hayır efendiler, bunu söylemek rejim karşıtı olduğumuz anlamına falan gelmiyor.
aylar evvel bülent arınç dile getirmişti. sonuna kadar haklı, adına laiklik dediğiniz sistem nedir, ne hakla bunları insanlara dayatıyorsunuz. kamusal alan, özel alan/hizmet alan, hizmet veren ayrımları ile son derece kısır, mahdur bir alanda inanç özgürlüğünü engelllemeye hiçbir kurumun, hiç kimsenin hakkı yoktur. yeni, sivil anayasada bu durum yeniden tevil edilmelidir!
çanakkale gezi otobüsüne türbanlı diye alınmayan öğrenciye yapılan haksızlık bu manasız ve müphem laiklik kavramı ile alakalı.
laiklik yeniden tanımlanacak bir şey değildir. laiklik; devletin insanına bilimsel objektiflikle yaklaşmasıdır ve çoğunluğun içinde azınlığın rahatlıkla yaşayabileceği ortamı hazırlayabilmesidir. laikliğin tanımı bu kadar basittir ve geniştir. din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması diye bir tanımı da yoktur, ilkokulda vardı o. o da eksikti zaten.
laikliğin yeniden tanımlanmasındansa var olan anlamının herkes tarafından kavranabilmesi olumlu sonuçlar doğuracaktır.
böylece laikliği din düşmanlığı olarak algılayan x kutubu ile laikliği kendilerine tehdit olarak gören y kutubunun bir paydada, bir sentezde buluşabilmesi sağlanacaktır.ama bu sentezin ılımlı islam olmadığının en başta anlaşılması gereklidir.
din ve devlet işleri birbirinden ayrılmak zorundadır. din ile devletin alakası olamaz. din bir inançtır ve insanlara özgüdür. devletin bir inancı olamaz. o zaman inanmayanlar ve başka dine inananlar ötekileştirilmiş olunur. uzatmaya gerek yok ''din devletin içine giremez!''
hurafelerle devlet yönetilemez!!!
devleti gerçekler yönetir!!!
kavramlarının tanımlanmaları ve onların zihinsel imgelerinin herkeste oturmasını sağladıktan sonra, toplum tarafından talep edilebilecek istektir.
Şimdilerde, komünisti anarşistten ayırt edemeyen liberal ile neo-liberali ayıramayan insanların olduğu hatta bu kavramları duymayan insanların olduğu bir ülkede, 2 kelam laf konuşmayı sadece bu kavram üzerinden öğrenen bir kısım insanın talebidir.
ayrık bitmiş, sıra kuyruğa mı gelmiştir diye sordurur.
laiklik; Devlet ile din işlerinin ayrılığı, devletin, din ve vicdan özgürlüğününgerçekleşmesi bakımından yansız olması.*
laikliğin yeniden tanımlanması yerine, yukarıda görünen tanımın, devletin insanların dini özgürlüklerini kısıtlayıcı davranmaması ve inanca saygılı olması gereğinin anlaşılması gerekir kanımca. sorun tam olarak bu; bu güzelim ülkenin ayağını kaydırmak için fırsat kollayan bazı güçlerin* malesef başararak laikliğin anlamını bile bozmasıdır. laiklik denince akla dini yasaklayan bir sistem geliyor. hayır efendim, tam tersine; laiklik dinin özgürlüğüdür. laiklik; istenilen yerde namaz kılmak, başını dilediğin gibi örtmek, elinde haç ile inandığın varlığa dua edebilmek ya da bir heykel yapıp tapınabilmektir. devlet diğer insanlara zarar vermeyecek bir dini yasaklayamaz; yasaklamamalıdır. ama yasaklıyor...
kimse islami bir tanım getirelim falan demiyor. şayet, islami düzenle soruna yaklaşacaksak, o zaman vay halinize; zira laikliğin islamiyetle örtüşür zerre kadar ortaklığı yoktur!
bir hocam, birden fazla dil bilmenin düşünce yollarını açtığını söylerdi. keşke fransızcaya da yeterli vakit ayırabilsem.. zira laiklik fransa menşeli bir kelimedir."laïque, séculier/ière"
ingilizce üzerinden başlamak zorunda hissettim, zira daha kolay olacak.
secularism'den bir köke inelim, secular : "laik. 1. (sıfat) dünyevi, cismani; layik, dini olmayan, ruhani olmayan; manastır sistemine bağlı olmayan; yüz yılda bir vaki olan, asırlık; asırlarca süren.2. mahalle papazı."
tanıma göre, bu bir sıfatmış.
hmm. sıfat neyi ifade eder? bakıyoruz : "Bir adı, nitelik, nicelik, yer, sıra vb. bakımından niteleyen, belirten kelime"
dolayısı ile "laik" kelimesi bir önad. yani örnek : "Laik Devlet" konu ile de uygun.
biraz daha düşünce turu atalım ;
Laik kelimesi fransızca kökenlidir. Kardinal richeliau (rüşü) gibi dini olmasına rağmen, dünyevi bir kişilik, yani laikliğe yakın olan bir devlet adamını bünyesindne çıkarmış, ihtilaller ülkesi, eşitlik ve ulus devlet kavramının tarihteki en büyük ve tutarlı savunucularının literatüre kazandırdığı bir kelime.
türkçe çeviri ile onların kullandığı anlamdaki anlamı :Dine istinad etmeyen. Ruhanî olmayan kimse. Dini olmayan şey. Dinî olmayan fikir, dinî olmayan müessese, sistem veya prensip. Devleti dinî esas ve hükümler ile idare etmeyen sistem. Temel esasların ve kanunların menşeini ve teşri'de (kanun yapmakta) hareket noktasını ve değer ölçüsünü dine isnad etmeyip insanın ve cemiyetin sadece dünyevi menfaat ve anlayış ölçüsüne terkeden; diğer tâbirle: ilâhi kanunu terkeden, beşeri nizamla cemiyeti idareye çalışan sistem.
Dolayısı ile tanım açık, ancak devam edelim. Laik kelimesi, tanımlardan da anlaşılabileceği gibi, uygulanan sistem/veya devletin onu algılayışına göre değişir. ama tek yönde => kelime doğarken diyor ki "Ben totaliter, kilise adet ve mantığına aykırıyım." şimdi, türkiye cumhuriyetinde bunun bizi yönlendirdiği kök mantık, uygun mu? hayır. zira biz "Hristiyan kök-mantığından yaklaşan bir devlet kurmadık". bilakis, müslüman kök-mantığından yaklaşan bir devlet kurduk. Ancak, bir diğer, ihtilalci, zincirsiz, özgür ve demokratik kök mantığımıza aykırı "olmayarak" islam'a hitabeden/yüzünü çeviren, bir devlet de istemedik. Biz istedik ki, kanun önünde ve devlet nezdinde ve dahi politikalarında, insanların inançları eşit olsun. ve laiği bu şekilde tanımladık.
Türkiye Cumhuriyeti anayasasının ilke maddesinde bu tanım : "MADDE 2. : Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir." şeklinde bulunmaktadır.
Peki, bu önadın tanımını tekrar yapmak ne demektir? ki özellikle bu cümle bir siyaset adamından çıktıysa, hele ki anayasa değişikliğinin konuşulduğu şu günlerde?
"laiklik" kelimesi, ılımlı islam modeli için anayasadan çıkarılma tehlikesi ile ve şer-i hukuk ve irticai faaliyet ve islam sentezi tehlikeleri ile karşı karşıyadır. laikliğin tanımı açıktır ve yeniden anayasal düzeyde yapılamaz.
ve tanımdan rahatsız olunamaz, tanımdan rahatsız olmak demek, apaçık bir şekilde, türkiye cumhuriyeti normlar rejimi düzeyinde değişikliğe gitme gayesi gütmek demektir.
kelime oyunlarının yerine, tüm kudreti elinde bulunduran iktidarın, çıkardığını iddia ettiği yeşil gömleği, gerçekten çıkarması gerekmektedir.
peh!
edit: sonradan tekrar dikkat edilen ilk tanıma göre, laikliği tekrar tanımlamak.. evet! rejim karşıtlığıdır. yukarda ispatı var, tuşlamak yerine okuyalım.
son derece gereksiz istek ya da temenni!dir. laiklik; din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, devletin din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olmasıdır. * bu tanımıyla da gayet güzel ve birilerine batar durumdadır.
Dini yeniden tanımlamak kadar ahmakçadır.
Laiklik bellidir. Din de. Devlet de. Yeniden tanımlanması gereken bir şey yoktur. Sorgulanması ve kabullenilmesi gereken şeyler vardır.
Din insanın bütün hayatını, hayatının tüm evrelerini, her saniyesini kapsayandır.
Hatta öyledir ki tuvalete girerken hangi duayı okuyacağını, hangi ayakla gireceğini bile belirler.
Sen bu dine girerken bunların hepsine eyvallah deyip girersin. Kabul edersin.
Kıçını hangi elinle sileceğine dahi karar veren birşeyi sen düşünce ve fikir dünyanın en önemli alanlarından olan siyasi görüşünden siyasi hayatından nasıl ayırabilirsin? Bu sorgulanmalıdır.
Bir insan siyasi görüşüyle, ilgi alanlarıyla, dinledidği müzik tarzıyla,takıldığı mekanlarla, seçtiği giyim tarzıyla insandır. insan bir bütün olarak insandır. Ondan en ufak bir özelliğini çekerseniz artık o insan "o" insan değildir.
Üniversiteler ; özgürlüğün yeniden kazanıldığı yerlerdir.
Doğduğunuz gün özgürlüğünüzün son günüdür derler ya hani, doğrudur.
Doğarsınız ve kurallar ardı ardına sıralanır.
Önce ; Ona dokunma cızz ! ile başlar.
Sonra ; Aaa o çok ayıp bir kelime bir daha duymayayım !
Daha sonra ; Dedenin karşısında öyle oturulmaz indir o bacaklarını , o kadar boyama suratını, arkadaşının anasına küfüretme, ödevini bitirmeden sokağa çıkamazsın, o bilgisayar açılmayacak..
Böyle sıralanır gider kısıtlamalar.
Lise yıllarında yersiniz en baba kısıtlamayı ama.
Saçınızı en uzatasınız geldiği, saçınızın daha yeni farkına vardığınız "uzatınca ne güzel oldum lan" dediğiniz dönemlerde başlar saçın uzun diye "eğitim yuvasına" alınmadığınız yıllar.
Ruj sürmenin keyfine vardığınız ve kendinize aynada bak bak doyamadığınız an başlar o boyalarla "eğitim yuvası" na giremediğiniz yıllar.
Ve sonra biter lise. Kah disipline giderek, kah sabahları kıyafet kontrollerinde okul hırkasını giyip okula girince çıkararak geçer biter yıllar.
Ve üniversiteye gelmişsinizdir. Koskoca adamsınızdır artık.
Reşitsinizdir birkere.
Tam da özgürüm derken laiklik çıkar karşına der ki ; Böyle giremezsin !
Neden yahu dersiniz laiklik güzel birşeydi hani din ve vicdan özgürlüğüydü, dine saygılıydı ?
Açıklar bir sürü takım elbiseli insan sana neden böyle girmemen gerektiğini üniversiteye.