resmi ve yarı-resmi kuruluşların, bağımsız uzman organizasyonlar ve ilgili sivil toplum örgütleri tarafından şeffaf biçimde denetlenemediği, gelişmişliği otoyol ve bina inşa etmekle ölçen ülkelerde vaka-ı adiyedendir.
edit: memurları başka memurların denetlemesi yetmez.
2 defa kan vermek için hastaneye gittimHer ikisinde de önüme bir anket verdiler.
içinde genel sağlık durumundan cinsel yaşama kadar çokça soruyu barındıran anketi tek tek cevapladım ve akabinde kanım alındı.Ve hatta ilk kanımı bir arkadaşımın eniştesi için acil olarak vermiştim,kanı alıp akabinde amaliyat için yetiştirdiler.Kurtarılamadı ancak hiçbir teste tabii tutulmadan kanımın sadece beyanım üzerine kullanılması ilinç gelmişti.
Eşimin annes de kadın hastalıkları nedeni ile girdiği ameliyat sırasında aldığı kandan hepatit-b kapmış,55 yaşında sirozdan vefat etmişti.
Şu durumda,anket belki resmi olarak yeterli.Kağıt üzerinde 'sorduk mu sorduk' deniliyor.Ancak onca kişi hastalığından habersiz dolaşıyor etrafta.
Kan ihtiyacı içndeyken aile bireylerinizden birinin verdiği kanın stoklanmayıp size verileceğinin de garantisi yok...
Peki biz neyi tartışıyoruz...
Kızılay test yapmaz,hastane yapmaz...
Ölmekten değil de ameliyat sırasında kan almak zorunda olmaktan korkuyorum daha çok..
Her şeyden önce bilinmesi gereken bir şey var ki o da Kızılay'ın bu bağış kanlarını hastalara vermediği, sattığıdır. Yani bilmiyorsanız, bilin... Kan bağışlıyorsanız bu kanınızı Kızılay satıyor. Hem de öyle böyle değil. Ünitesine son bildiğim kadarı ile 240 - 250 lira ücret isteyerek satıyor. Bu nedenle uzun zamandır Kızılay'a kan bağışlamıyorum. Benim bağışım üzerinden de böyle yamyamvari bir şekilde rant elde edilmesine karşıyım. Bu yüzden de Kızılay'ın verdiği kan değil, Kızılay'ın sattığı kan diye bahsetmek daha doğru olacaktır.
Başlığa dönecek olursak da Kızılay bağışta bulunulan kanı eğer size kök gibi bir fiyattan satıyorsa bal gibi de sorumludur. Türk Kızılay'ı genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar "Kızılay'ın hiç vebali yok. Dünyada pencere döneminde kandaki mikrobu yakalayabilmek için teknolojiler var ama çok yeni ve çok çok pahalı." demiş. Sormak lazım o zaman o kadar parayı ne yapıyorsunuz diye. Türk insanının bağışlarıyla Japonya'ya, Somali'ye ya da bilmem nereye yardımlar gönderilirken bu toprakların insanları yaşanan depremden sonra sokaklarda ya donarak ya yanarak caan veriyor. En azından 12 yıldır deprem riskiyle yatıp kalkan ülkemiz için 5.000 çadırlık stoğun yeterli görülmesi saçmalık değildir de nedir? Deprem Van'da değil de istanbul'da olsa ne olacaktı peki? Tüm bunların yanında suçu da doğrudan doğruya bağışçıya atmış. Oh ne güzel memleket valla. Beleş kanı sat, kanı yeterince inceleme, o teknolojiyi üretme, üretmeye de çabalama ve sadece suçla... Görün bakın Kızılay yakın zamanda kan alımında bulunan ihtiyaç sahiplerinden "her türlü riski kabul ediyorum" şeklinde bir form imzalamalarını isteyecektir. O kanı satıyorsan ve kar gütmeyi hedefliyorsan sorumlusun kardeş, o kanı sattığın sürece sen de suçlusun. Anlayamadığım şey olayda 2 kişi ölüyor, bir kadın bebeğini yitiriyor ve bir Genel Başkan sadece kendini düşünerek bu açıklamaları yapıyor. Neymiş efendim şu kadar insan kan bağışında bulunmuş da bu kadarcık olay olmuşmuş... Yahu insan olan biri yaşanan olayların acısını paylaşır biraz olsun.
Son söz olarak kan bağışına karşı değilim ama radyodan, tv'den duyduklarınıza ya da ihtiyacı olan birine şahsen bağışta bulunun. Kızılay'a kan bağışında bulunmak çok iyi bir fikir değil. Böylece bağışta bulunan kişiye hem kanınızı vermiş olursunuz hem de maddi destek vermiş olursunuz.
kızılay'ın bu durumda yapacağı birşey yoktur. bugün hiv'in bulaştığı bir kişide (ALLAH muhafaza), hemen anında bulaşı tespit edebilecek bir test şu an için mevcut değildir. yoksa kan vermek isteyenlere anket düzenlenmez; her gelenden kanlar alınır ve kan ile bulaşan hastalıklara yönelik testler yapılıp sonuca gidilirdi. ankette; "son zamanlarda korunmasız, şüpheli bir ilişkiniz oldu mu?" diye sorulur. kişi buna yanlış yanıt verdiyse kızılay'ın suçu ne? hem buna rağmen yine de gerekli testler yapılır. ama sonuçta hiv virüsünün "pencere dönemi" denilen bir dönemi vardır ki bu dönemde olan kişide virüsü tespit etmenin imkanı yoktur.
bir hastanız olduğu durumda kan verecek kişileri bulsanız da , hastanıza yakınlarınızdan aldığı kanları değil, fifo kuralına göre stokta en eski bulunan kanlardan verdiği için, kan alımında çok dikkatli olması gereken kurum.
tanım: artık kime güvenileceğini bilemediğimizin haberidir.
düşünün acil kana ihtiyacınız var ya da bir yakınınızın kana ihtiyacı var ve bir anda etrafınızda yeterli kan alabileceğiniz doğru kan grubundan hiç kimse yok. doğal olarak bu işi 144 yıldır yapan bir kuruma yani kızılaya güvenip kan verilmesini kabul ediyorsunuz. sonuç: hiv virüsü kaparak ölüyorsunuz ya da sevdiklerinizin gözlerinizin önünde bir ihmal yüzünden can çekiştiğini görüyorsunuz. bir yerlerde birileri bir şeyleri yanlış yapıyor ama hiç kimse suçunu kabul etmiyor.
normaldir. allah kimseyi bu memlekette hastahanelere ve hapishanelere düşürmesin. o sebeple çok insani bir durum olmasına rağmen yıllardır korkarım bu kan verme işlerinden. çünkü işin sorumluluk ve hijyen kısmının biz de asla düzelemeyeceğine inananlardanım. istisnalar kaideyi bozmaz ama sonuç olarak istisnadırlar!
zamanında urfa'da bir aileyi yok eden skandalın tekrarı olay. istanbul'da 3 farklı hastaya hiv virüslü kan nedeniyle aids bulaşmış. asıl skandal ise kızılay başkanının ifadesi. kan veren kişi ankette yanlış bildirim bulunursa yapacak bir şeyleri yokmuş. hiv bulaşmaması şans işiymiş. ulan alınan kandan eliza testi yapılmıyor mu? bu iş şansa bırakılır mı? Yuh!
