la leggenda del pianista sull oceano

    1.
  1. gemide doğan bir piyanistin gemide yaşadıklarını anlatan, tim roth'un oynadığı leziz bir film.
    3 ...
  2. 23.
  3. 1998 yapımı 165 dakikalık dram/müzik/romantik kategorili, guiseppe tornatore'nin altın küre ödüllü filmi. 8.1 imdb puanına sahip, 9 milyon bütçe ile çekilmiştir https://galeri.uludagsozluk.com/r/1265215/+

    --spoiler--
    Çok naif ve dramatik bir filmdir, 1900'ün final konuşması yürek yakan, aynı zamanda hayatı sorgulatan cinsten..
    tim roth'un piyano yeteneğine ve özellikle doğaçlama yaparak kıza baktığı sahnedeki performansına hayran bırakmıştır* https://galeri.uludagsozluk.com/r/1265217/+
    Müzik duellosunda 1900'ün gözyaşları güldürürken(akabinde max'ın çıldırıp kağıtları yemesi çok komikti) kazanması anında sevinçten havaya zıplatır.
    Bir iki detay dışında film gerçekten güzeldir, kısaca "gemide başlayıp gemide biten bir masaldır" her sinema/müzik tutkunu izlemelidir.
    --spoiler--
    3 ...
  4. 8.
  5. giuseppe tornatore'nin malesef filmi. malesef, tırnak içinde...

    "iyi bir hikayen ve onu anlatacak kimsen olduğu sürece asla gerçekten işin bitmemiştir."

    piyanonun üzerine bir bebek terkedilir. keder ağlarını örmekte midir yoksa? bebişi bulan babacan zenci ona 1900 adını verir. bebişe yeri gelir baba, yeri gelir ana olur, belki yeri gelmiştir dayı filan da olmuştur ama o kadarı biz izleyenlerle paylaşılmamıştır. zaman göz açıp kapayıncaya geçer. bebiş büyür çocukluğa terfi eder. geminin nazar bocuğu, nazara nazar kaç yazar diyen miçoların gözbebeği, gözbebeklerinin nuru olur adeta. melodram seviyesi inceden artırılmalıdır artık. baba zenci, talihsiz bir iş kazasında hakkın rahmetine kavuşur.

    gecelerden bir gece 1900, bir piyano görür. başına geçer. bir gecede piyanoyu söker. adeta bir deha, adeta bir virtüöz gibi çalmaya başlar. bunu duyan hoca durur mu, yapıştırmış cevabı, pardon buranın tümcesi değildi, bunu duyan gemi insanları durur mu, salona akın akın koşmaya başlar. hayatlarında ilk defa piyano sesi duyuyormuşçasına gecenin bir yarısı sıcak yataklarından, rahat keneflerinden, geceyarısı sevişmelerinden ayrılarak bu büyülü ana ortak olmak isterler. anın büyülü olduğunu birbirinden abartılı, holivut kokan mimikleri ile biz aciz izleyenlerin gözüne gözüne sokarlar. bu satırların yazarı, işte bu sahne ile beraber filmden soğumaya başlar. ilerleyen sahneler ise kendisini kutuplara göndermeye and içmiştir adeta. "adeta, bu yıl da iyi adeta yaptı" diye düşünür bu satırların yazarı. "filmden uzaklaşmaya başlıyosun, tekrar filme dön istersen" diye tavsiye de bulunur kendine. ve döner.

    bebişlikten, çocukluğa, çocukluktan da gençliğe terfi eden; hayatında gemiden başka bir şeye ayak basmamış piyanistimize bir yancı lazımdır artıkın. işte huzurlarınızda max... her hareketiyle, her mimiğiyle, her kritik klişesiyle yancılığın hakkını veren max filmimizin anlatıcısıdır da aynı zamanda. 1900'e can yoldaşı olur. kah beraber gülerler, hep beraber ağlarlar. kah çalarlar, kah etrafa neşe saçarlar. 1900 kendisine kafa tutan, jazz'ın babasına unutamayacağı dersini verirken yancısı max'ın sigarasının kullanmaktadır. o derece yedikleri içtikleri ayrı gitmez. gitmemelidir.

    düellodan galip ayrılan 1900'ün şöhreti dalga dalga yayılmaya başlar. zira okyanustadırlar. dalga dalga yayılmasın da nasıl yayılsındır? filmimiz hafif ateşte pişmeye devam ederken, artık aşk baharatlarını katmanın tam zamanıdır. bunu duyan hoca durur mu, patlatmış cevabı!!! yine olmadı. ayarlayamadım. yanlış zaman yanlış tümce. bunu gören tornatore durur mu, patlatır aşk baharatını. lakin baharat da baharattır hani. öylesine kırmızı dudaklar, öylesine al yanaklar öylesine güzel sarı saçlarla birleşir de, 1900 "sen sarıyla kırmızı, gönlümüzün yıldızı" diye iç geçirerek sevdalanmaz mı bu güzel kıza? kara sevdaya tutulur, kara... yemeden, içmeden kesilmez, soteleri löp löp götürür ama yine de en nihayetinde o hoyrat, deli dolu bir aşıktır. daha sonradan öğreneceğimiz o müthiş klişe sürpriz ile kız, 1900'ün gemide daha önceden sohbet ettiği bir adamın sağ kalan tek kızı çıkar. ve kızın da gönlü boş değildir aslında. piyanist utangaç ataklarla kaleyi yoklar. golü yakalayamasa da maçı rakibin yarı sahasına yıkmıştır. ha gol geldi ha gelecek derken, gemi abd'ye varır. ayrılık vaktidir. kıza, kayıtlarını kaydettiği plağı hediye etmek ister, kız ise "kal demeni bekliyorum olum, ne kazma adamsın, kal desen kalacam yani" dercesine bakar. "kal" diyemez bizimki. kızımız koordinatlarını söyler. ve ayrılır.

    1900 gemiye geri döner. aklında bir tek şey vardır. sadece bir tek şey: tuvalete gitmek. çok sıkışmıştır zira. hacetini gördükten sonra aklında bir tek şey vardır. sadece bir tek şey: yemek yemek. çok acıkmıştır zira. hacetini giderdikten sonra aklında bir tek şey vardır. tek bir şey: evet o kız... ve gemiden ayrılmaya karar verir artık. karalar bağlamış gönlünü, karaya adım atarak ferahlatmak, aşkına kavuşmak... sevdiceğine dokunabilmek, onunla beraber amerika'yı keşfetmek...

    amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek var mıdır? sonunda 1900, gemiden ayrılıp kıza kavuşabilir mi? hayat bayram olabilir mi? tüm bu soruların cevabını hep beraber izleyip görmekte fayda olduğu kanaatindeyim. filmin sonunu söyleyen dayaklıklardan biri olmamak için sanırım tam burada kesmeliyim. cut cut cut...

    "iyi bir hikayen ve onu anlatacak kimsen olduğu sürece asla gerçekten işin bitmemiştir."

    bunu duyan hoca durur mu, patlatmış cevabı *: lakin sevgili tornatore'ciğim, hikaye ne kadar iyi de olsa, etrafında "hikaye de hikaye", "aa vallahi şu hikayeni dinlemeden şurdan şuraya gidersek iki gözümüz önümüze aksın torn!" diyenler de olsa; onu iyi ve özgün bir şekilde anlatman gerekir. aksi halde işin bitmiştir.
    3 ...
  6. 5.
  7. bir piyanistin gözlerinden hayata bakmak, onu anlamak gerçekten de çok zor.Ayakları yere basmamak diye bir tabir vardır, bizim kahramanımız da böyle insanlardan ama hiç de sıradan olmayanlardan. Hayatının tümünü bir gemide geçiren piyanist, öyle bir dıştan bakış ile hayatı anlatıyor ki şaşırıp kalıyorsunuz, filmin enfes müzikleri de dinlenmeye değerlerden...

    *
    2 ...
  8. 9.
  9. 1900 adlı piyanist şimdi burada olsa da piyanosuyla sigara mı yaksa dediğim film. ne tatlıdır o.
    1 ...
  10. 7.
  11. pianistlerin çok zevkli bir kapışmasını izleten filmdir tabi insana...

    spoiler

    zenci bir pianist eleman 1900'e, şovunu yapar, pianonun kenarına bir sigara koyar ve çılgınlar gibi çalmaya başlar, o kadar hızlı nota geçişleri yapıyordur, kendini harcıyordur, ama sigara yine de pianonun kenarından düşmüyordur, o denli de nazik çalıyordur... sonra kalkar kasıla kasıla yerine geçer...

    1900 oturur bu kez, resmen pianonun anasını ağlatır, sonra o köşedeki sigarayı alır, pianonun tuşlarını taşıyan o millere tutar, adı her neyse artık müzik bilgim sıfırdır, miller o kadar ısınmıştır ki sigara alev alır...

    böyle de kapak verir 1900

    spoiler
    1 ...
  12. 24.
  13. (bkz: the legend of 1900)
    1900 yılında Bir gemide doğan ve bir sepet içerisinde o gemiye terk edilen, motor işçisinin bulup o gemide büyüttüğü, asla o gemiden inmeyen, resmi olarak bir kaydı olmayan dahi çocuk Danny Boodmann T.D. Lemon Nineteen Hundred '1900'ün hayat hikayesini dinlediğimiz, ölmeden önce izlenmesi gereken filmlerden.
    Fikm üç saat fakat masalsı anlatımıyla su gibi akıp geçiyor. Müzikleri şahane.
    1 ...
  14. 4.
  15. tim roth un çok güzel oynadığı ve sonunda sağ kol geyiğinin döndüğü yapıt...
    1 ...
  16. 3.
  17. orjinal adı 'la leggenda del pianista sull'loceano: the legend of 1900'. olan süper bir film. yönetmeni giuseppe tomatore ve başrolde muhteşem tim roth var. deli dahi modunda harika bir piyanistin dramatik hikayesi. 1998 çıkışlı bu muhteşem filmi uzun bir aradan sonra biraz önce ikinci defa seyrettim ve ilk seferinden bile daha çok beğendim. özellikle cazı keşfettiği iddiasında olan zenci piyanistle olan piyano düellosu sahnesi kopartıyor. adamımız piyanoyu öyle bir çalıyor ki sigarasını aşırı hızdan ısınan piyano telleriyle yakıyor ve yaktığı sigarayı da götürüp 'al bunu sen iç. ben nasıl içileceğini bilmem' diyerek rakibinin ağzına tıkıyor. daha fazla anlatmayalım. seyir eylememiş olanlara tavsiye olunur.
    1 ...
  18. 2.
  19. "anlatacak iyi bir hikayeniz varsa asla işiniz bitmemiştir" diyen tim rothun oyunculuğuyla herkesi kendine hayran bıraktığı olağanüstü güzellikle bir giuiseppe tornatore filmi izlenmesi halinde kesinlikle insana çok şey katacak filmler arasında en önemlisidir kanımca...
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük