Üstünden kasılan primin haddi hesabı yok. Bi de bazı insanların en sevdiği kitabıymış ajshshhs şaka gibi, o kadar müthiş eserler varken sen kalk küçük prensi birinci sıraya koy.
ah yaşar kemalcım şu an mezarında ters döndü martincimle birlikte.
bir kesimin koskoca yetişkinler olup şu 100 sayfa altı cıvırık masalı metroda kitap diye çıkarıp utanmadan okuması, yerli yersiz alıntı yapması her zaman gülünç gelmiştir bana. küçük prens diye çıldıranlar misal çok daha derin bir masal olan mutlu prens'in ne olduğunu bile bilmez. zira mutlu prens'te atatürk'e diktatör denmez.
elbette ki bir thomas hardy de bilmez. nasıl bilsin? küçük prens'i okuması günler süren tip ömür boyu uğraşsa bir çılgın kalabalıktan uzakta'yı hakkıyla okuyup bitiremez. oysa ki o çok sevdiği temada, kat be kat içe işleyen alıntılar çıkarabilecek -gerçek- bir edebi eserdir. ama tabii yurdumun entelektüel olmayan tapon dantelleri kolay tüketilebilecek ve resimli olan varken emek isteyenle kendini yormaz.
Az önce bitirdiğim kitaptır. Sonlara doğru duygulanmadım değil. içimden getme gucçük prens getme diye haykırmak istedim resmen. illa üstümüzü başımızı yırtıp benim yüzümden mi demek gerekiyor. Neyse yıldıza bakıp belki küçük prensi görebiliriz temennisiyle...
iyi hoş ama içerisinde türkleri iğneleyici bir bölüm olduğundan kıl olduğum kitaptır.
bir türk olarak bu kitabı nasıl yağlandıra ballandıra anlatıyorsunuz? sorun sizde mi bende mi? ben mi çok milliyetçiyim?
kafamda deli sorular.
cemal süreya ve tomris uyar'ın çevirisini yaptığı kitaptır.
aşağıdaki diyaloglar kitaptan alıntıdır.
ne olursun evcilleştir beni." dedi.
"çok isterdim ama vaktim az. dostlar edinmeli, yeni şeyler tanımalıyım."
"yalnız evcilleştirdiğin şeyleri tanıyabilirsin." dedi tilki, "insanların tanımaya ayıracak zamanları yok artık. aldıklarını hazır alıyorlar dükkanlardan. ama dost satan dükkanlar olmadığı için dostsuz kalıyorlar. dost istiyorsan beni evcilleştir işte..."
"evcilleştirmek için ne yapmalıyım?"
"çok sabırlı olmalısın. önce benden biraz ötede çimenlerin arasında oturacaksın. şöyle, ben seni göz ucuyla süzeceğim, sen ağzını açmayacaksın. çünkü sözcükler, yanlış anlama kaynağıdır. her gün biraz daha yakınımda oturursun."
-------------
"hoşça kal," dedi.
"hoşça git," dedi tilki. "vereceğim sır çok basit: insan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. gerçeğin mayası gözle görülmez."
dikkat ettiğim husus, ömründe 2-3 kitap okuyamamış birçok insanın son birkaç yılda sosyal medyanın dayatması üzerine alıp okuyup öve öve bitiremediği kitap(şeker portakalı, 1984, tutunamayanlar, kürk mantolu madonna bu kitaplar da bunlara örnek). bu insanlar sırf sosyal medyada adını duyup gördüğü için kendisinin de okumak zorunda olduğunu düşündüğü için okuyor. bu da kitaptan alması gerekeni almasına engel oluyor.
okuyanların hiç bir şey anlamadığını, anlamış bayılmış gibi yaptığını düşündüğüm kitap.
anlamayanların, anlayıp felsefi cümlelerle anlatanlardan alıntı yapıp anlatmaya çalıştığı kitap.
neden herkesin beğeniyormuş gibi davrandığını çözemediğim kitap. anlatanlara bakın hep edebiyat dünyasındaki dergilerden alıntı klişelerle anlatıyorlar. kimse kendine özgü ne anladıysa kendi kelimeleyle anlatamıyor. hep kitaptan bi cümle ya da paragraf yazıp söylüyor. yetişkin olup küçük prensi okuduğunu söyleyip bir de beğendiğini söyleyen biriyle karşılaşsam öve öve bitiremiyorsa hep gülesim geliyor.