milyarlık arabalarla önünden geçildiği gibi bazı kesimlere göre para etmeyen arabalarla bile geçilebilen, ulaşılmaz kitlenin mekanı. almazlar aralarına kimseyi. alır gibi güzükürler belki ama bir günden fazla değildir bu. Unutulursunuz yarın. geçip gideni kim sever ? Kimse...
geçip giden nasıl sevilir ? belki kalıcı olabilirse. Sevilmek için o diyarın köşe başlarında alkol içmek gerekmez. o köyün kahvesini sevmek gerekir. gelip geçen arabaları sırf durduğu için sevmek gerekir...
çayı, oraleti ve kakaosu içilmeden; okeyine, batağına yancı olunmadan, eski topraklarla askerlik ve futbol muhabbetlerine dalınmadan geçilmemesi gereken yerlerdir.
genellikle yaşlılarla gençlerin aynı masayı paylaştığı, günlük köy dedikodularının ajans mantığı ile geçildiği mekanlardır. Klasik tiplemlerde vardır. kılıbık adam, cimri amca, her lafa atlayan velet vesaire...
eğer yerleşim birimine uzak bir köyse, yabancı plakalı bir arabayla gitmişseniz, kahvedeki hemen herkes sizi ayakta karşılar, elinizi sıkar ve sobaya en yakın masaya oturtulursunuz. karnınızın aç olup olmadığı mutlaka sorulur. çayınız taze ve sıcacık geliverir. parasını asla ödeyemezsiniz, kahveci o parayı almaz, alsa da çok yaşamaz. çünkü kahve halkının yarısı, o parayı almaması için kaşgöz işareti yapmaktadır. o saf ve temiz insanlarla daha fazla kalmayı istersiniz, ama o köy sizin köyünüz değildir ve çıkıp "cümleten iyi akşamlar" der ve içiniz buruk, doğduğunuz yıllardaki saflığı tekrar yaşamış olarak bir bardak çayın bilmem kaç milyon lira olduğu şehrinize.
genelde 2 adet sobası olur, televizyonda halk tv izlenir ve bazı emekli amcalar gazete okurken bazıları okey oynar. en azından benim gittiğim köy kahvesi böyleydi.
köydeki tüm erkeklerin toplandığı tek mekandır. çay kahve içilir. tavla, okey, kağıt oynanır. televizyon seyredilir. köy ortamına alışkın değilseniz birdenbire tek eğlenceniz olabilir. ilginç yanı gittiğinizde herkes sizi tanır ama siz kimseyi tanımazsınız. ünlü havası yaratır.