bugün

anadolu köylerinde halen süregelen bir oluşumdur. köyün meydanında, ortası hasır kaplamalı tahta tabureler, ahşap ufak masalar üzerinde ince belli çay bardaklarını tutan kasketli amcaların oturduğu. artık içeride bir televizyonun açık olarak durduğu ve köyün gençlerinin içeride film seyrettikleri, yazın güneşinde, kışın soğuğunda her daim dopdolu olan ve ne güzeldir ki nerede görürsen gör içinde bir samimiyet doğuran yerdir. gözlerimi kapadığımda hep çay bardağına şekeri atıp şıkır şıkır karıştıran nasır tutmuş kalın parmakları ile toprağıyla uğraştıktan sonra gelip de kahvehanede sohbet eden sütçü kamil aklıma gelir. tatil günlerinde yaylaya çıktığımızda, süt almaya giderdim evine, kahvede derlerdi. hala durur o kahve.
eğer yerleşim birimine uzak bir köyse, yabancı plakalı bir arabayla gitmişseniz, kahvedeki hemen herkes sizi ayakta karşılar, elinizi sıkar ve sobaya en yakın masaya oturtulursunuz. karnınızın aç olup olmadığı mutlaka sorulur. çayınız taze ve sıcacık geliverir. parasını asla ödeyemezsiniz, kahveci o parayı almaz, alsa da çok yaşamaz. çünkü kahve halkının yarısı, o parayı almaması için kaşgöz işareti yapmaktadır. o saf ve temiz insanlarla daha fazla kalmayı istersiniz, ama o köy sizin köyünüz değildir ve çıkıp "cümleten iyi akşamlar" der ve içiniz buruk, doğduğunuz yıllardaki saflığı tekrar yaşamış olarak bir bardak çayın bilmem kaç milyon lira olduğu şehrinize.
genellikle yaşlılarla gençlerin aynı masayı paylaştığı, günlük köy dedikodularının ajans mantığı ile geçildiği mekanlardır. Klasik tiplemlerde vardır. kılıbık adam, cimri amca, her lafa atlayan velet vesaire...
kasketli , elinde baston masa etrafında oturan yaşlı amcalar ve yabancı insan gördüklerinde içten içe iyi niyet ile adres sormalarını bekleyenleri de mevcuttur.
herkesin kafasında yaşlı adamların oturduğu kahve diye canlansa da, içinde cool takılan köy gençlerinin fink attığı kahvedir. 3g destekli telefonlarıyla uğraşıyorlar falan, saçlar dikik yani bildiğin türk genci.
yaşlıların içtiği kalitesiz sigaralarla gençlerin içtiği kaliteli sigaraların karışımıyla egzotikleşen mekanlardı bir zamanlar.*
köyün magazinel haberlerinin dağılım noktası ve müthiş bir açıkhava erketesi sunan şıngırtılı mekandır efendim.

kahveci genelde oyun masalarının başında dikilir,oyunda eli sağlam kimsenin yanında durur;oyunda eli kötü kimseyi ise el kol hareketleriyle hafife alır.mekanın dizaynı spontanedir,genelde masa-sandalye kahvenin önüne atılır,en az 6 ay belki 1 sene orada kalır.

gündüz bağ- bahçe ,tarla -taraba meşgalesindeki köy ahalisinin tek sosyal yaşam uzantısıdır.zira yaşam kahvenin önünde başlar kahvenin önünde biter...
çayı, oraleti ve kakaosu içilmeden; okeyine, batağına yancı olunmadan, eski topraklarla askerlik ve futbol muhabbetlerine dalınmadan geçilmemesi gereken yerlerdir.
milyarlık arabalarla önünden geçildiği gibi bazı kesimlere göre para etmeyen arabalarla bile geçilebilen, ulaşılmaz kitlenin mekanı. almazlar aralarına kimseyi. alır gibi güzükürler belki ama bir günden fazla değildir bu. Unutulursunuz yarın. geçip gideni kim sever ? Kimse...

geçip giden nasıl sevilir ? belki kalıcı olabilirse. Sevilmek için o diyarın köşe başlarında alkol içmek gerekmez. o köyün kahvesini sevmek gerekir. gelip geçen arabaları sırf durduğu için sevmek gerekir...
köydeki tüm erkeklerin toplandığı tek mekandır. çay kahve içilir. tavla, okey, kağıt oynanır. televizyon seyredilir. köy ortamına alışkın değilseniz birdenbire tek eğlenceniz olabilir. ilginç yanı gittiğinizde herkes sizi tanır ama siz kimseyi tanımazsınız. ünlü havası yaratır.
dünyanın en iyi siyasetçileri, en iyi teknik adamları, en iyi futbolcuları buralardadır.
memleketi her saat kurtaran insanlarla doludur.
çayın artık en az elli kuruş olduğu yerdir. bu tarz yerler giderek popüler olmaktadır.

(bkz: bebek kahve)

(bkz: köy kahvaltısı)
şöyle bi ortam var şuan
görsel
genelde 2 adet sobası olur, televizyonda halk tv izlenir ve bazı emekli amcalar gazete okurken bazıları okey oynar. en azından benim gittiğim köy kahvesi böyleydi.