la finestra di fronte

    32.
  1. sadece  (bkz: massimo girotti)’nin muhteşem oyunculuğu için bile defalarca izlenebilecek bir film.

    hatırladığım kadarıyla, filmin son kısmında, “gidenler sende hep kendilerinden bir şeyler bırakıyor. hafızanın sırrı bu mu?” diyordu.

    zaman zaman herkesin yaşadığı bir kesiti, hayata tümden yabancılaşıp, mutsuzlaşıp, umudu karşı pencerelerde arayışı anlatan, hayata dair bir başyapıt.

    ayrıca beni çok etkileyen iki adet mektup barındıran film. yazmazsam rahat edemeyeceğim.

    --- spoiler ---

    “senden sonra, kırmızı artık kırmızı değil, göğün mavisi mavi değil. ağaçlar yeşil değil. senden sonra, renkleri bizden kalan nostaljide aramalıyım. senden sonra, bizi utangaç ve gizemli yapan acının bile hasretini çekiyorum. bekleyişin, vazgeçişlerin, şifreli mesajların hasretini çekiyorum... görmek istemeyen körlerin dünyasındaki kaçak bakışlarımızın da... çünkü eğer görünseydik onların utancı, onların nefreti, onların zorbalığı olacaktık. senden af dilemeye yeterli cesaretim olmayışının acısını çekiyorum. bundan dolayı artık pencerenden içeri bile bakamam. daha ismini bile bilmezken, daima orada, seni gördüğüm yerdeydin. ve daha iyi bir dünyanın düşünü kuruyordun... bir ağacın bir ağaç oluşunun engellenmediği bir dünya. ve mavinin gökyüzü olabildiği bir yer. bu daha iyi bir dünya mı bilmiyorum. şimdi beni “davide” diye çağıran kimse yok artık... şimdi beni artık yalnızca “bay veroli” diye çağırıyorlar. nasıl söylesem, bu daha iyi bir dünya mı? sen olmadan nasıl söyleyebilirim?”

    “lorenzo’yu düşündüğüm zaman, onun yüzünü unutmaktan korkuyorum. ve sesini bir daha hatırlayamamaktan. şu an ne yapıyor? kime gülümsüyor? halâ öğütlerine ihtiyacım var, davide... bir bakışına, bir jestine. ama sonra senin jestlerini benimkilerde buluyorum. seni kelimelerimden tanıyorum... seni bırakan herkes, sende kendinden de bir parça bırakıyor. ve anıların sırrı da bu değil mi? eğer böyleyse kendimi daha güvende hissediyorum. çünkü asla yalnız olmayacağımı biliyorum.”

    --- spoiler ---
    26 ...
  2. 34.
  3. Türkçesiyle "karşı pencere"

    "Sevgili simone,
    Senden sonra kırmızı artık kırmızı değil. Gökyüzünün mavisi o eski mavi değil. Ağaçlar bile yeşile benzemiyor. Senden sonra ikimiz için duyduğum arzuyla renkleri araştırdım. Senden sonra acıyı bile özledim. Aşkımızı ürkek yapan o acıyı. Beklemekten, oluruna terk etmekten de, şifreli mesajlardan pişmanım. Körlerle dolu bir dünyada görmemizi istemeyenler bakışlarımızı bizden çaldı. Çünkü bizi görselerdi onların utancı olacaktık. Onların öfkesi ve acımasızlığı olacaktık. Beni bağışlamanı isteme cesaretim olmadığı için pişmanım. Bu yüzden artık pencerenden içeri bile bakamıyorum. Ismini bile bilmediğim zamanlarda seni hep orada görürsem ve sen daha iyi bir dünya hayal ederdin. Ağaçların, ağaç olmasının yasaklanmadığı bir dünya. Ya da gökyüzünün mavi olmasının yasaklanmadığı bir dünya. Bu dünya daha mı iyi, bilmiyorum.."
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1773138/+
    7 ...
  4. 16.
  5. bazen eksik bir şey mi var diye düşünürsünüz hayatınızda. çoğu zaman bu eksikliği bilsek bile birilerine bişey ispatlamak zorunda olduğumuz için bu eksikliği kendimize bile yüksek sesle ifade edemeyiz.
    film ifade edilemeyen bir çok şeyi ifade de gayet başarılı. müzikler harika. anlatımda farklı bir yöntem olarak bakışların yoğun kullanılması da filmi çekici kılmakta. vaktiniz varsa eğer birden fazla izleyin filmi.

    bence film bir kaç noktayı çok iyi şekilde anlatmış;
    1 - seviyorsanız asla ertelemeyin, cesaretli olun.
    2 - kendi hayatınıza dışarıdan da bakmayı deneyin.
    3 - ilişkiyi yıkmak kolay olandır, geliştirici olun, emek harcayın.
    4 - hayatta mutlu olmanın bir parçası da bir işi mutlaka severek yapmaktır. sevdiğiniz işi yapmak için de cesaretli olun.
    5 - bazen hayat insana fedakarlık yapmayı gerektirebilir.
    her seçiş bir vazgeçiştir

    --spoiler--
    "sadece yaşadınız için mutlu olmayın. daha iyi bir dünyada yaşamak için çabalamalısınız. yanlızca düş kurmamalı..."

    davıde'nin simone'ye yazdığı mektup ise aşk'ı en iyi tarifleyen mektuplardan biri;

    "canım simonem...
    senden sonra kırmızı, artık kırmızı değil...
    göğün mavisi, mavi değil...
    ağaçlar yeşil değil...
    senden sonra, renkleri bizden kalan nostaljide aramalıyım.
    senden sonra, bizi utanagaç ve gizemli yapan acının bile hasretini çekiyorum.
    bekleyişin, vazgeçişlerin, şifreli mesajların hasretini çekiyorum, görmek istemeyen körlerin dünyasındaki bizim kaçak bakışlarımızda. çünkü eğer görünseydik, onların utancı, onların nefreti, onların zorbalığı olacaktık. senden af dilemeye yeterli cesaterimin olmamayışının acısını cekiyorum. bundan dolayı artık pencerenden içeri bile bakamam. daha ismini bile bilmezken, daima orada, seni gördüğüm yerdeydin ve daha iyi bir dünyanın düşünü kuruyordun. bir ağacın, bir ağaç oluşunun engellenmediği bir dünya, ve mavinin gökyüzü olabildiği bir yer...
    bu daha iyi bir dünya mı bilmiyorum. şimdi beni davide diye çağıran kimse yok artık. şimdi beni artık yanlızca bay veroli diye çağırıyorlar...
    nasıl söylesem bu daha iyi bir dünya mı?
    sen olmadan nasıl söyleyebilirim..."
    --spoiler--
    5 ...
  6. 1.
  7. 2003 yilinda ferzan ozpetek'in yonetmenligini yaptigi, genc bir cift ve gecmisi sirlarla dolu yasli bir adami konu alan film. Gise basarisindan sonra italya'da 5 dalda gumus serit kazanmistir. Senaryosunu ferzan ozpetek ve gianfilippo corticelli hazirlamistir.

    (bkz: karsi pencere)
    3 ...
  8. 3.
  9. müzikleri çok güzeldi bu filmin bir kere peşinen onu söyleyeyim. sevdim de ben filmi üstelik. ama beni rahatsız eden ferzan özpetekin tahmin edilebilirliği oldu bu filmde. adamın savunduğu, inandığı şeyleri filme yansıtmasından rahatsız değilim, neyi anlatmak istiyorsa onu anlatır. ama ben filmin ilk yarısının sonlarına doğru ne olacağını tahmin ettim. bir de bitmemiş yarım kalmış gibi geldi bu filmin sonu bana. nerde cahil periler'in sonu nerde bu filmin sonu.
    3 ...
  10. 20.
  11. ferzan özpetek'in insanın ağzına sıçan filmidir. çok farklı ve saf bir güzelliği olan giovanna mezzogiorno'nun mükemmel bakışlarıyla biter film. o güzel müzik bitene kadar da kaldırmaz oturduğu yerden insanı. tekrar tekrar izlenesi, her izleyişte bir kez daha aşık olunası film.
    3 ...
  12. 13.
  13. ---daş düşebülür ayu çıkabülür---

    filmin genelinde anlatılmak istenen şeyi anlayamamakla beraber bazı çıkarımlarda bulunabilecek kadar dikkat ettiğimi sanıyorum. tamam, eşcinsel bir birliktelik de olsa aşkın büyüsünü, aşk için nelerden vazgeçilebileceğini ve aşk için nelerin feda edilebileceğini bir nebze de olsa bünyeme hissettirebildi film. genel olarak iyi derim filme müzikler falan da hoş ama sonu hiç hoşuma gitmedi. isterseniz izleyin.

    ---daş düşebülür ayu çıkabülür---
    4 ...
  14. 6.
  15. sanem çelik e inanılmaz benzeyen giovanna mezzogiorno için izlenebilecek bir ferzan özpetek filmi.. çekildiği sene italya da yılın filmi seçilmiştir ki bu durum o sene italya da doğru dürüst film çekilmediğini gösterir.. bana göre "la fate ignorante" nin gölgesinde kalmıştır..
    2 ...
  16. 24.
  17. müthiş bir filmdir. sonu en iyi biten elli film listesinde üst sıralarda. müziği mükemmeldir.

    (bkz: gocce di memoria)
    2 ...
  18. 28.
  19. değişiklik isteyenlerin yaşamlarından kesit anlatan bir film.
    ayrıca bu film yüzünden tüm dükkanları gezip o şahane pastalardan yapmak için gıda boyası aradığımı söylemeden geçemeyeceğim.

    --spoiler--
    bir sabah onu bulmaya çıkmıştım. ama sonra bir daha düşündüm.
    belki de bilmemek ve hayal etmek daha iyidir.
    --spoiler--
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük