bugün

Aynı okula gidiyorlardı...

Kenan, şişman, hafif tıknaz, koca kafalı, küflenmiş beyaz peynirimsi yağlı ve parlak bir cilt rengine sahipti ve yanakları sarkık, karakter olarakta tip olarak andırdığı buldok köpekleri gibi vahşi ve agresifti... Her bu tipin temsilcisi gibi derslerinde pek başarılı değildi ve ailesi tarafındanda haklı olarak bi beklenti içerisindeydi...

Burhan, sıska, göbeği göğsünden daha içerde, avurtları çökük, esmer ve çevik bir çocuktu, cömertti ensesine vur ekmeeni al denilebilecek kadarda masumdu... Derslerinde başarılıydı... Bunun yanında okul haricindede çalışırdı... hatta o kadar çalışkandıki ulan ben okul dışında boyadır simittir koşturup duruyorum yoruluyorum pestilim çıkıyo diye hiç yakınmaz bir de okulun kantinindede gönüllü olarak teneffüs aralarında çalışırdı... zil çalar çalmaz dükkanını açmak zorunda olan bir esnaf titizliği ve acelesiyle sınıftan ilk o fırlar, tavuk bacağı gibi parmaklarıyla kantinin kilidini açar hem müşterileri hemde meslektaşları olan öğrencileri beklerdi...

Kenan'ın babasının oto galerisi vardı ve okulda maddi durumu en iyi olan öğrenciydi... lakin o bununlada yetinmez okuldan arta kalan zamanlarında gariban ve sefil bulduğu öğrencilerdende haraç toplardı... vermeyenlere ise ağır cezalarla birlikte birde haciz uygulardı... parası olmayanın kalemliğine el koymak gibi. direnenlere ise akla hayale gelmeyecek psikolojik baskılar uygulardı. bu kimi zaman çin işkencetörlerini bile kıskandıracak boyuta ulaşırdı. Kenan kendisine direnen bir asiyi kimi zaman arkasına ben eşşeğim yazılı kağıdı yapıştırarak teneffüslerde madara eder, kimi zamanda derse kalkış anını kollar ve oturacağı yere diklemesine kalem silgi vs koyarak direnişçinin direncini kırmaya çalışırdı zalim...

Burhan'ın ise Kenan'a nazaran daha sade bir hayatı vardı... hatta ne sadesi lan, Kenan'ın hayatının yanında Burhan'ınki devede kulak kalırdı. ne onu koruyacak bir babası vardı ne de halen sağ olan annesinin gücü kuvveti yerindeydi. Burhan tek başınaydı neredeyse hayatta. ve kardeşlerinede bakmak zorundaydı. kardeşleri henüz çalışamayacak kadar küçük ve zayıflardı...

O gün hava hergünkinden biraz daha güzeldi... Burhan kardeşlerine bir jest yapmak istemiş ama kardeşleri jest ne demek daha onu bile bilmedikleri için bu isteğinden vazgeçmişti. bir başına çıktı ve kendisini yollara vurdu. amaçsızca gezinecekti. ilk önce gidip1 milyonluk çekirdek aliimde çıtlata çıtlata gezerim dedi... çerezciye girdi, bir milyonluk çerezini aldı ve aynı istikamette nereye dahi gittiğini bilmeden kese kağıdına parmaklarını daldıra daldıra yürümeye başladı.

Kenan için o günün diğer günlerden hiçbir farkı yoktu... her tatilde olduğu gibi öğlen ezanı okunurken kalktı. yatakta bir iki kükredi, böğürdü ve homurdana homurdana gidip yüzünü yıkadı. ailesi erkenden kahvaltıyı yapıp sofrayıda topladıklarından sinirle söve söve birşeyler hazırladı, midede töbe bir santim yer kalmicak şekilde yedi, geğirdi suyunu içti ve kendini sokağa attı. yapacak bişey yoktu. bari çarşıya doğru iniimde iki karı kız falan görürüm gözüm gönlüm açılır fikr-i zaruriyetiyle çarşıya doğru seğirtti. bir dükkana girdi ve 5 milyonluk elit karışık çerez aldı. gah fındıkları dişiyle kırarak gah bademleri tıklatarak aşşağya doğru yürümeye başladı.

Burhan, ansızın omzuna atılan bulaşık süngeri kadar yumuşak bu eli önce bir bayan eli sandı. umut ve sevinç karışımı bir duygu yoğunluğuyla arkasını dönmesiyle aynı duyguların simetriye göre tersi duygularla kafasını tekrar önüne döndürmesi bir old.. evet yanlış tahmin etmediniz, bu Kenan'ın elleriydi. dolgun parmaklarını Burhan'ın 3te 2si tüketilmiş 1 milyonluk çekirdek dolu kesesine doğru daldırdı ve n'abüyün lan şerefsiz sen çalışmıyon mu ne işin var çarşıda, yoksa karı kız ayakları mı ehheheh diyerek pişkin pişkin sırıttı.. Burhan oralı bile olmadı. bundan daha fazla tahrik olan Kenan, Burhan'ın çekirdek dolu kesesini kaptığı gibi koşmaya başladı ve "yakala, sana benim karışık çerezlerin hepsini vereceeeğğmm" diye bağırdı. Burhan koşmasına bile gerek kalmadan Kenan'ı yakaladı. zira Kenan'ın koşması Burhan'ın tuvaletini yaptıktan sonra donunu çekmesinden daha ağır bir eylemdi. Burhan "Kenan hiç şakanın sırası deil ver çekirdeklerimide gideyim hem bak sende daha pahalısı ve kalitelisi var n'apacan benimkileri" diye yalvarır gözlerle baktı... Kenan'ın gülen suratı bir anda gerildi ve "vermezsem naparsın lan, vermezsem naparsın ibnee" diye tahrik dolu sözlerine devam etti. Burhan, Kenan'a asla gücü yetmeyeceğini biliyordu ve hiç şansını zorlamadı. "tamam lan tamam lanet olsun al senin olsun çekirdeklerde yeterki bana bulaşma" dercesine arkasını döndü ve yürümeye başladı...

Kendini yerde bulmasıyla gözünün önüne mıh gibi saplanan kan damlalarını görmesi bir oldu. Burhan, sessizce yürüyüp yoluna devam ederken Kenan arkasından çelme takmış ve o hızla Burhan'ı yere kapaklamıştı. "nereye kaçıyon lan korkak, para ver bana, bilirim kirli çıkınsın sen, çalışıyon anasını satiim neler vardır şimdi sende dökül bakalım" diye Burhan'ı kapaklandığı yerde sarsmaya devam etti. Burhan yine sesini çıkarmadı ve cebini ters düz edip buruşmuş bir 5 liralık çıkarıp Kenan'ın eline tutuşturdu, "tamam nolur şimdi beni rahat bırak" diye ağlamaklı bir şekilde Kenan'dan izin istedi. Kenan'ın gözü bu arada Burhan'ın geçen hafta kazandıklarıyla aldığı son sistem spor ayakkabılarına takılmıştı. kendi ayağına olmasada kardeşlerinden birine verirdi. zorla Burhan'ın ayaklarına doğru kapandı ve çelimsiz bacakları kavradığı gibi çekiştirmeye başladı. Burhan'ın ne ağlamaları ne bağırtısı fayda etmiyordu. ve sonunda dalından elma koparır gibi o sıska ayaklardan spor ayakkabıları söktü ve aldı Kenan. Burhan'ın yere düşerken ileriye fırlayan şapkasınıda koltuğunun altına alıp çekirdek çerezini karışık çerezine ilave ederek ordan uzaklaştı.

Burhan'ın elinde hiçbir şey kalmamıştı. o an sahip olduğu ve kendisine yeten, az da olsa mutlu olmasına sebep olan birkaç parça eşyasını ve gıdasını kaybettiği için içerledi. yavaşça ayağa kalktı,lanet olsun bu hayat lanet olsun bu kenan, ben o ayakkabıyı zor almışdım sen neden bana böle yabdın diyerek bir daha çalışmayacağına, açlıktan, sefaletten ölse bile ailesi için hiçbir çaba göstermeyeceğine yemin ederek ordan uzaklaştı...

Ondan sonraki günler kantinde görev yapan ve karşılığında tek kuruş almayan Burhan'ın günlük kendi hakkı olan kola ve simitide Kenan'a ücretsiz olarak vermeye başlamasıyla devam etti...