadığı dönemde türkçe'yi harika kullanıyordu. ne yani? zaman yolculuğu yapıp cumhuriyet dönemine ışınlandı, şimdiki türkçe'yi öğrendi, geri mi döndü ey akılsızlar? divan edebiyatçılarının "sonra" gelmesi diye bir durum yoktur. divan edebiyatının geçmişi osmanlı'dan bile önceye uzanır. hem divan edebiyatçıları, hem halk şairleri bir arada var oldular. divan edebiyatçılarının şiiri de nesri de zaman içinde daha da ağdalı, halktan daha da kopuk hale getirdikleri bir gerçektir.
aşıkpaşazade tarihiyle, hoca saadettin efendi tarihini veya gelibolulu mustafa ali'nin Künhü'l-Ahbâr'ını karşılaştırmalı okumayan cahillerin osmanlı'nın dilimizi bozduğu gerçeğini reddetmesi normaldir.
tüm insanlık biliyor bunun doğru olduğunu, hele batı daha iyi biliyor.
bu gün gidin 25 milyon gencimiz varsa kur'an öğrenmeyen hariç kimse osmanlıca bir kelamı okuyamaz, nedeni ne kur'an dan ve islamdan bu gençliği soğutmak, nitekim bunu da her halükar da başardılar.
*
hiç bir şey yapmayın, açın internetten rika(osmanlıcanın el yazısı hali) bakın, insan da bir göz estetiği intibah ettirmekte.
*
bence dünyanın en kötü yazı biçimidir latin alfabesi.
*
el muhtaç kullanıyoruz işte.
"harf inkilabıyla bir gecede cahil kaldık" demenin başka bir yolu olan önerme.
hangi geçmiş canım benim? edebiyat tarihi mi, yazılı tarih mi, anlaşmalar mı, resmi evraklar mı nedir yani? tercüman diye birileri var mesela ortalıkta, o dönem de görevini yapmış olanlar ki geçmişle bağımız koptu demek yokuş aşağı kamyon tekeri yuvarlamak kadar amaçsızdır.
ayrıca kiril alfabesini örnek gösterenler de dünya üzerinde latin'den sonra en estetik el yazısına sahip olan alfabenin kiril alfabesi olduğundan bihaber. türk eğitim sisteminde alfabe matbaa ve el yazısı olarak daha birkaç sene önce ayrıldığı için tabi... olaya burdan bakacaksak latin'e geçince harbiden cahil kalmışsınız.
boş gezenin boş kalfasına cevap yetiştirmekte mahir olduk artık, ne yapalım:
yani? 1556'da vefat etti ise ne olmuş? 250 yıl, 150 yıl ne fark eder? viki'den bakarak yazmıyoruz biz buraya bir şeyler, tahminî rakamlar söylüyoruz. onu yazdın ne oldu, başın göğe mi erdi? neticede fuzulî karacaoğlan'dan evvel yaşadı mı yaşamadı mı? senin ''arapçılar dili bozdu'' tezin çöktü mü çökmedi mi, mesele bu. fakat zeytinyağı kıvamında olduğun için, bunlar seni pek etkilemiyor.
divan edebiyatçıları fars kültüründen etkilenmişlerdir. dolayısıyla bir yüksek zümre edebiyatıdır. söz sanatları yapılsın diye ağdalı bir dil kullanılmak zorundadır. adamların kasidesi/gazeli usulune uygun okunduğunda, su sesi, kılıç kalkan sesi çıkartıyor be. adam bunu yapıyor, sanat icra ediyor, ''halk beni anlasın'' diye mi uğraşacak?
halk edebiyatçıları ise sade dil kullanıyor, karacaoğlan'da görüldüğü gibi. bunlar farklı tür edebî yazılar, farklı sanatçılar. bunları karşılaştırmak ancak cahillere göre bir iştir.
işine gelince beğenmediklerini "halktan kopuk anlayış" filan diye suçlayan boş kafalıların iki yüzlülüklerini ortaya koyan iftiradır.
işte kendi itiraflarıyla yakalandılar. osmanlı elit zümresinin kullandığı dilin halktan kopuk olduğunu kendileri itiraf ediyor. cumhuriyet söz konusu kopukluğu gidermiştir. tartışılacak ne kaldı?
latin alfabesi geçmişimizle olan bağımızı kesmiştir tezi bir yargı bildirir ona lafım yok lakin ibni arabi yi bu yüzden anlayamıyoruz demek ne demek arkadaş?
bugün islam felsefesi, astrolojisi ve simyası üzerine kayda değer çalışmaların hemen hepsi latin alfabesi ile basılmakta. aslında sadece bugün değil, uzun zamandır bu durum böyle. ha, diyorsan ki ben birincil kaynaklar üzerinden araştırmacı olmak istiyorum, o zaman zaten osmanlıca değil arapça, pehlevice öğreneceksin.
osmanlı devleti 1860-1865 yılları arasında eğitimde reform öngördü ve bunu 1915 e kadar uyguladı. gelinen noktada pek çok okul açılmasına rağmen okuryazarlık %3-%11* arasında kaldı. latin alfabesi sonrası öyle ya da böyle okuryazarlık 50 yıl içinde %60 ları gördü, elbette tek neden bu olmamakla beraber.
mimari, sanat gibi konular ise dille doğrudan ilgisi olan konular değildir. mesela emeviler grekçe konuşmuyordu ama bizans bazilikalarını taklitle camiler inşa ettiler. iran da hindu, budi tapınakları etkili olurken osmanlılar da bizans usulü hakim kubbe anlayışını kabul ettiler. çift başlı kartal, beş köşeli yıldız, ejderha gibi motifler de dilden bağımsız olarak kullanılmış motiflerdir.
hayır, bunun bir de "dedelerimizin mezar taşlarını okuyamıyoruz" diyen cinsleri var. lan it oğlu it, dedenin mezar taşında yazsa yazsa ruhuna el fatiha yazar. ama orada önemli olan ölüm tarihidir. biri de çıkıp demiyor ki miladi takvime geçmek zorundaydık. varsa yoksa latin alfabesi. tutan mı var, öğren at kafası!
30 yaşına kadar ingilizce zor öğreniliyor bu ülkede, osmanlıca, farsça altyapıyı ortadan kaldıranlar bu kadar geniş, bu kadar mecaz anlamlı bir dil için: kendi çabanızla öğrenin o zaman; bilim, felsefe üretebilelim demek ancak irrasyonel kemalistlerin safsatası olabilirdi zaten.