sadık'a baktıkça bir erkeğe aşkın ne çok yakıştığını gördüğüm, recai karakterinden "sosyopat" kokusu aldığım, kumru'nun üvey babası olacak orospu çocuğunun çükünü kesip ağzına diktikten sonra annesi olacak isterik orospunun saçından tutup yerlerde sürükleme isteğimi kabartan dizi. bu hafta çok sağlam geçtiler duygularımın üzerinden.
recai efendi nazlı'nın peşinde koşarken onu bool bol manipüle etmiş. seni benden fazla kimse sevemez, biz senle evlenecez biliyon de mi, evlenene kadar peşindeyim, kapıdan kovulup bacadan girmeler, ağzından girip burnundan çıkmalar, evlilik süresince de manipülasyona devam etmiş belli ki. Kızcağız da dünyalar güzeli, eğitimli, neşeli, cıvıl cıvıl bir insanken her problemin kaynağı olarak kendini gören, her şey için kendini suçlayan, kendi kendini sevmeyen, onsuz yaşayamayacağına inanan, özgüvensiz birine dönüşmüş. titre ve kendine gel nazlıcım, recai gibi hem çirkin hem hödük hem manipülatör hem yalancı biriyle çok bile zaman kaybetmişsin.
Ah Boncuk ah, bir hastaneye yatıramadılar gitti seni. Gerçekten iyileşmen için çabalayan bir Allah'ın kulu olmadı doktor dahil. Sadık denen böcek alıştığı düzenine, konfor alanına dönme peşinde. iyileş de yine tıksın seni eve sevgisiz, ilgisiz, yüzüne bile bakmadığı bir hayatta sömürsün dursun hem bedenini hem duygularını onun derdinde. Abla ayrı bir alem, gamsız paragöz. Kocası ondan beter. iyileşip bunların arasına dönüp ne yapacaksın, sen de haklısın tabii... Yok kendi ayakları üstünde dursunmuş yok sıfırdan başlasınmış yok güçlü olsunmuş... Herkes bazıları gibi ağzında altın kaşıkla doğmuyor maalesef, kimi de böyle pes etmedim de ne oldu, hayatta kaldım da ne oldu, yaşadım mı şimdi ben diyeceği noktaya getiriliyor işte... Yaşadıklarına, kocan olacak duygusuz ruhsuz robota, bu sevgisizlik içinde her gün biraz daha kararan dünyaya iyi bile sabretmişsin onca yıl. Ben seni çok sevdim, hiç de unutmayacağım. O sevgi dolu yüreğinden ve senden durmadan alanlar, beslendikçe beslenenler buna karşılık biraz olsun sevgi, şefkat, güzellik verebilseydi sana böyle olmayacaktı biliyorum. Bana masumiyeti, sevgiyi, güzelliği, bu dünyanın hassas kalpler için tam bir cehennem olduğunu hatırlattığın için teşekkür ederim. Sen bu cehennemde yapamadın, biz pes etmedik hayatta kaldık ama yaşıyor muyuz acaba diye düşünmeye devam edelim...
Tanım: Boncuk'un hikayesiyle sayısız insanın yüreğine dokunan, hep kendinden veren, sevgi veren, ilgi veren, hizmet veren; ama karşılığında insan muamelesi bile göremeyen, var mı yok mu olduğunu bile ayırt edemeyen yüzlerce belki binlerce kişinin varlığını işaret eden, sesini duyuran dizi.
Boncuk'un çocukluğunda yaşadığı travmatik vaka bitmek bilmeyen eziyet moduna döndü. 2-3 hafta sonra da bölüm sonu canavarı gelecek herhalde. Benim bile psikolojim bozuldu izlerken.
Her bir hikayenin her bir oyuncunun yükselip insanı kendine bağladığı dizi. Degisik bir tat bırakıyor, hikayesi bitince yerine gelen oyuncu digerini aratmıyor hepsi çok başarılı.
Burcu Biricik parlıyorsun. Sadeliğinle, doğallığınla, bağırmayan acılarınla, çocuksu saflığınla, gözlerindeki boncuk hüznünle... şu ana dek diziye konuk olan oyuncular içerisinde benim için açık ara en başarılı olansın.
Bazı hikayeleriyle ve o hikaye kahramanlarını canlandıran oyuncuların başarısıyla yüreğe dokunan dizi.
Çok abartılı ve fazla acite edilmiş, senaryo biraz yavan olup konunun derinliğini yok ediyor.
Yaşanan acı ve içinden çıkılmaz durumu sözler (senaryo-teks) değil vücut dili mimik doğaçlama ile tarif edilir.
Sanırım oyuncular senaryoya bağlı kalacağım diyerek kendilerini çok zorluyorlar.
Senaryo yazarı yapımcı yönetmen oyuncular (kimse) psikoloji üzerine yazı araştırma okuyacağına gidip ruh ve sinir hastanesi koğuşunda gözetimi altında kalan hastalarla 1-2 ay geçirselerdi daha başarılı olurlardı.
Geçenlerde can sıkıntısı içinde TV de zaping yaparken rast gelinmiş dizi.
Kadın kafayı yemiş rolü yapıyor.
Sade bir makyaj ama saçında cildinde elinde yüzünde dün gitmiş olduğu güzellik salonu kuaför bakım merkezinin izini girebiliyorsunuz.
Sadece saçları dağınık, biraz sinirli yüz ifadesi al sana ruh hastası rolü.
Veya yıllardır evinden çıkmayan kadın rolü.
Tüm dış dünyaya kendini kapatmış hayattan kopmuş bir hiçlik içinde kaybolmuş kadın ama elbise renk seçimi kesim stil olarak vücut proporsiyonu ile mükemmel uyumlulukta ev giyimi içinde.
Ulan benim hatun hepsinden akıllı (ruh sağlığı açısından) evde bunlar gibi giyinmiyor kendine bakmıyor. Hele ki şu pandemi döneminde...
Evde 4-5 ay geçirdik, hatun da ben de kendimizi saldık. Avcı toplayıcı dönemde ki aile gibi olduk.
Bunlar evde yoga pilates spor yapıp güzellik merkezi mi kurmuş psikoloji hastası olunca...
Kamera yakın çekim yapıyor.
Faulleri kaşları üst dudağı ensesine bakınca yeni epilasyon yaptığını anlıyoruz.
Saç uçları saç boyu, asimetriği kırıklar vs dikkat edince"dizi çekimim var, bakımlı olayım" diyerek kuaföre gittiğini gösterir.
Kadın iyi ki kafayı sıyırmış.
Kafayı yemiş hali buysa yememiş hali nasıl olur?
Dizi neymiş, kafayı yemiş kadınları anlatıyor.
Aaay çoh beyyendim yeaa!
- boncuk, sen çok yalnız kalmışsın. yalnızlık bu hayattaki en dayanılmaz acılardan biridir, bilirim. herkesin anlaşılmaya, bilinmeye, farkedilmeye ihtiyacı var bu hayatta...
Yaşanmış hikayeleriyle, insanın izlerken duygularına hakim olmakta zorlandığı güzel bir dizi. Selvi hanım'ın durumuna üzülsek mi sevinsek mi bilemedik. Yıllar sonra gelen özgürlük, kaybettikleriyle birlikte, kaçırdığı, geç bırakıldığı hayatıyla yüzleşmesi, buruk bir sevinç yaşatıyor insanda. Ama, izledikçe insanda unutmaya yüz tutan duygular tekrar depreşiyor, hayata bakış açınız farklı boyutlara taşınıyor. Psikolojik bakımdan da izleyicisine olumlu katkılar sağlayacağını düşünüyorum.
şiddeti meşrulaştırmış amigdala kurbanı zavallılar üzerinde tesir etmeyen dizi. böyle diziler maalesef sadece beyni çalışanlara tesir ediyor. şiddetin herhangi bir türünü hoş gören, dikkatinizi çekerim hoş gören diyorum, hatta hoş görmekle kalmayıp gerekli bulan insan, beynini aldırmış demektir. zaten ülkede şiddete, tecavüze, çocuk istismarına vurgu yapan onca yayına rağmen şiddetin, tecavüzün, çocuk istismarının sonu da bu yüzden gelmiyor. sinirliyim sözlük çok sinirliyim.
An itibari televizyonda yayınlanan ve her haftanın son günü ızdırap çektiren dizidir.
Tabi bir de eskiden kırmızı loş odalar vardı,binaya turnikeyle girişi olan falan,filan...
Bebeğim Alya gitti, Canım selvi geldi. Dışarıdaki o çocuksu sevinci beni bile buradan aşırı mutlu etti.
Gereksiz drama diyenler oluyor bu diziye dram sevmeyenler haklı ama ben hem psikoloji hem gerçek yaşam hikayelerini sevdigimden aşırı düşkünüm bu diziye. Ayrıca ağlamak da ihtiyaç, o da olursa iyi geliyor yani.
Yaşanmış psikoloji okumayı da filmini de severdim ilk defa dizisi de oluyor.
Edit; bu arada evlerin eski tip olmasının mantıklı açıklaması, psikiyatrinin eski yıllarını izliyor oluşumuz olabilir. Bence tabi bu malum Gülseren budayicioglu şuan oldukça yaşlı.