bugün

küçükken yapılan hataların acı sonucu.
örneğin:

hiç unutmam türkçe öğretmenimiz mektup yazacak herkes demişti ödev. akşam oldu eve gittim ödevi yapmaya ama tv açıktı o sıralar ruhsarı izliyorum galiba adam mektup yazıyodu olmayınca buruşturup arkaya atıyodu neyse bende

hata yapmışım kağıdı buruşturdum arkaya attım. on dakika sonra birdaha hata yaptım yine aynı şekil arkaya bi attım kafama head shot terlik yedim. ardından gelen oklava o günden sonra mektup yazmadım sözlük.
çiğ yufka yenmesi.
okul dışarı nöbetçisiyken diğer nöbetçi arkadaş ile birlikte okuldan kaçmam sebebiyle okulda kargaşaya yol açtığım için müdürün güzel bir tokat atması. (hiç beklemediğim bir anda) ama hakettim herhalde.
eve sürekli zift içinde gelmek.
saklambaç oynarken neden ağaç tepelerine çıkarmışım.
diğer çocuklar gibi düzgün bisiklet kullanılmadığı için.
inşaatlarda birinci kattan yerdeki kuma atladık diye.
tesbihi yukarıdan attığı için dayak yemiş bir arkadaşım vardı lisede iken.vay arkadaş nasıl bir kafa insanlarda
annem vileda ile salonu silmişti ben top oynuyordum viledaya denk geldi tüm pis sular döküldü, yani o kadar tokatlamanında lüzumu yokki canım.
-oğlum kalk bir bardak su getir.
+ayağın yok mu baba ya?
-ahh! vurma tamam tamam.
neden niçin sorusunu sormak için biraz geç ama kişinin bünyesinde oluşmuş travmaların tek sebebi kafaya fırlatılan raks marka vantilatördür. çok net.
internet kafelerin yeni, yeni ortaya çıktığı dönemlerde bir arkadaşımla beraber akşam saat 10'da eve gelmiştik. e tabi yaşımız daha 11 12 haliyle temiz bir dayak olmasada iyiydi benimkisi.
kardeşimle aramda geçen bir olaydan dolayıdır efendim.
+sıkarım lan topuğuna bak, sinirlendirme beni
-nah sıkarsın, anneme söylerim
+lan yürü git, sıkarım diyorum
- sık lan, sıksana hadi götün yiyorsa
+çat, çat
- anneeeeeee! ahhhhhh
o zamanlar mermili silahlar çok meşhurdu, ne yapalım.
hatırlıyorum evet unutamam tabi 1. sınıfa gidiyordum, öğretmenimden derste arkadaşımla konuştum diye kıçıma bir tekme yedim sonra bu adam kafamı çöp kutusuna sokmaya çalıştı. ve bu adamın bana attığı sayısız dayak.
arkadasimdan dayak yedigim icin annemden dayak yerdim.*
bazıları mallıktandır. zira dayak olmasa da şöyle bir anım vardır: küçükken tavuk yemezdim. annem zorla "ye olum, hadi oluşum, hadi kuşum..." yalvarıp yakarırdı yemem için. ben de bir gün almışım elime çatalı "öldürürüm kendimi..." diyorum şort giymişliğimden mütevellit çıplak olan dizime tutarak sivri tarafını çatalın. Annemin elime vurmasıyla çatalın dizime saplanması bir oldu. o zaman anladım anyayı konyayı. demek ki neymiş; anne sözü dinlemek gerekirmiş. sen çük kadar velet nereye öldürüyosun kendini?
yerinde duramamak sürekli bir yaramazlık hali evet bütün bunlar sebep olmuştur.
ilk okul 1. Sınıfın ilk haftasında adımızı soy adımızı ve mahallemizi yazmamızı iştemişti ilk okul öğretmeni (bkz: piç) soyadımı yanlış yazdığım için sopayla dayak yemiştim o günden beri ilk okuldan öğretmenlerinden ve ortamından nefret ederim bir yılda 58 gün devamsızlığım olduğu yıllar vardır fakat lisde öğretmenler ve ortam bana yabancı dil, resim ve okul aşkı aşılamıştır. (not olay gercektır okul adı yer adres ve hoca adı ıtınaa ıle verılır.)
genelde anne ya da babanın keyfine göre günlük olarak değişebilen sudan bahanelerdir.

şöyle ki;

- üst baş kirletmek
- cevap vermek
- evdeki eşyalardan birine yanlışlıkla zarar vermek, kırıp dökmek
- masadaki yemeği beğenmemek
- ağaca çıkmak
- kedi köpek sevmek
- cam kırmak
- halıya yemek dökmek
- duvara poster yapıştırmak
- tuvalete tarak, fırça ve benzeri herhangi bir şey düşürmek
- yolda yanından yarım metreden fazla uzaklaşmak
- alınan bir şeyi beğenmemek
- oyuncağın bozulması
- giysinin oyun sırasında yırtılması
- çekmeceleri karıştırmak
- eve hayvan getirmek
- akşam erken yatmamak

bu bahanelerden yalnızca birkaç tanesidir.

sonuç 1:
dayak arsızı bir çocuk.. muhtemelen büyüdüğünde de sevgi arsızı filan olacak. hatta belki de oldu bile *

sonuç 2:
dayak cennetten çıkmadır. zaten dayak iyi bir şey olsaydı hep cennette kalırdı, ordan hiç çıkmazdı. çıktığına göre demek ki çok fena bir şey.

sonuç 3:
çocuklar dövülmesin, şeker de yiyebilsinler.
eve toprak ve böcek taşımak, oyuncaklarımdan çok onlar ilgimi çekerdi de.
çok iyi aile dostumuz olan karşı komşumuzun benden 1 yaş büyük kızıyla sokakta oynarken nasıl bir hal aldıysam artık* çocuk yaşta kafamı eteğinin içine sokmam. (Hayır ne anlıyacaksın sanki gerizekalı bir kamyon dayak yemekle kalmıştım) Bunu gören annem "len len ne yapıyorsun gel çabuk buraya" demesine kandım kaçsana aptal kafam. Bir de ya anne evcilik oynuyorduk yaa diye ağlamama annemin dayak sırasında verdiği cevabı hala aklımda "kızı ev mi sandın sersem şey ne dicem ben gülnaz teyzen görse" *
kız kardeşle bölüşülemeyen erkek ayakkabası. zira küçüktük.
fena yardı kafayı valide, hala izi var.
çekmeceyi kapatmamak.
Bana genellikle durup dururken vuran ablamdan öç almak amacıyla vurman ve vurduktan bir kaç saniye sonra kendimi yerde biraz sinirden biraz da ablamın bana vurmasının acısından dolayı ağlarken bulurdum. Bu böyle devam eder giderdi. Ben vurmaya çalıştıkça bir tokat ya da tekme daha yerdim.
evdeki her hangi bir şeyi kıran ya da döken misafir çocuklarına göz kulak olamamak.
Akşam ezanından sonra eve gelmem.
Tabi 5 yaşında falanız unutamadım.
Annem bi güzel dövdü.
O günden sonra ezandan önce evde oldum.
abim kaybolmuştu ben 6 yaşındaydım. korkmuştum ağlıyordum. babam ağladığım için bi tokat yapıştırmıştı en okkalısından. abim yarım saat sonra atari salonundan çıkmış sallana sallana geliyordu. ben yediğim dayakla kalmıştım. o gün bugündür ağlamam.
bayramda herkes benden daha çok para topladığı için babamın cüzdanından 100milyon para çalmıştım hepsine de çuvalla torpil almıştım, yakalandık haliyle de. En son babam oklavayla kafama vuruyordu kurtulmak için bayılmış taklidi falan yapmak zorunda kalmıştım. o oklava darbelerinden sonra zihnim açıldı o ayrı tabii.