o günün şartlarıyla düşünmemek gerekiyor. eşek zikmenin normal olduğu onlarca köy var memlekette. artık işe yaramaz enstitüler falan. önceden yarıyormuş orası ayrı.
tamam zamanında kapatılmış olabilir, dönem bunu gerektirmiştir, toprak ağaları baskı yapmıştır vs vs bir şekilde kapatılmıştır...peki neden tekrar açmıyoruz ? kim engelliyor bizi ?
Sosyal medyada bir takım gerzek solcunun ısrarla parlattığı gibi bi cacık değildir. Her şeyden önce baştan yanlış bir projedir. Köy romantizminden bir medeniyet falan çıkmaz, 3-5 çocuk mandolin çalıyor diye de köylü "aa süpermiş haydii artık cumhuriyetçiyiz" demezdi. Demedi de zaten. Köylüler öğrencileri kıskanıyordu, öğrenciler de köylüleri küçük görüyordu.
Ayrıca 20 milyon nüfuslu ülkenin 20 tane liseyle kalkınacağı düşünmek nasıl bi fikir aq ya.
yapılmasi gereken köylere modern egitim götürmek değil, altyapısı hazırlanmış kentlere köylüleri göç ettirmekti. Böylelikle nüfus artış hızı azalacak, gelir artacak, eğitim artacak, kaçınılmaz sonuç olarak da muhafazakarlık zayıflayacaktı.
Yüzde 80i köylü olan toplum okullarla aydınlanmaz, bataklığı kurutmak gerekir.
Köy enstitüleri, bu ülkenin en verimli, en faydalı, sanatın, ilimin, bilimin, ülkenin en ücra yerlerine nüfuz eden en etkili projesi idi.
Özlememek ne mümkün?
Kapanana kadar dünyadaki en iyi eğitimin verildiği okullardır(evet,dünyada). Eşi benzeri olmayan bir sistemdir aslında. Bugün bile köy enstitüsünden mezun olan kişiler rahatlıkla farkedilebilir.
kendisini *vatansever* olarak adlandıran milliyetçilerin(nihal atsız,vs) dincilerle el ele verip kapattırdığı türkiyenin çehresini değiştirebilme kapasitesine sahip eğitim yuvalarıdır.
Nedenleri;
-cahil olan köylünün gözünü açması. Bizzat adnan menderesin bu konuyla alakalı bir demeci vardır. Türkiye gibi ülkelerde iktidarlar okumuş, düşünebilen halk istemezler.
-ABD'nin *komünist yetiştiriyor bunlar* baskısı ve iktidarın marshall yardımı almak istemesi. Sonuçta beleş para ve ekipman demek marshall yardımı.
Amerikalı eğitim bilimci John dewey'ün
"Benim düşlediğim okullar Türkiye’de Köy Enstitüsü olarak kurulmuştur. Tüm Dünyanın bu okulları görüp eğitim sistemini, Türklerin kurduğu bu okulları göz önünde bulundurarak yeniden yapılandırması isabet olacaktır”
şeklinde ifade ettiği eğitim yuvalarıdır.
aydınlanmayı köye götüren ilerici bakış. her aydın şehirli olmak zorunda değil diyenbir rahatlık ve tabiiki insanımızı kırda da tutabilecek bir öngörü.
Köy enstitüsünde verilen bazı dersler;
tarih, coğrafya, ev ifadesi, resim, beden eğitimi, müzik, askerlik, kooperatifçilik, sağlık bilgisi, ruh bilim (psikoloji), özel öğretim metodu, eğitim bilimi, eğitim bilimi tarihi, toplum bilimi, tarla tarımı, zooteknik, tarım teknolojileri, tarım işletme ekonomisi.. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2057086/+
Talip, Hamidiye Köy Öğretmen Okulu’na böyle başladı.
Tarih; 10 Kasım 1938 idi.
ilk kez yaylı karyolada yattı o akşam; etli patlıcanla pilav yedi. Potin giydi.
Sonra tuğla harmanında kalıp dökmeyi öğrendi; ağaç dikmeyi, demirciliği, ziraatçiliği, hayvancılığı, marangozluğu...
Sabahattin Ali’yi, Veysel’i, Gogol’ü, Dostoyevski’yi…
Halay çekmeyi, mandolin çalmayı, piyeste oynamayı...
O çırpı bacaklı oğlanın küçük dünyası, sınırlarını aşmıştı.
***
Neyse işte; o gün Mahmudiye’nin kızları, onlardan sonra varmıştı tepeye... Yorgunluktan mı, mahcubiyetten mi bilinmez; yüzleri kıpkırmızıydı geldiklerinde… Oğlanların da öyle…
ilk kez aralarında kız görmenin sarhoşluğunu yaşadılar.
içlerinde güzel gözlü bir Afyonlu kız vardı. Basma urbasının üstüne, siperlikli yuvarlak şapka giymişti. Talip, bir bakışta âşık oldu ona… Akşama kadar tuhaf bir sallantı içinde dolaştı. Aslında sallantı onun içindeydi.
***
O yıl, kızların bulunduğu sınıflar da Hamidiye’ye taşındı.
Artık yatakhane ve tuvalet hariç her yerde beraberlerdi. O ilk sallantı, yerini alışkanlığa terk etti.
Oğlanlar, kızların yanında düzgün konuşuyor, kibar davranıyor, kendilerine çekidüzen veriyordu.
Kızlar, çocuk gelin ya da tarlada rençber olma dışında bir şans yakalamış olmanın hırsıyla çalışıyor, öğreniyor, üretiyordu.
Yan yana yiyip içiyor, bir arada üretip ektiklerini biçiyor, el ele halay çekiyor, eşit olduklarını hissediyorlardı.
Sadece kendi talihlerini değil, Anadolu’nun talihsizliğini de yeniyorlardı.
Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nde kullanılmış bir piyano.
Halbuki çoğumuz okullarımızda sadece flüt çaldık ya da onu bile çalamadık. Piyano hep zenginliği ve elitliği temsil etti gözümüzde. Kolejlerde okuyanlar belki şanslıydı. Görebilmişlerdi.
Ama 30'ların ve 40'ların fakir Türkiye'sinde Köy Enstitüleri'ndeki çocuklar için durum böyle değildi. Onlar tarladan okumaya gelip işte BU PiYANO ile tanışmışlardı.
kapanmasının sebebi menderesin toprak ağaları tarafından oy ile tehdit edilmesidir. olayın komünistlikle, abd ile uzaktan yakından alakası yoktur.
o zamanlar(ki hala kısmen geçerlidir) toprak agaları cahil kesimi yönlendirdikleri için, çok ciddi bir oy oranına sahiplerdi ve köylülerin eğitim görmesi bunların işine gelmeyecek, hatta toprak agası bile olamayacaklardı.
bunu bilen toprak agaları örgütlenip menderesi *oy vermeyik hacı* şeklinde tehdit etmiş ve enstitüleri kapattırmışlardır.
sorsan vatanını çok seven, çok milliyetçi insanlardır bu toprak ağaları.
60da darbe yapıp başbakanı astiniz... köy enstitülerini kurmak niye aklınıza gelmedi? Matematik yerine davar gütme öğreten bir okula çocuğunu gönderirmisin?
Eğer evet diyorsanız gidin kurun chpliler tutanmi var?