Aklım çok karışık,
her şey boş şu anda
Ne güzeldi çocukluğumuz,
kirlenmemişken ruhumuz
Karamsarlık diz boyu,
uykusuz gecelerim
Sokaklar hep karanlık
hep ayrılık , ayrılık.
Oysa şimdi bak, her şeyden vazgeçerek
Sonsuza dek yalnız kalmak
yada yaşamak sonsuzluğu.
Hiçbir şeye değmeyeceğini
anladım bu dünyanın
Bırak sevgiler yaşasın
sevgiler saf kalsın
Oysa şimdi bak, her şeyden vazgeçerek
Sonsuza dek yalnız kalmak
"Sen bir kartal olmak istemiyorsun, Küçük Adam, bu yüzden de akbabalara yem oluyorsun. Kartallardan korkuyorsun, bu yüzden sürüler halinde yaşıyor, senden kalabalık olan sürüler tarafından da yutuluyorsun
Size
özgüven değil, devlete saygı, kişisel büyüklük değil, ulusal büyüklük vaat ediyorlar. Sana göre, «kişisel özgürlük»
ve «kişisel büyüklük», soyut birer kavramdan başka bir şey değildir; -ulusal özgürlük» ve «devletin çıkarları»
söz-cükluriyse, seni zevkten dört köşe etmekte; bu yüzden hemen bu sözcüklere sarılıyorsun. Bu Küçük
Adamlardan hiçbiri gerçek özgürlüğün fiyatını ödemez. Onlar seni sevmiyor, sen kendini horgördüğün için,
horgörüyorlar seni, Küçük Adam. Bir Rockefeller ya da Torilerin tanıdığından çok daha iyi tanıyorlar seni. Senin en
kötü yanlarını, en büyük zayıflıklarını, senin bilmen gerektiği gibi, ama senden çok daha iyi biliyorlar. Küçük büyük
adamlar, seni bir simgeye feda ettiler, sense onları seni yönetecek yerlere getirip koydun. Efendileri, sen
kendin getirdin bulundukları yere; bütün maskelerini-indirmiş olmalarına karşın ya da daha- doğrusu
maskelerini indirmeleri nedeniyle onları besleyen sensin. Yalan mı, sana kaç kez söylediler: «Hiçbir sorumluluğu
olmayan önemsiz, aşağılık bir varlıksın sen ve böyle kalacaksın,» demediler mi? Sense onlara «Kurtarıcılar»
diyorsun, «Yeni Kurtarıcılar» ve bağırıyorsun: *Heil! Heil!» «Viva! Viva!»
işte bu yüzden senden korkuyorum, Küçük Adam, çok korkuyorum. Çünkü insanlığın geleceği senin elinde. Senden
korkuyorum, çünkü kendinden kaçtığın gibi dünyada hiçbir şeyden kaçmıyorsun. Evet, sen, kendinden kaçıyorsun
Küçük Adam. Hastasın sen, çok hastasın Küçük Adam.
Kendine değgin şakaları duyuyor ve başkalarıyla birlikte bunlara kahkahalarla gülüyorsun.
Kendinle alay ettiğinden gülüyor değilsin. Küçük Adama gülüyorsun sen; ama kendine güldüğünü, gülünecek halde
olduğunu bilmiyorsun. Milyonlarca Küçük Adam, insanların kendilerine güldüğünü, gülünecek halde olduklarını
bilmiyorlar. insanlar sana neden böyle açık açık, yürekten ve böylesine büyük, kurnaz ve iğrenç bir zevkle gülüyor
yüzyıllardır, ha, Küçük Adam? «insanların», filmlerde ne denli gülünç ve saçma tipler olarak gösterildiği dikkatini
çekti mi hiç? insanların sana neden güldüğünü söyleyeceğim şimdi Küçük Adam, çünkü seni çok ama çok ciddiye
alıyorum ben.-
Dalgacı bir keskin nişancı nasıl hep on ikinin az dışından vurursa senin düşüncelerin de her seferinde hakikati kıl
payı kaçırıyor. inanmadın mı bu söylediğime? Bak, göstereyim sözlerimin doğru olduğunu. Düşünme biçimin,
hakikatin doğrultusunda olsaydı, çoktan kendi kendinin efendisi olurdun. Ama sen, şu biçimde düşünüyorsun:
«Bütün suç Yahudilerde, diyorsun.
Yahudi nedir? diye soruyorum.
Damarında Yahudi kanı bulunan kimse, diye yanıtlıyorsun sorumu.
Yahudi kanıyla başka kan arasında ne ayrım var peki?»
Bu soru karşısında afallıyorsun; kafan karışıyor, sakınımlı bir tavırla şu yanıtı veriyorsun.
Kendine değgin şakaları duyuyor ve başkalarıyla birlikte bunlara kahkahalarla gülüyorsun
Yani Yahudi ♦ ırkı demek istemiştim.
Peki, ırk nedir?
Irk mı? Bunu bilmeyecek ne var, nasıl ki Alman ırkı varsa, bir de Yahudi ırkı vardır.
Yahudi ırkının özellikleri nelerdir?
Canım işte, Yahudinin saçları siyahtır, uzun, kıvrık bir burnu ve keskin gözleri vardır.
Yahudiler çok hırslı ve anamalcıdırlar.
Sen hiçbir Fransız ya da italyanı bir Yahudiyle bir arada gördün mü? Üçünü bir
birinden ayırabilir misin?
Yani Pekayıramam
Peki öyleyse Yahudi nedir? Kanın görü nümünde bir ayrılık yok; Fransız ya da italyan dan
değişik bir görünümü yok Sen hiç Alman Yahudilerini gördün mü?
Elbette. Almanlara benziyorlar.
Peki ya Alman nedir?
Alman, Nordik Ari ırkındandır.
Amerikan Yerlileri de Ari ırkından mı?
Elbette.
Onlar da Nordik mi?
Hayır.
Sarışın mı?
Hayır.
Bak gördün mü, Alman nedir, Yahudi nedir bilmiyorsun.
Yahudi diye bir şey var ama.
Elbette Yahudi var, nasıl ki, Hıristiyan ve Müslüman varsa, Yahudi de var.
Tamam, Yahudilerin dini demek istemiş tim.
Roosevelt Hollandalı* mıydı peki?
Hayır.
Roosevelte Hollandalı demiyorsun da Davutun soyundan gelenlere neden Yahudi di yorsun?
Yahudiler başka.
Başka olan nedir?
Bilmiyorum.»
işte sen böyle saçmalıyorsun, Küçük Adam. Saçmalarından silâhlı kuruluşlar oluşturuyor ve bir Yahudinin ne
olduğunu bile söyleyemeyen sen, on milyon insanı, on milyon «Yahudi »yi doğruyorsun. insan bu yüzden sana
gülüyor, bu yüzden ciddi bir işi olduğunda sana bulaşmamaya çabalıyor ve bu yüzden sen, batağa saplanıyorsun
Küçük Adam? Başlangıçta kartal, yumurtalardan kartal yavruları
çıkacağını, bunları büyütüp büyük kartallar yetiştireceğini sanır. Bir de bakar ki, yumurtalardan civciv
çıkıyor. Çaresizlik içinde bulunan kartal, civcivlerin büyüyüp kartal olacağını umar gene de. Bir kez
daha kuluçkaya yatar, sonuç aynı. Kartal bu durumda, gıdaklayan tavuklarla civcivleri yeme itkisini
bastırmak için çok uğraşmıştır. Onu yemekten alıkoyan tek şey küçük bir umuttur. Yani bu civcivlerden
birinin, bir gün küçük bir kartal olabileceği, büyüyüp kendisi gibi yetenekli, kendisi gibi çook çok
yükseklerdeki yuvasından bakıp uzaklıkları görebilecek, böylece yeni dünyalar, yeni düşünceler ve yeni
yaşama biçimleri bulunduğunu anlayıp bunları arayabilecek büyük bir kartal olabileceği umudu.
Üzgün ve yalnız kartalı yumurtalardan çıkan tavuk ve civcivleri yemekten alıkoyan şey yalnızca bu
küçücük umuttur. Tavuklara ve yavrulara gelince, onlar bir kartalın kuluçkaya yatması sonucu dünyaya
geldiklerinden habersizdirler. Nemli, karanlık vadilerde çook çok yükseklerde sarp kayaların
üzerinde yaşadıklarından habersizdirler. Tek başına kalmış kartal gibi uzaklara bakmazlar. Kartalın
kendilerine getirdiği yiyecekleri tıkınıp durmaktadırlar boyuna, durmadan gagalamakta ve karınlarını
doyurmaktadırlar. Yağmur yağdığında ya da fırtına koptuğunda onun güçlü kanatlan altında ısınmakta,
korunmaktadırlar. Kartalsa kendi gövdesini fırtınaya siper etmekte, herhangi bir korumadan yoksun
bulunmaktadır.
Daha da kötüsü, bu tavuklar ona tuzaklar kurmakta, siperler ardına gizlenerek ona ucu sivri kaya parçalan, taşlar
atmaktadırlar. Onların kendisine kötülük yaptığını anlayan kartal ilkin bu tavukları parçalama isteği duyar. Ama
düşünür, onlara acımaya başlar. Belki, diye umar, gün gelir, bu yalnız önünü gören ve gıdaklamaktan, yalayıp
yutmaktan başka bir şey bilmeyen civcivler arasından kartal gibi olma yetisine sahip bir yaratık çıkar.
Yalnız kartal, bugün bile umudunu yitirmiş değildir. Bu yüzden kuluçkaya yatmayı, civcivler çıkarmayı
sürdürmektedir,
Sen bir kartal olmak istemiyorsun, Küçük Adam, bu yüzden de akbabalara yem oluyorsun. Kartallardan
korkuyorsun, bu yüzden sürüler halinde yaşıyor, senden kalabalık olan sürüler tarafından da yutuluyorsun. Çünkü
senin tavuklarından bazıları da akbaba yumurtaları üzerine kuluçkaya yattı. Ve akbabalar, kartallara, seni daha
ileriye, daha iyi geleceklere götürmek isteyen kartallara karşı olan Führ«rler haline geldi. Akbabalar sana leş
yemeyi ve birkaç buğday tanesiyle yetinmeyi öğretti. Sana bir de «Heil, Heil, Büyük Akbaba!» diye haykırmayı
öğrettiler. Şimdi büyük kitleler halinde açlıktan kıvranıyor ve ölüyorsun, ama gene de senin yumurtalarına
kuluçkaya yatan kartallardan korkuyorsun.
Yaptığın her şey eğreti, Küçük Adam: Evini bir kum tepeciğinin üzerine kurmuşsun, yaşamın, kültürün ve uygarlığın,
bilimin ve tekniğin, sevgin ve çocuklarına verdiğin eğitim, hep eğret. Bunu bilmiyorsun, bilmek de istemiyorsun; sana bunu söyleyen büyük adamı da öldürüyorsun. Büyük bir
bunalım içinde, gelip gelip aynı sorulan soruyorsun-.
«Çocuğum çok inatçı, her şeyi kınp döküyor, geceleri karabasanlarla uyanıyor, akimi derslerine veremiyor, kabızlık
çekiyor, benzi soluk, yüreği katı. Ne yapmalıyım? Bana yardım et!»
Ya da: «Kanm bana karşı cinsel istek duymuyor, beni hiç sevmiyor. Bana işkence ediyor, sinir nöbetlerine
tutuluyor, bir yığın erkekle geziyor. Ne yapmalıyım? Söyle!»
Ya da: «Yeni ve çok daha öldürgen, korkunç bir savaş patladı; oysa biz tüm savaşlan önlemek için yapmıştık son
savaşı. Şimdi ne yapacağız?»
Ya da: «Varlığıyla övündüğüm uygarlık, enflasyon nedeniyle çöküyor. Milyonlarca insan yiyecekten yoksun, ölüm
Başka bir biçimde yaşayabileceğini düşünmeye cesaret
edemiyorsun: Koyun gibi güdülmek yerine özgür yaşamak, taktikler uygulamak yerine açık davranmak, bir hırsız gibi gecenin karanlığında sevmek yerine açık açık sevebilmek düşüncelerine yer vermiyorsun
kafanda. Kendini küçümsüyorsun, Küçük Adam.